İZMİR - Gezi Parkı Eylemleri'nin üçüncü gününde yani 2 Haziran gecesi Gündoğdu'da gece yarısı polis şiddetine maruz kalan gençlerin evine sığındığı avukata ulaştık. Polisin sırtında insanlara yardım amacıyla su, süt gibi malzemeler bulunan Başak Özçelik ve arkadaşlarına saldırdığı o gecenin en yakın tanığı olan Avukat Funda Karaltı, Özçelik'in davasını üstlendi. 9 Eylül'den Figen Bican'ın haberi sonrası üniversite öğrencisi Başak Özçelik'e uygulanan şiddet ve vücudundaki izleri tüm Türkiye'de yankı yaratmış ve mağduriyetin somutluğu açısından Özçelik'in anlattıkları ve cesareti önemli bir delil olmuştu. Başak ve iki arkadaşına o gece sokakta kendisinden yardım istediğinde tereddüt etmeden evini açan Karaltı, şiddetin üstünün örtülmesine izin vermemek için bu olayın tanığı olarak savunmasın da yapacak.
ELİ SOPALILAR TEHDiT ETTİ
'Cumhuriyet Bulvarı'nda oturduğum için kendi konutumdan 2 Haziran Pazar gündüz ve gece yaşanan tüm olaylara şahit oldum' diyerek o geceyi ve İzmir'in en şiddetli müdahaleleri yaşadığı 4 günü anlatan Karaltı şunları söyledi: 'Gece 01.00 civarıydı sokakta bir vahşet yaşanıyordu, Nazi kampı gibiydi adeta sokak. Evden bir takım görüntüler almaya çalıştım o gece. 16 saniye çekebilmişim çünkü gazdan etkilendiğim için bırıktım. Evimin içinde tam 3 gece ışıkları yakmadan yaşadım çünkü 'sıra size de gelecek' diye eli sopalı kişilerden tehdit aldım, sürekli gaza maruz kaldım. İlk defa kendimi evimde güvensiz hissettim ki savaş halinde değildi Türkiye. Normal hayatım işgal edildi. Biz önce insanız ve sokakta sizin yardımınıza ihtiyacı olduğunu gördüğünüz kedi, köpeğe bile yardım edersiniz. Başak ve iki arkadaşı yardım isteyince hiç tereddüt etmeden içeriye aldım onları. Başak eve girdikten sonra sokakta başka dehşetler yaşanıyordu. Çünkü Başak ve arkadaşları kaçarken yanlış bir sokağa yani olayların canlı olduğu yere gelmişlerdi. Ben eve almasaydım orada da bir posta daha dayak yiyebilirlerdi ve belki de Başak ölebilirdi. Benim gördüklerim İzmir gibi medeni bir şehirde, hukuk devletiyle bağdaşmayacak uygulamalardı. Polis sokaktaki herkese öldüresiye vuruyordu. Düşen, duvardan atlayan gençlerin arkasından bile copla vuruyorlardı ve Başak'ı pencereden uzaklaştırdım. Ben evimden elinde sopalarla bir grubun kafa kafaya plan yapıp dağıldığına şahit oldum ama onlar kesinlikle polis değildi.'

'Cumhuriyet Bulvarı'nda oturduğum için kendi konutumdan 2 Haziran Pazar gündüz ve gece yaşanan tüm olaylara şahit oldum' diyerek o geceyi ve İzmir'in en şiddetli müdahaleleri yaşadığı 4 günü anlatan Karaltı şunları söyledi: 'Gece 01.00 civarıydı sokakta bir vahşet yaşanıyordu, Nazi kampı gibiydi adeta sokak. Evden bir takım görüntüler almaya çalıştım o gece. 16 saniye çekebilmişim çünkü gazdan etkilendiğim için bırıktım. Evimin içinde tam 3 gece ışıkları yakmadan yaşadım çünkü 'sıra size de gelecek' diye eli sopalı kişilerden tehdit aldım, sürekli gaza maruz kaldım. İlk defa kendimi evimde güvensiz hissettim ki savaş halinde değildi Türkiye. Normal hayatım işgal edildi. Biz önce insanız ve sokakta sizin yardımınıza ihtiyacı olduğunu gördüğünüz kedi, köpeğe bile yardım edersiniz. Başak ve iki arkadaşı yardım isteyince hiç tereddüt etmeden içeriye aldım onları. Başak eve girdikten sonra sokakta başka dehşetler yaşanıyordu. Çünkü Başak ve arkadaşları kaçarken yanlış bir sokağa yani olayların canlı olduğu yere gelmişlerdi. Ben eve almasaydım orada da bir posta daha dayak yiyebilirlerdi ve belki de Başak ölebilirdi. Benim gördüklerim İzmir gibi medeni bir şehirde, hukuk devletiyle bağdaşmayacak uygulamalardı. Polis sokaktaki herkese öldüresiye vuruyordu. Düşen, duvardan atlayan gençlerin arkasından bile copla vuruyorlardı ve Başak'ı pencereden uzaklaştırdım. Ben evimden elinde sopalarla bir grubun kafa kafaya plan yapıp dağıldığına şahit oldum ama onlar kesinlikle polis değildi.'

