Niçin şaşırdınız?

’“Çılgınlık’” başlıklı ’“EGEDESONSÖZ’” internet gazetesinde yayımlanan yazım, umulandan çok fazla ses getirdi.’¶
Beni arayanların tamamına yakını, ’“bu kadarı da olmaz, böyle bir şey olabilir mi?’” diye sordular.
Özür dilerim ama ben de bu tür bir tepkiyle karşılaşınca şaşırdım.
Biz, Sayın Başbakan’’ın bir zamanlar yardımcısı olan Sn. Abdüllatif Şener’’in, Başbakan’’ın uygulamaları hakkında söylediklerini kendi kulaklarımızla duymadık mı?
Sn. Şener, Sn. Başbakan’’ı özelleştirme ihalelerini yönlendirmekle suçlamadı mı?
Bir siyasetçiye, bundan daha ağır bir suçlama yapılabilir mi?
Peki, Başbakan susarak kabullenmiş olmadı mı?
Başbakan kendi servetinin açıklamasını, çocuklarının düğününde hediye edilen ’“takılara’” bağlamadı mı?
Çocuklarının olağanüstü servet artışını kamuoyuna açıklayabildi mi?
Forbes Dergisi, Sn. Başbakan’’ın servetini ’“2 milyar dolar’” olarak açıklamadı mı?
Başbakan ’“kişiye özel’” yasa çıkartıp, kendisinin ve bakanlarının yargılanmasını önlemedi mi?
Sn. Başbakan daha önce, Ethem Sancak ve Akın İpek’’i medya dünyasına sokmadı mı?
Damadının başında bulunduğu şirkete devlet bankalarından 750 milyon dolar, teminatı alınmamış kredi verdirmedi mi?
Tüm bunlara şaşırmayıp normal kabul eden toplum, sıra Aydın Doğan Bey’’e gelince mi şaşırdı?
İşte ben de buna şaşırıyorum.
Benim bu konuya ilgi duyup, gündeme getirmemdeki esas sebep, medyanın tamamının belli bir tarikatın eline geçmesini engellemektir.
Tarihe not düşüyorum, yapılan hukuksuzlukları ortaya koyuyorum.
Devletin ilgili kurumlarına duyuyorum ve bunu da açık açık, ismimi yazarak yapıyorum. Bugün engelleyemezsem, yarın bu kanunsuzlukları yapanlardan da, buna çanak tutanlardan da, göz yumanlardan da nasılsa hesap soracak, haysiyetli ve cesur kanun adamları çıkacaktır.
Aydın Doğan Bey’’in medyasının son zamanlardaki yayın politikalarını, zaten onaylamıyordum.
Çok sevdiğim bazı arkadaşlarımın bu grupta yazı yazmasına rağmen, gerilla artığı Cengiz Çandar, çalıştığı kurumu dolandırmaktan mahkûm olan M.Ali Birand ve kerameti kendinden menkul Hasan Cemal, milletin değerlerini hiçe sayan, şerefli ordumuza hakarete varan, Barzani’’yi ve uyuşturucu baronu terörist başını metheden yazıları ile bizi ve milleti, yazarlık yaptıkları gazetelerden soğuttular.
Ama bu soğukluğumuz, söz konusu yayın organlarının ’“tarikatların emrine girmesine göz yumacağımız’” anlamına gelmez.
Geçen yazımda bahsettiğim, 24 Aralık tarihinde yapılan ve ’“tekzip edilmeyen’” görüşme konusundaki hukuksuzlukları bir kez daha belirtmek istiyorum:
-Görevi kötüye kullanma suçu oluşmuştur.
-Devlet gücünün kanuna aykırı olarak kullanılması suçu oluşmuştur.
-Başbakanlık makamı ’“tahsilatçı’” konumuna düşürülerek, saygınlığı ciddi zarara uğratılmıştır.
-Başbakanlık makamı kullanılarak Ethem Sancak ve Akın İpek’’in, gazete ve televizyon sahibi yapılması istenmiştir.
Sayın Başbakan yanlış yoldadır. Bugünlerdeki aşırı sinirli hali ise yanlış yolda olduğunun göstergesidir.
Herkes ile kavgalı durumdadır; bakanlarına bağırmakta, milletvekillerini azarlamakta ve devletin kurumları ile kavga halindedir.
’“Durmak yok, yola devam’” sloganını kullanan Sayın Başbakan’’a tecrübeli bir büyüğü olarak ikazımız şudur:
Gittiğin bir yolda her şey üzerine geliyor ise, bu yanlış yoldasın demektir. Yolunu değiştir, Atatürk’’ün, çağdaş ve aydınlık yoluna katıl.
Demokrasinin en güzel tarafı, kimsenin hesap vermekten muaf tutulamayacak olmasıdır. Unutulmasın ki, sap döner keser döner, gün gelir hesap döner.
O gün de çok yakındır.