Ne konuşurlar?

163 Subay ’“Darbe’” iddiasıyla tutuklandıktan sonra, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Koşaner, koşa koşa Başbakan Erdoğan’’ın Dolmabahçe Sarayındaki çalışma ofisine gitti..
Tıpkı, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt gibi’…
Biri, Türk Milletinden aldığı yetkiyle ülkemizi yöneten kişi, Başbakan’…
Diğeri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Komutanı, Genelkurmay Başkanı’…
Bu iki makamdan da birer tane var. Bu iki makamda bulunan kişilerin birbiriyle özel ilişkileri olamaz, ikisi de Türk Milleti adına görev yaparlar. Devlet sırrı dışında ne konuştuklarından, mutlaka Türk Milletinin bilgilendirilmesi gerekir. İkisi de Türk Milletinin emrinde kişilerdir ve gelip geçicidirler.
Bu ikilinin, tutuklamalar ardından acilen ve gündemsiz toplanmaları sonrası, kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapılmazsa, ’“fısıltı gazeteleri’” devreye girer. Esas tehlikeli olan budur, bu tutum devlet yönetiminde onarılmaz yaralar açar. ’“Bu konuşulanlar benimle beraber mezara gider’” ilkelliğinin arkasına kimse sığınamaz. İsteyen, istediği zaman kendini mezarına götürebilir ama, Türk Milletini çok yakından ilgilendiren konuları, mezara götürmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu ikili, babalarının bakkal dükkanını işletmiyorlar, Türk Milletinin emrinde görev yapıyorlar. Bu yüzden ne konuştuklarını derhal Türk Milletine açıklamalıdırlar.
Resmi bir açıklama yapılmayınca herkes kendince fikir üretmeye başlıyor;
*Genelkurmay Başkanı, Başbakan’’dan tutuklamaları durdurmasını mı istedi?
-Türkiye’’de Yargı Başbakana bağlandı da bizim mi haberimiz olmadı?
*Genelkurmay Başkanı, Başbakan’’a bu tutuklamaların uydurma ve bilerek düzenlenmiş sahte belgelerle yapıldığını mı anlattı?
-Yoksa Türk Polis ve Adalet Teşkilatlarında, kendi Milli Ordusuna tuzak kuran, sahte belge üreten birimler mi var?
*Genelkurmay Başkanı, Başbakana Türk Polis Teşkilatı içinde, Amerika’’dan gelen uzmanlarla işbirliği içinde çalışan, beraberce senaryo üretip, Milli Ordumuzu çökertmeye çalışan cemaat kökenli işbirlikçi hainlerin olduğunu mu söyledi?
-Gerçekten, 1. Sınıf Emniyet Müdürü seviyesine kadar yükselmiş Emniyet mensuplarının söylediği gibi, Emniyet Genel Müdürlüğünün belli birimlerini, Türkiye’’yi ’“İslam Cumhuriyetine’” götürmek için kendini adamış olan bir cemaatin militanları mı ele geçirdi?
*Genelkurmay Başkanı, Başbakana; ’“Evet bunlar darbe yapmaya teşebbüs ettiler, ama zamanın Genelkurmay Başkanları niçin dışarıdalar mı’” dedi?
-Gerçekten bir darbe girişimi varsa, bu girişim anında Genelkurmay Başkanlığı görevini yürütmekte olan, Hilmi Özkök(Hoca), Yaşar Büyükanıt(Audi) ve İlker Başbuğ alt kademeleri tarafından kandırıldılar mı, yoksa birlikte mi hareket ettiler?Bu Komutanlar niçin konuşmazlar?Yoksa onlar da mı korkuyorlar?.. Komutanlar serbest geziyorsa, alt kadrodakiler neden tutuklanıyorlar?
Bu ve benzeri sorular hemen herkesin merak ettiği sorulardır ve mutlaka cevaplandırılmalıdır. Çünkü AKP’’nin beslediği cemaat ve tarikat basını derhal TSK’’ni suçlamaya, karalamaya başlıyorlar ve Türk Milletini yanıltıyorlar’…
Bu yüzden, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı konuştukları konuda mutlaka kamuoyuna tatmin edici bir açıklama yapmak zorundadırlar. Demokrasinin ve açık rejimin gereği de budur.
Yoksa Türkiye’’de Demokratik Parlamenter Açık Rejim değişti de bizim mi haberimiz olmadı?.
Başbakan bir il’’e gidecekse, o mübarek vücudu henüz il sınırlarına girmeden kendisini muhtemelen protesto edeceği polis tarafından varsayılan ve telefonları önceden usulsüz olarak dinlenen kişiler gözaltına alınıyor, Başbakan il’’i terk edinceye kadar nezarethanede tutuluyorlar!...
Elektrikçilerin üzerleri yere yatırılarak aranıyor ve 20 dakika yerde tutuluyorlar. Sanki Sıkıyönetim ilan edilmiş! O ilin Valisi de, utanmadan dolaşabiliyor’… Tam bir baskı ve korku düzeni..
Başbakan bir il’’e gidecekse, o il’’deki tüm devlet memurları, devlete iş yapan müteahhitlerin yanında çalışan işçiler zorla meydana getiriliyorlar. İsterlerse gelmesinler’…
Türkiye böylesine bir yönetimi hiç görmedi. Bu gidişin sonu hiç iyi olmayacak. Baskıyla, diktayla, korkuyla herhangi bir iktidarı sürdürmenin mümkün olmadığını Tunus ve Mısır halkları tüm dünyaya gösterdiler.
Türk Milletini, Tunus ve Mısır halkları kadar demokrasiye ve özgürlüğe bağlı olduğunu düşünmeyenler, yanıldıklarını çok yakında göreceklerdir’….