Fotoğraf: Mehmet Ali Varış
ORANTISIZ GÜÇ DEĞİL İŞKENCE
50-60 bin kişinin hiç kimse kimseye zarar vermeden demokratik hakkını kullandığını ama canı yanmış bir gençliğin özgürlük istediğine şahit olduğunu belirten Karaltı, 'Başak'ın durumundan da apaçık ortada. Ortaya çıkan kasten adam öldürmeye teşebbüs, yaşam hakkının ihlali ve işkence suçudur' dedi. Bu yaşanan olayların ne Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi'ne ne İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ne Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu Hükümlerine ne de Anayasaya uyduğunu söyleyen Karaltı, 'Bu bahsedilen gibi polisin orantısız güç kullanması değil bu bir işkencedir. İnsanların temel hak ve özgürlükleri kısıtlanarak aşırı şiddet uygulanıyor çünkü. Anayasa'nın 5'inci, 17'inci, 56'ıncı, 34'üncü maddelerine tamamen aykırı. Avrupa İnsan Hakları ikinci ve onuncu, onbirinci maddeleri de kişilerin yaşam, görüşlerini açıklama, toplantı yapma haklarını belirtir. Güvenlik güçleri Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince parklarda ve açık mahallerde toplantı yapılamaz hükmüne göre müdahalede bulundu. Ama yapmaları gereken müdahale kademeli olmalıydı. Başak olayında da somut olarak görüyoruz ki hiçbir şekilde eylemlerin içine katılmamış, son derece iyi niyetli insanlara yardım için orada bulunan bir öğrenciyken Başak'a kendini savunamayacak durumda olduğu halde işkence yapılıyor. Bunun polisin müdahale yetkisiyle açıklanabilecek bir tarafı yok. Bu tamamen insan haklarına, toplantı ve yaşama haklarına aykırı, bir işkence suçu' dedi.
50-60 bin kişinin hiç kimse kimseye zarar vermeden demokratik hakkını kullandığını ama canı yanmış bir gençliğin özgürlük istediğine şahit olduğunu belirten Karaltı, 'Başak'ın durumundan da apaçık ortada. Ortaya çıkan kasten adam öldürmeye teşebbüs, yaşam hakkının ihlali ve işkence suçudur' dedi. Bu yaşanan olayların ne Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi'ne ne İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ne Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu Hükümlerine ne de Anayasaya uyduğunu söyleyen Karaltı, 'Bu bahsedilen gibi polisin orantısız güç kullanması değil bu bir işkencedir. İnsanların temel hak ve özgürlükleri kısıtlanarak aşırı şiddet uygulanıyor çünkü. Anayasa'nın 5'inci, 17'inci, 56'ıncı, 34'üncü maddelerine tamamen aykırı. Avrupa İnsan Hakları ikinci ve onuncu, onbirinci maddeleri de kişilerin yaşam, görüşlerini açıklama, toplantı yapma haklarını belirtir. Güvenlik güçleri Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince parklarda ve açık mahallerde toplantı yapılamaz hükmüne göre müdahalede bulundu. Ama yapmaları gereken müdahale kademeli olmalıydı. Başak olayında da somut olarak görüyoruz ki hiçbir şekilde eylemlerin içine katılmamış, son derece iyi niyetli insanlara yardım için orada bulunan bir öğrenciyken Başak'a kendini savunamayacak durumda olduğu halde işkence yapılıyor. Bunun polisin müdahale yetkisiyle açıklanabilecek bir tarafı yok. Bu tamamen insan haklarına, toplantı ve yaşama haklarına aykırı, bir işkence suçu' dedi.
ULUSLARASI KURALLARA AYKIRI
Hukuki olarak Gezi Parkı direnişini gösteren insanların İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 20'inci maddesinde yer alan barışçıl biçimde toplanma hakkını kullandığını belirten Karaltı şunları söyledi: 'Fakat bu hak madde 5'te yer alan hakkın ihlali ile sonuçlandı. Madde 5 'hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez' der. Türkiye'nin imzalamış olduğu pek çok uluslararası kural, anlaşma hükümleri tamamiyle ihlal edildi. 1925'de Türkiye'nin imzaladığı Cenevre sözleşmesine göre de kimyasal silah kullanılması da yasak. Polislerle ilgili Türkiye'de bu kadar kalabalık gruba müdahale örneği yok. 100-150 kişiye müdahale örnekleri var ancak buradaki binlerce insan.'
