Ne ‘baba’ adamdın sen ‘Hulusi abi’

Ne garip bir rastlantı…

Yılın ilk ayının 20'sinde doğdu…

Yılın son ayının 20'sinde bu dünyaya veda etti…

Dün…

Aramızdan ayrılışının 26'ıncı yılıydı…

Ve…

Bir kez daha hiç unutulmadığı ortaya çıktı…

***

Türk Sineması'na…

O'nun gibi bir 'baba' bi'daha gelmedi…

Bu yüzden her rolün 'babası' oldu…

Pala bıyıkları, tonton yanakları…

Kendisi sert, kalbi yufka fabrikatörü hala…

O'ndan daha iyi oynayan yok…

***

Bulgaristan'ın Tırnova kentinde…

20 Ocak 1912'de doğdu…

Göç ettiler Türkiye'ye…

İzmit Körfezi'nde büyüdü…

Akçakoca İlkokulu'nun tiyatro salonunda koştururken…

Sanat Tozu'nu içine çektiğinin farkında bile değildi…

Deniz Kuvvetleri'nde denizaltıcı astsubay oldu…

Askerlik görevini sürdürürken…

Halkevleri'nde tiyatroya başladı…

Anında keşfedildi…

İlk oyunlarını Ses Tiyatrosu'nda oynadı…

Halkevi'nde sergilenen 'Hisse-i Şaiya' oyunuyla…

Profesyonel oldu…

Kendi adına tiyatro kurdu; kurnelere çıktı…

1942'de 'Sürtük' filmiyle sinema oyunculuğuna başladı…

'Ya askerlik?' diyeceksiniz; biliyorum…

Deniz Kuvvetleri…

Ömrü hayatı boyunca ilk kez rütbeli bir denizciye…

Sanatçı kimliğini sürdürebilsin diye…

Aslanlar gibi izin verdi…

Astsubaylık'tan emekli olduğunda…

Takvimler 1961'i gösteriyordu ve…

O tarihe kadar en az 50 filmde boy gösterdi…

50'li yılların başına kadar jön rolleri oynadı…

'Senede Bir Gün' filmiyle yükselişi yakaladı…

Sonra tüm filmlerinde 'Pala Bıyıklı Aslan Baba' oluverdi…

***

1942'de 'Sürtük' filmiyle start verdiği sinemaya…

1988'de çevirdiği 'Acı Su' filmiyle veda etti…

Set ışıklarının altında geçirdiği 46 yıla…

İnanılacak gibi değil ama…

500'e yakın film sığdırdı…

O'nun tonton, tatlı-sert ama yufka yürekli kimliği ile…

Acayip örtüşen Kemal Ergüvenç'in sesi…

Şöhretine şöhret kattı…

Hep 'iyi adam' karakterini oynadı…

Sebebini şöyle anlatırdı:

'Tipim kötü adam oynama müsait değil… Bi'defa oynamaya kalktım, bir şeye benzemedi…'

