Bir kabın içinde ne varsa, dışarı o sızar.
Kabın içinde bal-pekmez-şerbet varsa bunlar sızar, zift-katran-irin varsa dışarı bunlar sızar.
İnsanlar da böyledir. Sepetiniz pamuk doluysa, yani savunacağınız fikir ile yeterli bilgi sahibiyseniz, hem kendinizi dinletirsiniz, hem de dinleyenlerden saygı görürsünüz.
Fakat, savunmak istediğiniz konu hakkında yeterli bilgi-fikir sahibi değilseniz, dersinizi iyi çalışmadı iseniz,hem sizi dinlemezler, dinler gibi yaparlar, hem de komik duruma düşersiniz…
Kabın içinde bal-pekmez-şerbet varsa bunlar sızar, zift-katran-irin varsa dışarı bunlar sızar.
İnsanlar da böyledir. Sepetiniz pamuk doluysa, yani savunacağınız fikir ile yeterli bilgi sahibiyseniz, hem kendinizi dinletirsiniz, hem de dinleyenlerden saygı görürsünüz.
Fakat, savunmak istediğiniz konu hakkında yeterli bilgi-fikir sahibi değilseniz, dersinizi iyi çalışmadı iseniz,hem sizi dinlemezler, dinler gibi yaparlar, hem de komik duruma düşersiniz…
7 Şubat 2012 Salı günü AKP Grup toplantısında Başbakan Erdoğan'ın konuşmasını dinledim.
Gözünüzü kapatıp sadece söylediklerini dinleseniz; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı mı konuşuyor, Suriyeli muhaliflerin lideri mi konuşuyor, Hamas Lideri mi konuşuyor, anlamak mümkün değildi.
Başbakan Erdoğan; Suriye Lideri kardeşi Esad'a, İsrail'e, Arap Lig'inin teklifine karşı çıkan Rusya ve Çin'e, Paul Auster'e, Kemal Kılıçdaroğlu'na, kendisi gibi düşünmeyen köşe yazarlarına verip veriştiriyordu. Hem de bağırarak. Bazen öyle sinirleniyordu ki, alnındaki damarları patlayacak gibi şişiyordu…
Bu psikoloji; 'Kendi söylediğine tam olarak inanmayan veya gerçek fikrini gizlemek isteyen ama fikir bütünlüğüne sahip olmayan insanların psikolojileri gibiydi.
Gözünüzü kapatıp sadece söylediklerini dinleseniz; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı mı konuşuyor, Suriyeli muhaliflerin lideri mi konuşuyor, Hamas Lideri mi konuşuyor, anlamak mümkün değildi.
Başbakan Erdoğan; Suriye Lideri kardeşi Esad'a, İsrail'e, Arap Lig'inin teklifine karşı çıkan Rusya ve Çin'e, Paul Auster'e, Kemal Kılıçdaroğlu'na, kendisi gibi düşünmeyen köşe yazarlarına verip veriştiriyordu. Hem de bağırarak. Bazen öyle sinirleniyordu ki, alnındaki damarları patlayacak gibi şişiyordu…
Bu psikoloji; 'Kendi söylediğine tam olarak inanmayan veya gerçek fikrini gizlemek isteyen ama fikir bütünlüğüne sahip olmayan insanların psikolojileri gibiydi.
Başbakan Erdoğan bu konuşmasında 'İkinci Defa' Menemen olayı ile 28 Şubat'ı aynı kefeye koydu. Bu düşüncedeki birinin Türkiye'de Başbakanlık koltuğunda oturması, Türkiye'nin şanssızlığıdır.
Hilafet ve Şeriat düzeni savunucularına ve onlar gibi düşünenlere göre 'Menemen olayı tamamen bir provokasyondur' , 'Müslümanlara karşı yapılmış bir tuzaktır' !...
