O kanlı bayrak İzmir'de göndere nasıl çekildi?

Yüzbaşı Şerafettin'in yüzünü kaplayan heyecan…

Çadırdaki idare lambasının ışığında bile belli oluyordu…

Uyku ne damak?

İki gündür gözünü kırpmamıştı…

O sırada…

Saatler durmuş gibiydi sanki…

Yelkovanla akrebin yarattığı hiç ilerlemiyormuş hissi…

Heyecanı doruklara taşıyordu…

99 yıl önce o gecenin tarihi…

8 Eylül 1922 Cuma'ydı…

9 Eylül Cumartesi'yi müjdeleyecek şafağa az kalmıştı…

Victor Hugo'nun 'Prenses' diye tarif ettiği İzmir…

Yunan çizmesinden kurtuluşunu ilan edecekti birkaç saat sonra…

***

İzmir büyük bir bekleyişteydi…

Genç, yaşlı, çocuk…

Herkes doğudan gelecek süvarileri bekliyordu…

Kent yediden yetmişe diken üstündeydi…

İzmir'de 'Türk kanı içmek için' yemin etmiş…

Rum ve Ermeni çetelerinin saldırısı her an başlayabilirdi…

Şehir nefesini tutmuş…

Doğu'dan gelecek Türk Süvarileri'ni yolunu gözlüyordu…

İlk işaret…

Gökyüzünden gelmişti Cuma öğleden sonra…

Üzerinde ay yıldızlı Türk Bayrağı ile süzülen bir uçak…

İzmir'in Körfezi'nin üstünde bir kaç tur atmış…

Adeta kenti selamlayarak…

Tekrar Doğu'ya yönelmişti…

***

9 Eylül sabahının ilk ışıkları…

O prenses kenti süslerken…

Sabuncubeli'nin Manisa'ya bakan eteklerinde geceleyen…

Türk süvari birlikleri kente girme emrini aldılar…

Zaten beklenen o işaretti…

Günün ilk ışıklarıyla birlikte…

Kulakları sağır eden top ateşi Bornova Ovası'nı inletmeye başladı…

***

Yüzbaşı Şerafettin Bey…

İşte o anı bekliyordu…

Atının üstünde ve…

Üç bölükten oluşan müfrezesinin başındaydı…

Ve o genç yüzbaşı askerlerine 'ileri' komutunu verdi…

Hedef…

Halkapınar üstünden İzmir'di…

Süvarilerimiz yıldırım gibiydi…

Bir nefes alıp-verme süresi içinde…

Bornova sokaklarına girdiler…

Yunan askerleri…

Kaçarken bile pusu kurmuşlardı…

Süvarilerimizin üstüne ateş kusmaya başladılar…

Kahraman süvarilerimizden dördü…

Oracıkta şehit oldu…

Genç yüzbaşının atı da vurulmuştu…

Şehit askerlerden birinin sırtına atladı…

Askerlerine…

'Kılıç çek!' emri verdi…

Kahraman süvarilerimiz Punta (Alsancak) sokaklarında…

Fırtına gibi esiyordu…

Birkaç dakika sonra Kordon'a ulaştılar…

Arnavut kaldırımlı Kordon'da nal sesleri çınlıyordu…

Herkes şaşkınlık içindeydi…

Bazı evlerin pencerelerine...

