Altı ay kaldı…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti…
Yaklaşık 180 gün sonra…
100 yaşını geride bırakacak…
Devlet Baba…
İkinci asrın kapısını aralayacak…
1923 doğumlullar…
Bastonlarına dayansalar bile…
Çalımla yürüyecekler…
Doğduklarında fidandılar…
Şimdi ulu birer çınar olarak ellerini öptürmenin…
Dayanılmaz hazzını yaşıyorlar…
Buraya yeniden döneceğiz…
***
1928 yılının baharı…
Cumhuriyet 'beş' yaşında…
Her alanda koşturuyor Türkiye…
Sözlerini Necdet Rüştü Efe'nin yazdığı…
Necip Celal Andel'in bestelediği…
Türkiye'nin ilk sözlü tangosu…
'Mazi Kalbimde Bir Yaradır'…
Seyyan Hanım tarafından İstanbul'da…
Kırmızı Değirmen Gazinosu'nda seslendiriliyor…
Uçuyor, ortalık…
Dinleyene…
Tangonun tüm hüznünü yaşatıyor…
Tek kelime ile emsalsiz bir eser oluyor…
'Mazi kalbimde bir yaradır… / Bahtım saçlarımdan karadır… / Beni zaman zaman ağlatan… / İşte bu hazin hatıradır…'
Günümüzün 'İncesaz' müzik grubu…
Bu tangoyu doruklarda yaşatıyor…
Neden 'Mazi Kalbimde Yaradır' diyoruz?
Çünkü…
Bu güzel Cumartesi gününde…
Yıllar önce aramızdan ayrılan ama…
Seslendirdikleri türkülerle…
Yaşam biçimleriyle…
Sahne adabı ile…
Efsane olmayı yıllar önce hak etmiş…
O eşsiz türkülerimizin dört hanımefendisini anmalıyız…
Çünkü, onlar…
Sadece seslerinin güzelliği ile değil…
Sahne hakimiyetiyle…
Giyim kuşamlarıyla…
Üstlerindeki sihirli sanatçı kimliğiyle…
TRT'ye olan vefaları ile…
Cumhuriyet'in asırlık mirası olduklarını…
Milyonlara kanıtladılar…
Milyonların alkışlarıyla yaşadılar…
***
Onları Cumhuriyet büyüttü…
Dördü de billur sesliydi…
Yanık türkülerin prensesleri oldular…
Efsaneydiler…
Ve…
Bu dünyaya veda edinceye kadar öyle kaldılar…
Yalnız sanatçı kimlikleriyle değil…
Giyim, kuşamlarıyla…
Modern hayatın örnek temsilcileri oluşlarıyla…
Alkış tufanında…
Yanaklarının kızarmasına engel olamayan kızlardı onlar…
***
Dördü bir arada bu yazıyı süsleyen fotoğrafları…
Geçmişi hatırlatan…
Hatırlatırken de gözleri nemlendiren altın kıymetinde…
Bir vesikadır…
Atatürk'ün kızlarının…
Sanatçı kimlikleri…
Geçmişin altın günlerini hatırlatırken…
Aynı zamanda…
O günlerin şımarık Avrupalı'sına bile parmak ısırtan…
Ve dahi…
'Mazi kalbimde Yaradır' dedirten…
Üstelik hiç paslanmayan…
Bir 'Güneşli Türkiye' kanıtıdır!
