O kırmızı karanfili hiç unutmadı!

Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bu kez yine…

Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...

Bunu yaparken de...

Böylesine değerli anıyı bugünlere taşıyan…

'Atatürk'ten Bilinmeyen Hatıralar'ın yazarı Münir Hayri Egeli ile…

'Atatürk'ten Gençliğe Unutulmaz Anılar'ı kaleme alan Ahmet Gürel'i…

Saygıyla analım…

***

Mustafa Kemal, Selanik'te öğrenciyken…

Nadire adında bir komşu kızı varmış...

Ciğerlerinden hasta olan bu kız Mustafa'ya öyle hayranmış ki…

Sokaktan her geçişinde pencereye koşar…

O'na bakarken yüzünü al basarmış…

Bir gün kendisinden küçük komşu kızı Hatice'ye açılmış:

'Mustafa Bey, öteki arkadaşlarına hiç benzemiyor' deyivermiş…

İki kız…

Bu gizli sevdayı Mustafa'ya hissettirmeye karar vermişler...

Hatice, Zübeyde Hanım'ın evine teklifsiz girip, çıktığı için…

Bir akşamüstü…

Ailece misafirliğe gitmişler…

Mustafa henüz eve gelmemiş…

Hatice, kaşla göz arasında salondaki vazodan bir karanfil almış ve…

Doğruca üst kata çıkmış…

Mustafa Kemal'in odasına dalmış ve…

Karyolasının başucundaki minik masada açık duran…

Tarih kitabının üstüne karanfili bırakıvermiş…

Ardından…

Korkudan titreyerek koşar adım aşağı inmiş…

Az sonra Mustafa Kemal eve gelmiş…

Annesinin ve komşusunun elini öpmüş…

Hatice'ye de 'Nasılsın?' dercesine göz kırpmış…

Son ra da…

'Ders çalışmam gerekiyor…' deyip, yukarı çıkmış…

O da ne?

Mustafa Kemal, çıkar çıkmaz…

Hemen aşağıya inmiş…

Salona geldiğinde elinde o kırmızı karanfil varmış…

Hatice'nin ödü kopmuş…

Mustafa Kemal ağabeyi, 'Bu çiçeği kitabımın arasına kim koydu?' diye bağıracak diye…

***

Daha sonra…

Hatice hemen gidip, olanları Nadire ablasına anlatmış…

Nadire ise…

Çiçeğinin adresine ulaşmasının keyfiyle beklemeye başlamış…

Aradan aylar geçmiş…

Mustafa Kemal…

Harbiye'de okumak için İstanbul'a gitmiş ama…

Annesine gönderdiği her mektubun altına…

'Hemşiremiz Hatice Hanım'a da özellikle selamlar ederim' cümlesini eklemeyi hiç eksik etmemiş…

Nitekim…

Harbiye'den yüzbaşı olarak çıktığında Hatice'yi istetmiş…

Gelgelelim…

Saray'da çalışan bir ahbapları Hatice'nin ailesini uyarmış:

'O'nun hakkında Saraya gelen jurnalleri (kötüleme yazısı) okudum… Geleceği çok karanlık… Aman uzak durun…'

Hatice'nin annesi, kızını alelacele bir başkasıyla evlendirmiş...

***

Yıllar yılları kovalamış…

Mustafa Kemal, 'Atatürk' olmuş…

Evlenip çoluk çocuğa karışan Hatice ise…

Yaşadıklarını Cumhuriyet'in ilk yıllarında…

Kocaeli'nde Milli Eğitim Müdürü olan komşusu Münir Hayri Bey'e anlatmış…

Münir Hayri, daha sonra sinema eğitimi almak için yurtdışına gitmiş...

Döndüğünde…

Atatürk, O'dan hayatını perdeye yansıtacak…

Bir senaryo yazmasını istemiş…

Bununla da kalmamış…

Senaryonun temel özelliklerini bir bir sıralamış…

'Filme başka neler koymalıyız?' diye sorduğunda ise…

Münir Hayri, biraz da çekinerek…

'Her filmde kadın ve aşk unsuru aranır, bilmem ki… Siz nasıl emredersiniz…' deyivermiş…

Ardından da…

Yıllar önce Hatice'den dinlediği hikayeyi Atatürk'e anlatmış…

Atatürk hatırlamış ve gülmüş:

'Ben, Hatice'nin o karanfili kendi hesabına koyduğunu sanmıştım!'

Ardından eklemiş:

'Hatice zekası, güzelliği ve terbiyesiyle örnek bir kadındı... Her vakit hayatımın en değerli hatıraları arasında kalacaktır…'

Sonra Nadire'yi de hatırlamış:

'O kızcağızı da bir katiple evlendirdiler… Sonra da öldü…'

***

Atatürk, birkaç gün düşündükten sonra…

Münir Hayri'yi yeniden çağırmış…

'Tamam…' demiş ve eklemiş:

'Bizim çocukluk hikayesini filme koyalım… Yalnız Hatice'nin ismini gizleyelim... Bu, çok masum bir hikayedir, ama belki Hatice'nin torunları filan istemezler…'

***

Münir Hayri'nin senaryosu…

'Ben Bir Devrim Çocuğuyum…' adını taşıyordu…

Bahtsız bir çalışmaydı…

Atatürk rahatsızlandığı için o film çekilemedi…

Hatice'ye ne oldu, derseniz?

İşte, onu kimseler bilmiyor…

Nokta…

Sonsöz: 'Bizim dinimiz hiçbir zaman kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…'