zararlıyım!.. zararlısın!.. tahmin edemeyeceğiniz kadar zararlıyız!
itiraf etmeliyim ki, bu kadar zararlı olduğumu bilmiyordum!..
...
ta ki, zararsız adam* belgeselini izleyene kadar. izledikten sonra da, umrumda değil demek çok zor doğrusu!.. kendimce, zararsız biri olduğumu düşünürken, bu belgesel sonrasında (zar)arsız biri olduğuma karar verdim!.. ’“bir tek insan fark yaratabilir mi?’” düşüncesiyle yola çıkıp, çevreye zarar vermeden yaşamaya çalışan bir ailenin, sıradışı ve örnek (bazen uçuk) deneyimini, şaşkınlıkla izledim.
newyork’’un göbeğinde, yüksek yaşam standartlarına sahip, beavan ailesinin ’‘zararsız adam’’ projesi olarak adlandırdıkları, çevreye hiç zarar vermeden 1 yıl süre ile yaşamaya çalışmalarını anlatan, küresel ısınmaya dikkat çekmeye çalışan bir yapım, zararsız adam...
adam: colin eğitimli bir çevreci olmadığını ve yaparken öğrendiğini söyleyen biri...
adamın amacı: ’‘çevreyi gerçekten kirletmemeye çalışsam ne olur, bunu yapmak bizi nasıl hissettirir, acaba mümkün mü, pratik mi, fazla israf etmeden de güzel yaşayabilmenin bir yolu var mı?’’ iç sorularına cevap bulmak.
kadın: michelle çevreci olmayan, ekran bağımlısı, tüketici, boş bir çöp olarak tanımlıyor kendisini...
kadının amacı: 40 yaşında, hayatının ikinci yarısını değiştirmek... en azından alışveriş ve televizyon bağımlılığından kurtulmak isteyen bir kadın.
çocuk: isabella etrafında olup bitenden habersiz, henüz çok küçük!..
çocuğun durumu: çocuk, anneden daha uyumlu!.. küvette çamaşır çiğnemek... mum ışığında yaşamak... tuvalet kağıdı-bebek bezi kullanamamak gibi pek çok şey, isabella’’i sinirlendirmek şöyle dursun, pek bi eğlendiriyor doğrusu! aslında çocuklar biz neyi verirsek, ona razılar. sanırım daha fazlasını isteyen bizleriz!!!
ZARARSIZ OLMANIN KURALLARI: tuvalet kağıdı yok, karbon salınımına neden olan; uçak-tren-otomobil-taksi-metro yok, kullan at traş bıçağı yok, dergi/gazete abonelikleri yok, televizyon yok, asansör yok, poşet yok, diş macunu yok, bebek bezi yok, paket servis siparişi yok, buzdolabı yok, çamaşır-bulaşık makinası ve deterjanı yok, uzak mesafelerden gelen ürünler yok, paketlenmiş ürünler yok, klima yok, suya toksit atık dökmek yok, plastik yok. veee en inanılmazı elektrik de yok!..
beavan’’lar, ’‘haydi... bunların hiç biri olmadan yaşayalım’’ dediler. ve zararsız aile olmayı seçtiler.
1. anahtar: AZALT... YENİDEN KULLAN... GERİ DÖNÜŞTÜR...
2. anahtar: İSRAFLI YAŞAMDAN UZAK DUR...
3. anahtar: KULLAN AT KÜLTÜRÜ, BAŞLIBAŞINA BİR PROBLEM. BUNDAN KURTUL!..
4. anahtar: YENİ BİR ŞEY ALMA... ÖDÜNÇ AL... KİRALA... İKİNCİ EL AL...
belgeselden çarpıcı notlar;
’• ortalama bir amerikalı, yılda 750 kg. çöp üretiyormuş. (biz ne durumdayız acaba?) çöplerin büyük bölümünü ambalajlar ve yemek atıkları oluşturuyor. çöplüklerdeki 3. büyük çöp kaynağı; hazır bebek bezleri. amerika’’da, günde 49 milyon hazır bebek bezi çöpe atılıyormuş. çöpleri azaltmak için; karton, plastik kaplardaki yemekleri, kola kutuları ve plastik şişeleri, dergi ve gazete aboneliklerini, temizlik malzemelerini hayatlarından çıkarıyorlar. yumurta ve meyva kartonlarını geri veriyor... sütü tekrar kullanılabilir şişelerde alıyor... su şişesini de yanlarında taşıyorlar...