***
Onlar dört yıldız ses sanatçısı olarak…
Onurlandırdılar genç Cumhuriyeti…
Ne yaşam biçimlerinden ödün verdiler…
Ne de 'türkü çığırmak'tan vazgeçtiler…
Unutmadık ama…
En azından gençlere hatırlatalım…
Ankara Radyosu'nun unutulmaz sesleri…
Yıldız Ayhan, Saniye Can, Aliye Akkılıç ve Nezahat Bayram'ı…
***
En kıdemlileri 'Nezahat Bayram'dı…
1926'da Samsun'da dünyaya geldi…
Bugün…
O'nun plakları sadece koleksiyonerlerde…
Bulursanız, şanslısınız…
Cumhuriyet üç yaşındayken Samsun'da doğdu…
70 yıl önce Ankara Radyosu'nun Halk Müziği sanatçısı unvanıyla…
Türkülerin kraliçesi oldu…
Plakları yok sattı…
Gazinolar O'nu sahnelerine taşımak için yarışıyordu…
Efsane bir hayat yaşadı…
Türk Halk Müziği'ni yücelten sanatçıydı…
Bu memlekete yeni sesler kazındırdı…
78 yaşında İstanbul'da hayata veda etti…
***
Bu güzel ülke…
Emsalsiz bir türküyü yarım asır bıkmadan dinledi…
Hala bir çok sanatçının repertuvarında yer alıyor…
Türkünün adı ise, pek şekerdi:
'Annem Entari Almış'…
İşte o türküye…
Soyadı gibi yıllarca 'can' veren…
Çanakkaleli Saniye Can, 1930 yılında dünyaya geldi…
Derlediği…
Ses vererek halk müziğine kazandırdığı türküleri ile…
Ölümsüz sanatçılarımız arasında yerini aldı…
66 yaşında kaybettiğimiz Saniye Can…
Yugoslav göçmeniydi…
'Sabahın seher vaktinde Ali'yi gördüm Ali'yi…'…
Türküsünü söylerken kendisinden geçerdi…
Bir rötartajında şöyle demişti:
'Halk türkülerimi seviyor; bu da bana büyük mutluluk veriyor… Hiç evlenmedim… Bütün hayatım halk müziği oldu…'
***
Aliye Akkılıç, 1933'de Samsun'da dünyaya gözlerini açtı…
Lakabı, 'Türkülerin Kraliçesi' idi…
Aslen Erzurumlu'ydu…
San'at hayatı, 1947'de Ankara Halkevi'nde başladı…
Aynı zamanda bağlama çalıyordu…
Yedi yıl sonra…
Ankara Radyosu sanatçısı oldu…
Türkiye'nin en güzel sesli türkücüsü olarak ün yaptı…
85 yaşında İzmir'de vefat etti…
***
Dört yapraklı yonca'nın sonuncu ismi…
Yıldız Ayhan'dı…
1938'de Ankara'da dünyaya gelmişti…
60 küsur yıl önce…
Kariyerine Ankara Radyosu'nda başladı…
Kendisi gibi ses sanatçısı olan eşi Ahmet Gazi Ayhan'la birlikte…
Adı gibi türkülerin 'yıldızı' oldu…
Dillerden düşmeyen 'Tren Gelir Hoş Gelir' türküsü…
Onu seslendirdi bir baş eser haline geldi…
İki yıl önce önce kalça kemiği kırıldı…
Ardından zatürreye yakalandı…
Tedavi sürerken 83 yaşında hayata veda etti…
***
Bitiriyoruz…
Yazının başına atıfta bulunarak…
Nasıl Yeşilçam'da dört yapraklı yonca efsanesi yaşıyor ve yaşatılıyorsa…
Türkülerimizi ölümsüz kılan…
Halk Müziği'nin de dört yapraklı yoncasıydı…
Yıldız Ayhan… Saniye Can… Aliye Akkılıç… ve Nezahat Bayram…
Bu dünyadan ayrılsalar da…
Sesleriyle…
Modern giyim kuşamlarıyla…
Hanımefendi kimlikleriyle…
Cumhuriyet'in…
Halk müziği yıldızı oldular…
Lütfen…
Bi'kez daha 'Türkülerin Kraliçeleri' fotoğrafına bakın…
Belki inanmayacaksınız ama…
O fotoğraf…
Bugün 70 yaşında…
Cumhuriyet Kızları'na selam olsun…
Nokta…
Sonsöz: 'Gönül, gönül verilerek alınır… / Hz. Mevlana…'