O gözler Erdoğan’a ne demek istedi?

Tunç Soyer…

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı koltuğunda…

Beş ayı tamamladı…

Altıncı aydan 15 gün aldı…

Beş yılda yapacaklarını 'üç cemre'de toplamıştı…

Sırayla başladı, sözlerini yerine getirmeye…

*

Araya Cumhurbaşkanı'nın daveti girdi…

Beş gün önce…

Davet geldiğinde CHP'li büyük başkanlar arasında…

Buraya dikkat lütfen…

Bi'tek Tunç Soyer…

'Koşa koşa giderim!' dedi…

Çünkü…

Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, anlatacakları vardı…

'Bu kent için ölürüm!' dediği İzmir için…

*

Gitti, gördü, tokalaştı, gözlerinin içine baktı…

Yüzündeki gülümseme…

Eşine az rastlanır bir 'kendine inanan insan'ın ışığını yansıtıyordu…

Kimileri bu saygılı tebessümü…

Bi'yerlere çekiştirmeye teşebbüs etti ama başaramadı…

Çünkü…

O 'özgüveni' işaret eden tebessüm sahte değildi…

Çok doğaldı…

Huzurlu, rahat ve kendinden emin bir başkanın…

Dudaklarında…

Donup kalacak cinsten bir tebessüm değildi…

Neden?

*

Çünkü…

Tunç Soyer'in 'artıları' çok…

İki dil biliyor; İngilizce ve Fransızcası su gibi…

Hukuk mezunu…

Biri İsviçre diğeri Dokuz Eylül'den iki yüksek lisans yaptı…

İZTO'da Genel Sekreter Yardımcısı…

EXPO 2015'in Genel Sekreteri…

Aynı zamanda işadamı ceketi var; uzağı gören turizmci…

Uluslararası ilişkilere çok alışık…

Leb demeden leblebiyi anlıyor…

Elini attığı konulara yabancı değil…

Gelelim gülümsemeye…

*

Öncelikle…

Muhatabını 'sorun çözmeye zorlayan' bir gülümseme…

Aynı zamanda…

O tebessüm bir 'memnuniyet' ifadesi…

Şunu anlatıyor:

Koşa koşa geldim, çünkü…

Cumhurbaşkanı ile buluşmaktan mutluyum…

İzmir'in Reisi olarak Beştepe'de bir karşılığım var…

Elim şimdi biraz daha kuvvetlendi…

Ne zaman bi'sorunum olsa gider, konuşurum…

Cumhurbaşkanımız, dilerse…

Tek bi'kararname ile sorunlarımı çözebilir…

Burnumu havaya kaldırsam, kazanamam!

Tut ki, vatandaşa yana-yakıla şikayet ettim…

İyi de, 'çözüm yolu' bu değil ki…

Oysa…

İkinci yol daha 'zarif' ve 'akıllıca'…

Eğilip, bükülmeye gerek olmadığı gibi…

Kavgaya da gerek yok…

Israrcı ama nazik…

İnsancıl ve 'makama' saygılı…

Çünkü…

Oturduğu koltuk 50 vekilin gücünden fazla!

*

Dün, taaak diye kendisine sordum…

O tebessümün gizemini…

'Kendime güveniyorum; ondandır…' dedi…

Ardından ekledi; tam tahmin ettiğim gibi:

'Duruşum bu, beni değiştiremezler…'

Final cümlesi:

'Cumhurbaşkanı ile buluşmak beklemediğim kadar verimli oldu…'

Demek ki…

Tokalaştığınız kişi gözünüzün taaa içine baksa bile…

'Sahici olacaksınız…'

*

İzmir'in beş sorununu anlattı, çabucak…

Ne Cumhurbaşkanı ne de ilgili bakanlar…

'N'ayır, n'olamaz…' demedi…

Mesela…

'Elektrik Fabrikasıihalesini neden iptal ettiniz?' demedi ama…

'Bu karar doğru değil!' çıkışını aslan gibi yaptı…

Bu cevap üzerine…

Cumhurbaşkanından önce…

Enerji Bakanı damadı devreye girdi…

Anlamıştı, Tunç Başkan'ın haklı olduğunu…

Bahane aramadı, şöyle dedi:

'O zaman tekrar değerlendiririz, yasal bir engel yoksa düzeltiriz…'

Mesela…

Zarif bir şekilde…

'Bostanlı'daki balıkçı barınağının sığınak olarak tahsisini rica ediyorum' dedi…

Çevre ve Şehircilik Bakanı şaşırdı, ne dedi?

'Orayı yolcu indirme-bindirme yeri olarak istediğinizi algılamıştık… O zaman tekrar değerlendirelim…'

Mesela…

Yine zarif sözcüklerle…

Çamlı Barajı'nın akıbetini sordu…

İzmirli Orman Bakanı anında devreye girdi:

'Onu tekrar değerlendireceğiz…'

Az mı?

Başlangıç için hiç fena değil…

*

Hatırlayın…

Ne demiş bir büyüğümüz?

'Tebessüm, kana en hızlı karışan ilaçtır…'

Nokta…

Sonsöz: 'Öyle güzel gülmelisin ki, insanlar seni ağlatmaya utanmalı… / Gabriel Garcia Marquez / Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar…'