'Nefes nefese bir yaz geçti'

Bu köşede bir kaç satırla da olsa; siz değerli Ege'de Sonsöz okuyucuları ile buluşmayalı epey bir zaman oldu…

Bu zamanı; kalp ağrısı / yürek sızısı deyimi ile kendi meşrebimce anlatmak istesem ortaya bir tefrika halinde yazı dizisi çıkar diye düşünüyorum.

Eşimin yaşadığı; kalp ağrısı, nefes sıkıntısı şikayetleri, aort kapak değişim teşhisi, karar aşaması, başarılı geçen açık kalp ameliyatı ve iyileşme sürecindeki samimi duygularımla…

Bilimlerinin aydınlığını çevresine yayan, ömürlerine bereket dilediğim…

Prof. Dr. İsa Durmaz ve Prof. Dr. Suat Büket hocalarımın ve tüm sağlık çalışanlarının varlıklarına yürekten teşekkür ederken…

'Benim manevi mirasım ilim ve akıldır' diyen ulu önder Atatürk'ü bir kez daha sonsuz saygı ile andım.

Zira… Aynı günlerde…

Bir toplumu ayakta tutan taşıyıcı kolonların sadece ve sadece akıl ve bilim olduğunu hatırlatan…

Toplumumuza kalp ağrısı / yürek sızısı çektiren, nefes kesen olaylar şaşırtıcı bir hızla birbiri ardı sıra üstümüze üstümüze geliyordu.

***

13 Temmuz…

Aniden bastıran sağanak yağmurla göle dönen İzmir'in en işlek caddelerinden birinde

Hafta sonu koşuşturması içinde karşıdan karşıya geçmeye çalışan ve birbirini tanımayan iki can, elektrik akımına kapılarak ve birbirlerini kurtarmaya çalışarak, elele bu hayattan kopup giderlerken...

Adeta; bu güzel şehrin, ilimden uzak yönetim şekli ile hesapsız kitapsız altyapısını ve de yıllar içindeki çarpık kentleşmesini gözler önüne seriyorlardı.

***

16 Ağustos…

İzmir'in akciğerleri dediğimiz, çocukluğumuzun unutulmaz kamp ve piknik anıları ile dolu Karşıyaka Yamanlar dağı bir gece yarısı alevlere teslim olmuş cayır cayır yanıp da…

Pek çok aileyi sokaklara dökerek, onlarca ev ve işyerini küle döndürürken…

İzmir ve çevresini 23 ayrı noktadan saran ateş çemberinden kurtulma mücadelesinde…

Hava karardığı andan gün doğumuna kadar söndürme çalışmalarında gece görüşlü söndürme uçaklarına duyulan büyük ihtiyaç…

Yine bilim ve teknolojinin insan hayatındaki tartışmasız önemine vurgu yapıyordu.

***

Ve 20 Ağustos…

Beş gün boyunca şehrin üstüne çöken yoğun duman ve sis tabakası dağılmakta olsun…

Bu bozulmuş ekosisteme can dayanmaz diyen binlerce balık, sürü halinde körfezden Alsancak, Bayraklı, Karşıyaka sahillerinde karaya vuruyordu.

Çok uzak değil, bundan altmış yıl kadar önce keyifle denize girilen Karşıyaka ve Bayraklı sahillerinde bugün ölü balıkların etrafa yaydığı kötü kokuların sebebini…

Bir çevre felaketi olarak değerlendiren bilim adamları, atık sularla denizlerin fütursuzca kirletilmesi sonucunda…

Körfezde atık su kaynaklı amonyak miktarının olması gerekenden elli kat fazla olduğundan ve deniz suyunda azalan oksijen seviyesinin sıfıra yaklaşmakta olduğundan bahsederlerken...

Oksijen yetersizliğinden nefessiz kalmış balıklar kendilerini karaya vurarak…

Şairlere ilham olmuş bu güzel şehrin yıllarca yanlış yönetilmesinin acı sonuçlarına önemle dikkat çekiyorlardı.

***

Ve ne garip çelişkidir ki…

İzmir'in dağlarının küle dönmesinden, o güzelim körfezindeki kirlilikten söz edildiği günlerin hemen akabinde…

İzmir Enternasyonal Fuarı bu yıl TEKNOLOJİ teması ile ve de 'Zamanın Ötesine Geçiyoruz' sloganı ile 93. kez kapılarını açarken…

Yapılan konuşmalarda; 'İzmir'in geleceği hayal eden ve hayallerini gerçekleştirip çağı yakalayan bir şehir olacağı' söylemi ile...

Eski İzmir'in tüm güzelliklerini yaşayanlara, bugün tuhaf bir yürek sızısı yaşatıyor…

Ve… Zamanın berisine geçerek elli yıl önceki İzmir'i hasretle aratıyor ve hiçbir değerine sahip çıkamamış yorgun ve bitkin bir İzmir silüeti çiziyordu.

***

Ve 30 Ağustos Zafer Bayramı..

TSK tarihinde bir ilk başlığı ile basına yansıyan…

Kara, Hava ve Deniz Harp Okulu birincisi kadın teğmenlerin dosta güven, düşmana korku veren duruşları ile…

Eğitime ve kadına dair umutlarımızı bir nebze olsun yeşerttiği günlerde..

Toplumumuzdaki eğitimsizliğin getirdiği çaresizlik boyutlarını gözler önüne seren, yürek sızısı acı bir çığlık Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinden geliyordu…

Sekiz yaşındaki güzeller güzeli, adı gibi Narin bir kız çocuğu günlerce kayıp denilerek sözüm ona aranıyor…

Ve 19. günün sonunda bir çuvala tıkıştırılmış narin bedeni, bir dere yatağının kıyısında taşlar ve çalılıklar arasında cansız bir şekilde bulunuyordu.

Ve arkadaşlarının okula başladığı günde, sekiz yaşındaki masum bir kız çocuğunun cenazesi

Anadolu'da yüzlerce yıldır kendisine biçilen 'çocuk gelin' rolününün gerekleri yerine getirilerek!…

Ve insan haklarının olmadığı cahiliye dönemini hatırlatırcasına kapkara vicdanlarla kara toprağa veriliyordu.

***

Ve 9 Eylül…

Güzel İzmir'in ve vatanın düşman işgalinden kurtuluşunun 102.Yıldönümünde…

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tüm yurtta saygı ile yad edilerek…

Başarı dilekleri ile yeni bir eğitim ve öğretim yılına daha başlarken…

'Bir yaz geçti tozu dumana katarak' diyen (*)şairin mısralarındaki gibi…

'Bir yaz geçti yanı başımızdan
Dişimizden tırnağımızdan
Alı al moru mor
Nefes nefese bir yaz geçti.'
diyerek…

Kalp ağrısı, yürek sızısı ile nefes nefese geçen bir yaz mevsimi daha uçup gidiyor ve biz arkasından öylece bakakalıyorduk.

Ne diyelim…

Yeni gelen mevsimin yurdumuza iyilikler ve güzellikler, yüreklerimize ferahlıklar getirmesi dileği ile…

Esen kalın efendim.

(*) Bedri Rahmi Eyüpoğlu...