Kurultay çağrısı ancak bir “Pirus zaferi” getirebilir

CHP'de kendilerini 'Atatürkçü-Kemalist-Ulusalcı' olarak tarif eden muhalefet çevreleri bütün hızıyla imza toplamayı sürdürüyor.
Muhalefet 6 Temmuz'a kadar 651 delegeden imza toplayabilirse, 15 gün içinde olağanüstü kurultay çağrısı yapılacak.
Kurultayın amacı, kayan ekseni düzeltmek, ulusalcı unsurları Parti Meclisine sokmak…
İhtiras aklın önüne geçince böyle oluyor. Ülke yangın yeri. CHP ise, hiç bitmeyen kurultaylarından bir yenisini daha yapmanın peşinde.
Durum vahim. Muhalefet imza toplamayı başarırsa, bu kurultay CHP'nin bölünmesiyle sonuçlanabilir. Çünkü herkes biliyor ki, bu kurultay olursa, taraflardan birinin tasfiyesiyle sonuçlanacak. Artık kim kimi tasfiye ederse…
Eski yönetim terminatör gibi davranıyor; 'Parti ya bizimdir ya da hiç kimsenin!' tavrı bas bas bağırıyor. Sonsuza dek CHP'nin sahibi olamayacaklarını anlamak istemiyorlar.
Konsensüs gerek. Aklın yolu, kavgadan değil, konuşmaktan geçiyor. Sosyal demokrat hareket, dünyadaki örneklerinde görüldüğü gibi, değişik eğilimleri bünyesinde barındırabiliyor. Sağ kanat, sol kanat hareketleri sosyal demokrat partileri bölmüyor, aksine güçlendiriyor.
Kemalistlerin sol kanat hareketini oluşturması pekala mümkün iken; CHP'nin eksenini düzeltmek ve benzeri saçma bahanelere yaslanarak husumet yaratacak tavır almak kimseye bir şey kazandırmaz. Bu husumet durdurulmazsa, olacakların altında herkes kalır. Kazanılacak zafer, bir Pirus zaferi olmaktan öteye geçemez.
Sosyal demokrat ilkeler çerçevesinde farklı eğilimlerin bir arada tartışarak, konuşarak yeni politikaları oluşturması, CHP'yi zenginleştirecek yol olarak görülebilir.
Uzlaşmaya kapalı unsurlar ayıklandıktan sonra, Parti'de doğrultu tutarlılığı sağlanarak, ki bu doğrultu tutarlılığı, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerine dayalı politikalar ile sağlanma yoluna girilmiştir, iktidara yürümek pekala mümkün.
Ancak, ulusalcılık adı altında 'milliyetçi dayatmalar' sürecekse, bu yolun çıkmaz olduğunu anlamak gerek. Kürt milliyetçiliği, Arap milliyetçiliği almış başını giderken, onlara koşut bir milliyetçilik anlayışı ile ayrıştırma politikalarını besler tutumlar almak sıkıntıları büyütür. Kimse, bunun 'Atatürk milliyetçiliği' olduğunu söyleyerek gerçekleri örtmeye kalkmasın.
De facto üç parça olmuş memlekette, her şeyi yeniden konuşmak artık bir zarurettir. Sorunların nasıl, hangi yöntemle ele alınacağı hala belirsiz; sorunsalı konuşmak gerek. Halbuki, muhalefetin sekter yaklaşımlarıyla sorunların yanından bile geçmek olanaksız.
Uzun sözün kısası; Türkiye'nin sosyal demokrat ilkeleri benimsemiş CHP'ye şiddetle ihtiyacı varken, kimsenin kısır kavgaları sürdürme lüksü olamaz.
Ülkede de, CHP'de de değişim sürüyor. Değişimin iyi veya kötü olduğuna dair peşin hükümle hareket etmek doğru değil. Bu, değişimin nasıl yönetildiğine bağlı olarak ele alınacak bir konu olmalı.
Ulusalcı hareket, değişimin önüne geçmenin mümkün olmadığını anlamalı. Değişimin nasıl yönetilmesi gerektiğine dair kafa yormak lazım ve zaman daralıyor.
Uzlaşmayı sağlayacak İl ve İlçe yönetimleri süratle göreve getirilse… 'Herkes için CHP' hayata geçirilse… Herkes rahat bir nefes alsa…