***

Delikanlılığında profesyonel fotoğrafçılık yaptı…

Ekmeğini taştan çıkardı…

Öyle güzel, öyle içli keman çalardı ki; otur ağla yani…

***

Pek kimseler bilmez…

Tonton sanatçının İzmir'le ilgili çok ilginç bağı vardı…

Mesela…

1975'li yıllarda başlayan seks furyası yüzünden…

Sanatçılar 'ekmek savaşı' için İzmir Fuarı'na gelirdi…

O da geldi…

Hasan Ekici'de ve Akasyalar'da sahneye çıktı…

O sıralarda 60'lı yaşlardaydı…

Sahnede sadece 'keman' çaldı; hiç konuşmadı…

Ayakta alkışlandı…

Seyircisinin kalbinde bıraktığı…

'Aslan Baba' ve 'İyi Yürekli Fabrikatör' karakterleri…

Türkiye'nin her köşesinde olduğu gibi…

İzmir'de de gülümseten anıları peşinden getirdi…

***

Mesela…

Fuar'a geldiği günlerden biriydi, sanıyorum…

O babacan hali, takım elbisesi içinde…

Kolunun altına sıkıştırdığı monşer bastonu…

Başında fötr şapkası ve elinde çiçek buketi ile…

Yeni Asır'ın magazin servisini ziyaret eder…

Tam merdivenlerin başında…

Tayfur Abi'nin (Tayfur Göçmenoğlu) odasını sorar…

Kime sorar…

Yeni Asır'ın muhteşem sembolü Çaycı Battal'a…

Bizim Battal gözlerine inanamaz…

İşte, dünya tatlısı, sert ama yufka yürekli…

Fabrikatör Hulusi Kentmen karşısındadır…

Saygıyla elini öper…

Ardından…

'Bizim bir yeğen var İstanbul'da… Elinden her işi gelir Hulusi Amca… O'na fabrikada bir iş verirsen sana minnettar kalırız…'

Hulusi Kentmen şaşırır…

Bu inanılmaz iş talebini kahkahalar eşliğinde Tayfur Abi'ye anlatır…

Bana da Tayfur Abi, nakletmişti…

***

Bir anı daha var…

O'nu kimseler bilmez…

Büyük usta Denizaltı Astsubayı olarak…

İzmir'de de bir süre görev yaptı…

Şirinyer'deki Askeri Cezaevi'nin sorumlusuydu…

Kaçakları yakalayıp, oraya getirirlerdi…

***

Türkiye'nin son 50 yılına…

Delikanlı tipler için söylenen şu 'benzetme'yi yerleştirdi:

'Hulusi Kentmen gibi adam vallahi…'

Ya 'tatlı-sert' baba oldu…

Ya da, komiser, bahçevan ve hakim kimliği ile alkış topladı…

Esnaf rolü hiç oynamadı…

Daima 'iyi yürekli fabrikatör' olarak bilindi…

***

Adıyla mütenasip bir kimliği vardı…

Hulusi…

'Saf, Halis, İçi temiz, İçten ve Candan' manasına geliyordu…

Beyazperdeye yansıyan görüntüsü…

Her seyirciyi…

'Ah, şu adama bir defa sarılıversem…' dedirtirdi…

Kendine has duruşu…

Göz süzüşü…

Pos bıyıklarının altından ince gülüşünü…

Bunca yıldır unutan var mı, dersiniz?

***

17 yaşındaki Refika'ya aşık olduğunda…

Hulusi Kentmen 27'sindeydi…

1938'de evlendiler…

Bu dünyaya veda edinceye kadar hiç ayrılmadılar…

Büyük aktör…

Refika'yı öylesine sahiplenmişti ki…

Anlatılmaz, yaşanır…

Bir röportajda gazeteci Refika Hanım'a mesleğini soruyor…

O da…

Doğal olarak 'Ev hanımıyım' diyor…

Usta sanatçı sinirleniyor; araya giriyor:

'Hulusi Kentmen'in hanımıyım desene!'

***

Bitiriyoruz…

Neyle?

Hulusi Kentmen'in canı kadar sevdiği otomobili ile…

1956 model Ford Fairlane marka otomobili…

Amerika'ya gittiğinde gördü, hayran kaldı…

Hemen satın aldı…

Efsane otomobili Türkiye'ye getirmek bir ay sürdü…

Türkiye'de tekti…

Ünlü aktör o otomobili vasiyeti gereği torunu Volkan'a bırakmıştı…

Sonrasını kimseler bilmiyor…

***

Hulusi Kentmen, çok sigara içiyordu…

20 Aralık 1993'te…

Böbrek yetmezliğinden gözlerini kapadı…

Vefatının üstünden…

26 yıl geçti…

Çeyrek asırdan fazla yani…

Bence…

Hala aramızda…

Baksanıza…

Eski Yeşilçam filmlerine yer veren TV kanallarında…

Her Allah'ın gecesi…

Mutlaka bir Hulusi Kentmen filmi var…

Bıyıklarını burkarken…

Size göz kırparken…

Böyle sanatçılar artık gelmiyor…

Nokta…

Sonsöz: 'Yıllarca zengin fabrikatörü oynadım; ne zor geldi biliyor musunuz? Film setinden eve dönmek için dolmuş beklemek… / Hulusi Kentmen…'