BAKANLIK MÜFETTİŞLERİ BAŞAK'I DİNLEDİ
2 Haziran Pazar gecesi polis şiddetine uğrayan Başak Özçelik dinlenmek üzere İçişleri Bakanlığı'nın görevlendirdiği müfettişler tarafından dinlendi. İzmir Valiliği'ndeki görüşmeye avukatı Funda Karaltı ile gittiğini belirten Başak Özçelik, önce İzmir Emniyet Müdürü Ali Bilkay'ın geçmiş olsun demek için kendisini aradığını ardından da Bakanlık görevlilerin aradığını belirtti. Avukat Karaltı 'Biz hukuki olarak tüm işlemleri yapacağız hatta diğer mağdurlara da ulaşmak ve tanıkları toplamak istiyoruz. Bakanlık müfettişlerine de hükümetten korktukları sonuçsuz kalacağını düşündükleri ve ailelerinden çekindikleri için pek çok gencin şikayetçi olmadığını söyledim. Bağımsız olarak yargı görevini yaparsa Başak'ın davası örnek teşkil eder. Ama insanların hukuka olan güvensizliği öç alma süreci gelişebilir. O yüzden hukukun bağımsız ve tarafsız olması toplumsal olayların büyümemesinde de çok önemli' dedi. Karaltı aynı zamanda mağdurlara çağrı yaparak '6 ay içinde şikayet etme hakkı var. Olaydan sonra vücudundaki morluklar, izler ne kadar fotoğraflanırsa o kadar iyi birer delil olur. Gerçek mağduriyetin ortaya çıkması ve toplumdan bazı konuların saklanmaması, somut bir problem olduğunun ispatı açısından mağdurların hepsinin şikayetçi olması önemli' diye konuştu.
Hukuki olarak Gezi Parkı direnişini gösteren insanların İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 20'inci maddesinde yer alan barışçıl biçimde toplanma hakkını kullandığını belirten Karaltı şunları söyledi: 'Fakat bu hak madde 5'te yer alan hakkın ihlali ile sonuçlandı. Madde 5 'hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez' der. Türkiye'nin imzalamış olduğu pek çok uluslararası kural, anlaşma hükümleri tamamiyle ihlal edildi. 1925'de Türkiye'nin imzaladığı Cenevre sözleşmesine göre de kimyasal silah kullanılması da yasak. Polislerle ilgili Türkiye'de bu kadar kalabalık gruba müdahale örneği yok. 100-150 kişiye müdahale örnekleri var ancak buradaki binlerce insan.'
BAKANLIK MÜFETTİŞLERİ BAŞAK'I DİNLEDİ
2 Haziran Pazar gecesi polis şiddetine uğrayan Başak Özçelik dinlenmek üzere İçişleri Bakanlığı'nın görevlendirdiği müfettişler tarafından dinlendi. İzmir Valiliği'ndeki görüşmeye avukatı Funda Karaltı ile gittiğini belirten Başak Özçelik, önce İzmir Emniyet Müdürü Ali Bilkay'ın geçmiş olsun demek için kendisini aradığını ardından da Bakanlık görevlilerin aradığını belirtti. Avukat Karaltı 'Biz hukuki olarak tüm işlemleri yapacağız hatta diğer mağdurlara da ulaşmak ve tanıkları toplamak istiyoruz. Bakanlık müfettişlerine de hükümetten korktukları sonuçsuz kalacağını düşündükleri ve ailelerinden çekindikleri için pek çok gencin şikayetçi olmadığını söyledim. Bağımsız olarak yargı görevini yaparsa Başak'ın davası örnek teşkil eder. Ama insanların hukuka olan güvensizliği öç alma süreci gelişebilir. O yüzden hukukun bağımsız ve tarafsız olması toplumsal olayların büyümemesinde de çok önemli' dedi. Karaltı aynı zamanda mağdurlara çağrı yaparak '6 ay içinde şikayet etme hakkı var. Olaydan sonra vücudundaki morluklar, izler ne kadar fotoğraflanırsa o kadar iyi birer delil olur. Gerçek mağduriyetin ortaya çıkması ve toplumdan bazı konuların saklanmaması, somut bir problem olduğunun ispatı açısından mağdurların hepsinin şikayetçi olması önemli' diye konuştu.