O anın heyecanı ile el işi Türk Bayrakları asılmaya başlanmıştı…

Sevinç, heyecan, korku, hınç, öfke…

Hepsi iç içe geçmişti…

Tam Pasaport'tan geçerken süvarilerimiz…

Çetecilerden biri…

El yapımı bombayı…

Yüzbaşı Şerafettin'in atanın ayaklarına fırlatıverdi…

Büyük gürültüyle infilak eden bomba…

Yüzbaşının zavallı atını paramparça etmiş…

Kahraman Şerafettin Bey de…

Boynundan ve göğsünden yaralanmıştı…

Mehmetçikler hemen Şerafettin Yüzbaşı'nın yanına koştular…

Buldukları bez parçalarını yaralarına bastırdılar…

Getirilen yeni ata zorlukla bindi kahraman yüzbaşının…

Her tarafından kan akıyordu…

Askerlerine o haliyle…

'Dörtnala…' emrine verdi…

Süvariler Borsa'ya doğru giderken…

Bir ara yolu şaşırdılar…

O sırada İzmirli bir delikanlı çıktı karşılarına…

Sevinçten ağlıyor…

Süvarilerin çizmelerini öpmeye çalışıyordu…

Türk Ordusu'nun öncülerine…

İşte o genç adam öncülük yaptı…

Yüzbaşı Şerafettin ve kahraman askerlerine…

Konak Meydanı'na ulaştıklarında…

Saatler, 10:20'yi gösteriyordu…

Dağlardan inen Efeler de…

Yüzbaşı Şerafettin'i karşılayanlar arasındaydı…

Yunan bayrağı…

Hala Hükümet Konağı'nın balkonunda dalgalanıyordu…

Kalabalığın arasından genç bir kadın koşarak…

Yüzbaşı'nın yanına geldi…

Evde diktiği Türk Bayrağı'nı öpüp, başına koyduktan sonra…

Şerafettin Bey'e teslim etti…

Kahraman Yüzbaşı…

Bayrağı hemen şarapnel yarasına aldırış etmeden…

Üniformasını açıp, göğsünün içine soktu…

***

Yüzbaşı Şerafettin kan kaybediyordu…

Hükümet Konağı'nın kapıları bi'çırpıda kırıldı…

Şerafettin Bey…

Yanında iki teğmeniyle basamakları uçar gibi aştı…

İşte…

Artık Hükümet Konağı'nın balkonundaydılar…

Yüzbaşı Şerafettin…

Teğmenlerinin yardımıyla önce gönderdeki Yunan bayrağını indirdi…

Aşırı kan kaybettiği için…

Kendinden geçmek üzereydi…

Göğsüne gizlediği Türk bayrağını çıkardı…

Ve o anda fark etti ki…

Bayrağına…

Göğsündeki yaranın kanı bulaşmıştı…

Al kırmızı o güzel bayrak...

Kan kırmızısı oluvermişti…

Bekleyecek zaman yoktu…

Şanlı Türk Bayrağı'nı göndere çekerken gözyaşlarını tutamadı…

Dudaklarından…

Fısıltı halinde şunlar döküldü:

'Kanımın bulaştığı bayrağıma, şimdi de gözyaşlarım bulaşıyor… Kanlı bayrağımı öpüyor, öpüyor, öpüyorum… Artık ölsek ne gam! İzmir'e ilk ulaşanlar biz olmuştuk ya!'

***

O sırada…

İzmir Merkez Camii'nin minaresinden…

Yanık bir ezan sesi gelmeye başladı…

***

Yüzbaşı Şerafettin Bey…

Bundan böyle…

'İzmir Fatihi' olacaktı…

15 Eylül öğleden sonra…

Gazi Mustafa Kemal Paşa, mütevazı bir törenle…

Yüzbaşı Şerafettin'e…

İzmir'e ilk giren 'fatih' için söz verdiği…

Buhara Cumhuriyeti tarafından…

Ünlü Türk Hükümdarı Timur'un gönderdiği kılıcı kuşattı…

Ve o kahraman askere…

'İzmir' adını yakıştırdı…

Yüzbaşı Şerafettin Bey'in adı, artık 'Şerafettin İzmir' olmuştu…

***

Bitiriyoruz…

Bu güzel ülkede…

'Kurtuluş'tan Kuruluşa' giden yolun kapısını açan…

'9 Eylül'

Yalnız İzmir'in değil; Türkiye'nin bayramıdır…

Ruhumuzda hissedelim ve tadını çıkaralım…

Nokta…

Sonsöz: 'Bütün cihan işitsin ki efendiler; artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk – 1925)