Ne ezen ne ezilen…

Bülent Ecevit'i siyasetin zirvesine taşıyan bu slogan, o yıllarda herkesin dilindeydi; Ne ezen ne ezilen… İnsanca, hakça bir düzen…

Ne ki bu slogan bende, ifade ettiklerine dair güçlü bir etki bırakmamıştı. 'Ne ezen ne ezilen'den anladığımın 'ne yöneten ne yönetilen' olduğunu fark edince, bir daha CHP'nin bu vaadiyle ilgilenmemiştim. Tahakküm, buyurganlık gibi insanı ezen despot tutumların yöneten/yönetilen ilişkisiyle ortaya çıktığı malumum iken, bir sistem partisi olarak CHP'nin bu sloganı kullanması bana saçma görünmüştü.

Aradan 40 yıl geçti. CHP, iktidara gelince sömürüye son vereceğini söylüyor. Yani CHP iktidara bir gelse; ne ezen ne ezilen ne sömüren ne sömürülen kalacak ülkede…

Bunun gerçek olamayacağını en iyi bilen ezilen ve sömürülenler, haliyle CHP'den uzak duruyorlar. Olmayacak duaya 'amin' demiyorlar. Muhafazakar partilerde olacağına bakıyorlar.

Mülkiyet ve para; CHP bu ikisini ortadan kaldırmaya karar verdiyse mesele yok. Ama bildiğim kadarıyla programında böyle bir bahis yok. CHP'nin aslında sistemle sorunu yok. Sadece sosyal adalet istiyor. Yani daha az sömürülmek, daha az ezilmek için CHP…

İktidar ezicidir. İktidardakilerin hangi ideolojiye yaslandığı ve kimi kimden kurtardıkları o kadar da önemli değildir. Kurtarıcıların iktidarında da, önünde sonunda kaslar gelişiyor. İktidar getiren bütün ideolojiler buyurganlığı ihya ediyor. Olmayacak vaatlerde bulunmak hiç inandırıcı değil.

Kanımca, CHP, yaşam olanaklarını geliştirme koşulları son derece sınırlı yoksulların payına düşen dünya nimetini nasıl büyüteceğini açıklamalı.

CHP, insan haklarını önceleyen demokratik yönetim biçimini nasıl inşa edeceğini anlatmalı.

Yeni bir toplumsal mutabakatın zarureti ortada; nasıl yapılacağına dair ikna edici açıklamaları toplum CHP'den duymak istiyor.

CHP'nin vaatlerini gerçekçi ve inandırıcı bir dille yeniden söylemesi gerekiyor.

Ne yazık ki mevcut yapının bu haliyle bu işlerin üstesinden gelmesi, uzak ihtimaldir.

CHP'de, gerçekçi bir programla yeni başlangıca ihtiyaç var. Hem de hiç zaman yitirmeden.

Anayasa değişikliğine 'hayır' diyen %49'un örgütlenmesi, birlik ve dayanışma içinde hareket etmesi, Türkiye'nin öncelikli meselesi haline gelince; AKP'nin önerdiği yeni yönetim biçimine 'hayır' diyenlerin yarısını temsil eden CHP, tarihi bir sorumluluğun neredeyse bütün yükünü omuzlarında hissetti. CHP'nin öncü bir rol oynayacağına şüphe yok; ancak, durumdan görev çıkarıp bütün sorumluluğu üstlenirse, %49'un konsolidasyonu zora girer. Belki de sırf bu nedenle, hiç zaman yitirmeden, CHP'nin kendini yenilemesine ihtiyaç var.

İçi boş ama kulağa hoş gelen sloganları ve vaatleri bir kenara bırakıp, can yakıcı sorunlara acil çözümler üreten kısa vadeli bir programda buluşmanın sağlanması gerekir. Bu cehennemden çıkış için kılavuz görevi yapacak ortak program…

Bunu yapmayı başaran CHP bütün günahlarından arınacaktır.

Önümüzde fazla zaman yok. Referandum ile başlayan değişim süreci, iki yıl içinde tamamlanacak. CHP, 'hayır' cenahında tüm bileşenleriyle birlikte seküler alanı derleyip toplayıp %49'u şimdi bir arada tutmayı başaramazsa, bunu yapmak için başka zamanı olmayacak.

Gün bugündür, yarın geç olacak…