’• solucan beslemek... yiyecek atıklarının çürümesi ve toprağa dönüşmesi için... toksit atıkların sızması yerine, doğal besinlerin toprağa sızması için, evde bir solucan kutusu oluşturuyor, colin. her ne kadar, michelle bu durumdan hoşlanmasa da; solucanların 1.5 kilo atığı 1 haftada yediklerini ve çöp kutusunun inanılmaz boşluğunu görünce, durumu kabulleniyor.
’• televizyonun olmamasının getirdiği boşluk!.. daha fazla arkadaşla bir araya gelerek ve oyunlar oynanarak, sohbet ederek boş değil hoş geçen zamanlar. 1 yıl televizyon izlememeyi, daha iyi anne-baba olabilme, biribirini tanıyabilme şansı diye, tanımlıyor beavan’’lar...
’• araba-asansör yok... bisiklet ve kaykay var!.. para harcamadan, spor salonuna gitmeden, 9 kilo vermek var!..
’• tüm temizlik ürünleri; atık sularla yeraltına ve oradan toprağa karıştığı ve şişelerini tekrar doldurmamıza olanak verilmediğinden, sürekli tükettiğimiz plastik ambalajlar nedeniyle; beavan’’ların
bizde arap sabunu denen, zararsız jeli kullanmaları...
’• kredi kartı ekstresinin hafifliği... zararsız insan olmanın, faturalara nasıl yansıdığını... kredi kartı kullanımını nasıl düşürdüğünü görseniz, inanamazsınız. sanırım, bu filmi bankalar hiçbir zaman sevmeyecektir!..
’• çiftçi (organik) pazarlarının faydası; ürünlerin paketlenmemiş ve daha ucuz olması... burada, çiftçiden ürünü alıp üzerine kãr koyup esas parayı kazanan aracılardan değil, pazara kendi ürününü getiren çiftçilerden bahsedilmektedir. sanırım bizde organik diye süslenen pazarlar, çiftçi pazarları olmadığı için bu kadar pahalı!..
’• bir kahve bardağının zararları... kullan-at bardak+geri dönüşümsüz kapak+tutma kartonu... hepsi bir sefer de atılıyor olmasına rağmen, çevreye ve ekonomiye zararı geri-dönüşümsüz!.. elinde kahve bardaklarıyla sokaklarda salınan insanlara, keyfiniz zarar verici, diyebilecek miyiz?..
’• dünya çapında et yemenin-etin taşınmasının, daha çok sera gazının oluşmasından sorumlu olması nedeniyle, aile vejeteryanlığı seçiyor.
’• ortalama bir parça yiyecek, amerika’’da çiftlikten tabağa kadar 2400 km. yol katediyormuş. tehtidkãr bir karbon salınımı. bu nedenle beavan ailesi, en fazla, 400 km. uzaklıktan gelen yiyecekleri yeme kararı alıyor. ayrıca, yerel yiyecekleri tüketerek, tarım alanlarını desteklemek gibi bir amaçları da var. bu yüzden; et yok, balık yok, kahve yok, zeytinyağı yok!.. mevsimi dışında, uzak diyarlardan gelen hiçbir yiyecek yok!..
’• ’‘niçin, organik tarım yapamam?’’, diyen adam... ’‘çünkü, organik tarıma göre; ineklerimi tedavi ettiremem. inek hasta olursa, antibiyotik kullanamam. ineğimin ölmesine izin veremem. hem hayvanlarımla olan duygusal bağım hem de ekonomik nedenlerle’’ diyerek, organik denen şeyin, aslında hayvancılıkta hiç de o kadar kolay olmadığına beni ikna etti!..
...
bu belgeselin insanları suçlu ve savunmacı hissettirmesini bir kenara bırakırsak, tüketim alışkanlıklarını bir kenara bırakmalarının istenmesinin, insanları ne kadar travmatize edebileceğine tanıklık etmek, müthiş bir deneyim doğrusu. yaşamak nasıldır, düşünemiyorum!..
sonuç: günümüzde, tükettiğimiz şeyin gerçek maliyetinin farkında olmadan, onu üretmek için ne kadar kirlilik yaratıldığını ve bunun sağlığımıza yaptığı etkinin farkında olmadan yaşıyoruz!.. gezegenimizdeki çevresel problemlerin çoğu, iletişimimizin bozulmasından kaynaklanıyor. çünkü iletişim olmadan, kimse birbiri için değerli olamıyor!.. şimdi sıra sizde. bu belseli izleyin ve ne kadar zararlı olduğunuza siz karar verin!.. değer verdiğiniz ve tanımadığınız değerli insanları düşünün ve iletişime geçin; sevdikleriniz ve gezegenimizin geleceği için...
* no impact man / zararsız adam / 2009 / yönetmen: justin schein ’– laura gabbert