Korku Devleti


Bilim insanları, sanatçılar, düşünürler, aydınlar ülkenin parlayan yıldızlarıdır. Onlar hem ülkenin gurur kaynaklarıdırlar hem de karanlık zamanlarda ülke insanlarının yol göstericisidirler.
Eğer, bu ülkenin aydınları ancak 9 yıllık AKP İktidarından sonra, biat kültüründen gelen bir anlayıştan demokratik standartların yükseltmesini beklemenin büyük hata olduğunu görebildilerse vay halimize. Biat, şartsız itaat, devamlı emir alarak yaşayan kafalarda, demokrasiye yer olmadığını millete nasıl ve ne zaman anlatabileceğiz, bilemiyorum’…
Prof. Birtek sadece Türkiye’’nin değil tüm dünyanın saygınlığını kazanmış Sosyologlardan biridir. Kendisi Amerika’’da, Avusturya’’da dersler vermektedir. İlk kurulduğu yıllarda AKP’’yi açıkça destekleyen Prof. Birtek bakın bugün AKP yönetimi için neler söylüyor;

’“Ben bu ülkeye hizmet etmek istiyorum ama benim karım başını örtmeyi reddetti. Bu sebeple benim Türkiye’’de idari bir mevkide yerim olmasına imkan yok. İktidar, ’“Başını Örtenler Kulübü’” haline geldi. Erdoğan’’ın son zamanlardaki icraatları beni korkutuyor.’”

Dünyanın saygısını kazanmış ve dünyanın en iyi üniversitelerinde ders veren bir bilim adamı böyle söylüyorsa bu devlet, kelimenin tam anlamıyla ’“Korku Devleti’” haline gelmiştir.
Prof. Birtek devam ediyor ve diyor ki;
’“Bilhassa beni rahatsız eden, Polislerin yetkilerinin fevkalade arttırılması. Açıkçası ben bu beyanatı verirken korkuyorum. Çünkü ne olacağını bilemiyorum. Polis gelip evimi basabilir, evde kendi kafasına uygun bir şey bulabilir. Hakikaten korkuyorum, endişeliyim, güvenmiyorum. Ben bugün korkan bir modern oldum. Başta asla böyle düşünmüyordum. Erdoğan’’dan katiyen bu kadarını beklemiyordum.’”

Her biri kurşun ağırlığında olan sözler. Demokrat olduğunu, Demokratik Parlamenter Rejimde yaşadığını söyleyenlerin başını ömür boyu eğdirecek bir gerçek bu.
’“Aman ses çıkarmayın, ülkede ekonomik istikrar var’” diyen iş aleminin başları hala dik mi acaba?Eğer hala ülkemizin kopkoyu bir karanlığa gittiği görülemiyorsa, aşağıda anlatacağım ve mahkeme zabıtlarına geçmiş bir olay onların başlarına gelse, gerçekleri görebilirler mi dersiniz!...

Ergenekon Davası sanıklarından Teğmen Sayın Mehmet Erçelebi 18.Eylül. 2008 tarihinde gözaltına alınır ve aynı anda telefonuna da el konur. Merkez Komutanlığı tarafından el konulan telefonun İstanbul Emniyet Müdürlüğü’’nde görevli Polislere tutanakla teslim edildiği tarih 19.Eylül saat:17.50 dir.

Mahkeme esnasında, telefon kayıtlarından Teğmen Mehmet Ali Çelebi ’“Hizbul Tahrir’” örgütü ile ilişkilendirilmek istenir. Kanıt ise Teğmen’’in telefonunda kayıtlı 139 adet telefon numarasıdır. Avukatları TİB(Türkiye İletişim Başkanlığı) na müracaat ederler, aldıkları rapor, telefonun Polis tarafından el konulmasından sonra, 1 dakika 22 saniye süre ile açıldığı ve bu numaraların yüklendiği yönündedir!...

Bunu yapanlar, yani yasaların kendilerine verdiği yetkiyi, kendi vatandaşına tuzak kurmak için kullananlar bu cesareti kimden ve nereden almaktadırlar?Belli bir cemaate mensup bu polislerin güvendiği makam hangisidir?Emniyet Müdürlüğü mü, Emniyet Genel Müdürlüğü mü, İçişleri Bakanlığı mı, Başbakanlık mı, yoksa Okyanus ötesi mi?Haydi yasalardan korkmayacak kadar gözleri döndü diyelim peki, Allahtan da korkmaz mı bunlar?

Bu yazdığım hadisenin üzerinden iki koskoca gün geçti. Sorumlulardan ne bir açıklama ne bir yalanlama. Ben o İçişleri Bakanının yerine olsam, bu densizliği yapanları bulup adalete teslim ederdim ve bunu yapanları daha önceden engelleyemediğim için Türk insanından özür diler ve istifa edip insan içine çıkamazdım’….

’“Evet ama Yetmez’” diyenler, ’“Ekonomik İstikrar için özgürlüklerinden vazgeçenler’”, kendi siyasi emelleri için birleşmeyip bölünenler, 2011 Haziran seçimlerinin Türkiye’’nin kader seçimi olduğunu anlayamayanlar, sandığa gitmemeyi düşünenler sizlere sesleniyorum;

Vatandaşından aldığı güçle, vatandaşına tuzak kuran bir yönetim demokratik bir yönetim midir?Demokrasinin olmadığı, kişi hak ve özgürlüklerinin olmadığı faşizm benzeri bir rejimde yaşamak ister misiniz?..