Muhafazakarlık korumacılık değil midir?

Çınar Oskay'ın Hürriyet'te yayımlanan dört günlük Beyoğlu dizisini dikkatle takip ettim. Son gün Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile yapılan söyleşide Başkan'ın sözünü ettiği mevzular yıllardır yakın ilgi alanımızda olduğu için bu bölümü satır satır analiz ederek okumaya çalıştım.

Oskay'ın, 'Beyoğlu bitiyor' diyenler var. Ne düşünüyorsunuz?' sorusuna Demircan'ı karşılığı, 'Tarihi korumak ve yaşatmak için elimizden geleni yapıyoruz. Ama Beyoğlu'nun nostaljik bir hatıra gibi görülmesinden yana değiliz. Burası yaşayan bir şehir, her an yenileniyor. Hatıra gibi görenlerin yanında, yaşayan milyonlar var. İki kitleyi bir paydada buluşturmaya çalışıyoruz.' Karşılığı enteresan gerçekten…

Bir semtin nostaljik bir hatıra gibi görülmesi… İşte burada muhafazakar bir partiden seçilmiş başkanla anlaşmak zor, başkan 'muhafazaya' karşı olduğunu 'her an yenilenen bir şehir' tanımlamasıyla ortaya açıkça koymuş..

Demircan, 'Peki esnaf neden kepenk indiriyor?' şeklindeki soruya ise tam da düşüncesine uygun bir karşılık vermiş: 'Günde 100 bin kişinin geldiği semtle iki milyon kişinin geldiği semt aynı değil. Kasap, manav, meyhane... Eski yapılar bugünün taleplerini karşılayabilir mi? Dönüşüm hatıralarımızla örtüşmüyor diye karşısında duramayız. İspanyol paça pantolonlar, fötr şapkalar çok güzel ama bugün kimse giymiyor.'

Dönüşüme karşı çıkmamak ayrı şey, dönüştürmek adına geçmişi yok etmek ayrı şeydir… Birleşmiş Milletler ve UNESCO 40 yıl önce Türkiye'nin onayladığı kararla 'tüm insanlığa düşen görevin, kentlerin tarihsel, kültürel ve doğal dokularını koruyarak, kentlileri kent değerleriyle bütünleştirmek, bireylerin demokratik ve evrensel değerlerle yetişmelerine olanak tanımak' olduğunu ilan etmişti.

Muhafazakarlık korumacılık değil midir? Ben mi yanlış biliyorum…

Beyoğlu, İstanbul bizim gözbebeğimizdir ama dünyanın da ortak miraslarından biridir. Zengin tarihsel ve kültürel birikimi olan kentlerin, kimliklerini yansıtan öz değerlerini koruyarak uygarlığa açılması, insanlığın ortak kültür mirasının paylaşılmasına ve ülkeler arasında karşılıklı anlayış ve işbirliğinin gelişmesine olanak sağlayacağı artık 'akılcı büyümenin' bütün dünyada kabul görmüş ön koşuludur. Sayın Başkan bu konuda ne düşünmektedir? Burası Egedesonsöz… Ege'de olup da Beyoğlu Belediye Başkanı'na 'adam haklı' diyen başkanlar ne düşünmektedir?

Kaderimiz olan bu coğrafyada, 'Türkiye, sahip olduğu değerleri dünyayla paylaşarak, hoşgörü, anlayış, barış ve dayanışmanın egemen olduğu uygarlık kimliğinin oluşturulması için çaba göstermek zorunda değil midir? Bu da önce 'muhafaza' etmekle mümkün değil midir?

Coğrafyamızdan onlarca uygarlık gelmiş, geçmiş… Yüzyıllardır farklı uygarlıklara ev sahipliği yapan tarihsel kentlerimiz, kendilerine özgü kimlikleriyle, yalnız ülke tarihine değil, insanlık tarihine de ışık tutacak zenginliktedir. İstanbul gibi, İzmir gibi her çağın izlerini taşıyan kentlerin tarihsel ve kültürel dokusunun korunmasının gelecek kuşaklara bırakacağımız en değerli miras olduğunu fark eden yönetici sayımız neden pek azdır?

***
Kentlerimizin tarihsel dokusunun ve kültür birikiminin korunmasına dikkat çekerken bunu doğal çevrenin korunmasından bağımsız düşünemeyeceğimizi de unutmayalım. İnanın Saraybosna gibi çok acı bir savaşın izlerini hala yaşamakta olan bir kentte bile tarihsel miras yanında doğal mirasın korunması için yapılanlar İstanbul'a örnek olmalıdır…

***

İzmir farkı… Tarihsel, kültürel ve doğal varlıkların korunmasında, kentsel tarih bilincinin yaşatılmasında yerel yönetimlere önemli görevler düşüyor. Bu konuda samimiyetlerinden hiç kuşku duymadığım Ahmet Piriştina ve Aziz Kocaoğlu İzmir için şans olmuşlardır. Umarız Kocaoğlu'nun 2019'da görevi devredeceği başkan da İzmir'in bu konudaki şansı olmaya devam eder…