Bunlara göre, İstiklal Mahkemeleri safhasında da T.C Devleti suçludur, Dersim olayında da T.C Devleti suçludur, Menemen olayında da T.C Devleti suçludur, Kürtçü-Bölücü isyanlarda da T.C Devleti suçludur…
Esasında söyleyemedikleri şudur;
Hilafet ve şeriat düzeninin yıkılıp, yerine modern ve çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulması başlı başına suçtur. T.C Devletini kurdukları için Atatürk de suçludur, Cumhuriyeti koruyan ve irticaya geçit vermediği için Türk Silahlı Kuvvetleri de suçludur. T.C Devleti ve Türk Ordusu yok edilmesi gereken kurumlardır…
Bunu bir söyleyebilseler, karınlarının şişi inecek ama, bunlarda yürek olmadığı için, ıvırıp-kıvırıp söyler gibi yaparlar. Sıkıştıklarında 'biz öyle demedik, bizden iyi demokrat var mı, biz Laikliği Mısır'da bile savunmadık mı' demeye devam ederler.
Hilafet ve Şeriat düzeni savunucularına ve onlar gibi düşünenlere göre 'Menemen olayı tamamen bir provokasyondur' , 'Müslümanlara karşı yapılmış bir tuzaktır' !...
Bunlara göre, İstiklal Mahkemeleri safhasında da T.C Devleti suçludur, Dersim olayında da T.C Devleti suçludur, Menemen olayında da T.C Devleti suçludur, Kürtçü-Bölücü isyanlarda da T.C Devleti suçludur…
Esasında söyleyemedikleri şudur;
Hilafet ve şeriat düzeninin yıkılıp, yerine modern ve çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulması başlı başına suçtur. T.C Devletini kurdukları için Atatürk de suçludur, Cumhuriyeti koruyan ve irticaya geçit vermediği için Türk Silahlı Kuvvetleri de suçludur. T.C Devleti ve Türk Ordusu yok edilmesi gereken kurumlardır…
Bunu bir söyleyebilseler, karınlarının şişi inecek ama, bunlarda yürek olmadığı için, ıvırıp-kıvırıp söyler gibi yaparlar. Sıkıştıklarında 'biz öyle demedik, bizden iyi demokrat var mı, biz Laikliği Mısır'da bile savunmadık mı' demeye devam ederler.
Menemen olayı, Cumhuriyet Tarihimizde 1925 kalkışmasından sonra en önemli isyanlardan biridir. Bir irtica kalkışmasıdır, planlı bir isyandır. Tarihimizin en kanlı vahşet örneklerinden biridir. Yapanlar da cezalarını çekmişlerdir.
28 Şubat olayı da 'Pozitif Hukuka' karşı, 'Şeriat Hukuku'nu getirmek isteyenlere karşı yapılmış anayasal bir direniştir. Başbakan Erdoğan 28 Şubat'ı yapanlardan hesap sormak istiyorsa, işe bu kararlara imza koyup uygulayan 'Kardeşim Abdullah' dediği şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den başlamalıdır…
Hesap sormaya gücü yetmiyorsa, haftalık olağan görüşmelerinde şu soruyu sorabilir;
'Kardeşim Abdullah, o zaman sen Devlet Bakanı ve Erbakan Hocanın sağ kolu idin. Bu kararları niçin imzaladın? Yoksa seni tehdit mi ettiler? Korkuttular mı? Neler oldu? Bak, beni sıkıştırıyorlar, ne olur susma, anlat kardeşim benim' demelidir…
Bence Cumhurbaşkanı Gül, anlatamıyorsa konuşamıyorsa, twit atsın, mesaj atsın…
Ne atarsa atsın ama, bize çalım atmasın. Masada imzala, sokakta karşı çık. Olmadı ki, yakıştı mı delikanlılığa !...
Hesap sormaya gücü yetmiyorsa, haftalık olağan görüşmelerinde şu soruyu sorabilir;
'Kardeşim Abdullah, o zaman sen Devlet Bakanı ve Erbakan Hocanın sağ kolu idin. Bu kararları niçin imzaladın? Yoksa seni tehdit mi ettiler? Korkuttular mı? Neler oldu? Bak, beni sıkıştırıyorlar, ne olur susma, anlat kardeşim benim' demelidir…
Bence Cumhurbaşkanı Gül, anlatamıyorsa konuşamıyorsa, twit atsın, mesaj atsın…
Ne atarsa atsın ama, bize çalım atmasın. Masada imzala, sokakta karşı çık. Olmadı ki, yakıştı mı delikanlılığa !...