Dünya ızdırap çekiyor. Ne tarafa başımızı çevirsek savaşlar, terör, hastalıklar, tecavüzler ve ölüm. Acı verici haberleri dinlemeden geçen bir günümüz yok. Maalesef 21. yüzyıl özlenen diyalog ve barışı getiremedi. Teknoloji ve iletişim alanında yaşanan gelişmeler bazı insanlara daha rahat bir yaşam standartı sağladıysa da insanlığın tümü uygarlıkta beklenen gelişmeyi kaydedemedi.
Oysa 21. yüzyıl diyalog çağı olmalıydı. Bütün ünsanları selamet ve huzura ulaştıracak, uluslar ve toplumlar arası dayanışma ve işbirliği bu çağa damgasını vurmalıydı. Yeni nesillere özlenen bir dünya düzeni bırakmanın manevi tatminine çoktan ulaşmış olmalıydık. Ne yazık ki insanlık sınıfta kaldı...
Peki ne yapmalıyız? Ellerimizi kavuşturup oturup beklemeli miyiz? Elbette hayır! Umut insan psikolojisinin temel dayanak noktasıdır. Hayat devam ettiğine göre umudumuzu sürdürmeliyiz. Ancak umudumuzu gerçekleştirecek bir şeyler de yapmalıyız.
Benim kişisel önerim; her bireyin, bugünden itibaren, hemen şimdi, zihniyet dünyasını eğitmeye başlamasıdır. Bunun için öncelikle bir prensipte anlaşmakta yarar var. Kabul etmeliyiz ki günümüzde bütün insanlık birbirine her zamankinden daha bağımlı, hatta muhtaçtır. Dolayısıyla herhangi bir yerde insanlık dışı yapılan bir olay sadece o bölgede yaşayanlar için değil, bütün insanlık için zararlı etkilere sahip olacak bir güce sahiptir. Çevremizde ve dünyada yaşanan savaş, zulüm ya da haksızlıklara karşı başımızı geri çevirmemiz ya da suskun kalmamız, bizi bu tür kötülüklerin uzun zamanda görülse bile, yaşanacak olumsuz etkilerinden kurtarmaz.
Bu nedenle hepimiz insanlığın bir ve bütün olduğu konusunda bilinçlenmelidir. Bu bilinci kazanmakla uyanışımız da başlayacaktır. Ancak her birimiz bencillik ve çıkarcılıktan vazgeçip, başkaları için fedakarlık yapmayı ve materyal dünyaya bağımlılık yerine sevgi ve şefkati içimize işlemeyi tercih etmedikçe, yeryüzü özlenen barış ve huzura kavuşamaz.
Dinimiz, rengimiz, etnik kökenimiz, ideolojimiz ne olursa olsun; içimizde tüm insanlığı kapsayacak sevgi ve merhamet duygularını yeşertmeye imkan vermek için ise bu insani duyguları, nefret ve öfke duygularının yerine geçirmemiz gerekiyor.
Bunu başarmak elimizde. Ünlü İngiliz Budist Rahip Ajahn Brahm'ın dediği gibi ''iyi bir insan olmak için illa her zaman olaylara pozitif bakıp, pozitiv olmak gerekmiyor. Adil olmayı öğrenin, yeter''.