Çiçeklerle, bitkilerle, ağaçlarla konuşur musunuz?
Ben konuşurum.
Evimde sakız sardunyalarımla sohbet ederim örneğin.
Karşı komşu bahçedeki dost manolya ağacıyla dertleştiğim de olur.
Selamlaşıp, günaydınlaşırız kendisiyle.
O manolya ki sırdaşımdır…
Ve her yaz öncesi odama en yakın dalının en ucunda açar ilk çiçeğini.
Dev gövdesinde beyaz bir manolya.
Doğum günüm sabahında.
Eliyle hediye uzatır gibi.
Son beş yıldır…
Açmış bir beyaz manolya çiçeği karşılıyor beni her 5 Mayıs'ta.
İnanılmaz değil mi?
***
Bir de dört yapraklı yonca maceram var.
Oldukça büyülü…
Penceremdeki küçük boş saksımda nereden geldiğini anlayamadığım yoncalar çıktı dört yıl kadar önce.
Ben de çocuk gibi gidip gelip saymaya başladım yonca yapraklarını.
Bir ihtimal, dört yapraklısı var mıdır içlerinde diye…
Uzun bir süre oyun gibi saydım durdum yapraklarını yoncaların.
Ve birgün gözlerim büyüyerek gördüm onu.
İnanamadım.
Defalarca saydım nefes nefese.
Bir, iki, üç ve dört.
Bir, iki, üç ve dört.
Küçük saksımda dört yapraklı bir yonca bana bakıyordu öylece.
Benim küçük mucizemdir o dört yapraklı yonca.
Ve bana çok anlamlı bir armağan getirmiştir ardından…
***
Anlayacağınız, çiçeklerle ağaçlarla konuşuyorum ben epey zamandır.
Ancak ikebana ile tanışmamıştım.
İkebana, yani konuşan çiçekler...
Bulmacaların kutucuklarında Japon çiçek düzenleme sanatı diye çıkar karşımıza genellikle.
Benim ise Seferihisar'daki Torlak Çiftliği'nde karşıma çıktı.
Çiftliğin kurucusu sevgili Armağan Portakal'ın mucizeler yarattığı cennet köşede.
Enfes bir atölye çalışmasına katıldım Torlak Çiftliği'nde.
'İkebana Öğretili Nini Çiçeklerle Sohbet Atölyesi' ne konuk oldum.
Doğanın tam göbeğinde, son derece zarif ellerin değdiği bir atmosferde Nida Kireççi, nam-ı diğer 'Jardin De Nini' ikebana sanatını öğretti bize.
Bizi bize çiçeklerin diliyle anlattı.
***
İkebana geçmişi beşinci yüzyıla uzanan bir çiçek tanzim sanatı.
Budist tapınaklarına ölmüş kişilerle konuşmak için çiçek koymakla başlamış…
Günümüzde ise Japonya'da çok yaygın, ruhu arındıran bir sanat dalı olmuş.
Kelime anlamı, yaşayan çiçekler.
Ruhunuzdan kesitler yansıtan, sizi anlatan çiçek düzenlemeleri.
Peyzaj mimarı Nida Kireççi de gönülden bağlanmış ikebanaya.
Özel eğitimler almış gerçek ustalardan.
İçe işleyen bir dinginlikle anlattı bize ikebana felsefesini.
İçinden çıkamadığımız düşüncelerimize farklı bir bakış açısıyla uzaktan baktığımızda çözümün kolaylıkla orada olduğunu görebileceğimizi hatırlattı.
Yapacağımız ikebana çalışması için bir konu belirlememizi ve odaklanmamızı istedi.
Su kabağından bakır taslara, araba maketinden yüksek topuklu kırmızı ayakkabıya kadar birçok farklı nesne bulunan masanın üzerinden duygularımıza yakın gelen bir ikebana kabı seçtik.
Tanrısallık, dünya ve kendimizi anlatacak üç ana çiçekle birlikte kendi tasarımlarımızı yapmamız için içimize doğru yolculuğa çıktık.
'Anda kalmadan ikebana yapamazsınız. İstediğim tek şey samimi olmanız ve seçtiğiniz çiçeklerle konuşmanız. Bugüne kadar hiç bakmadığınız açıdan bakacaksınız kendinize. Kafanızdaki sabit düşünceler yerinden oynayacak biraz' dedi.
Ve bizi çiçeklerin gizemli fısıltılarıyla baş başa bıraktı.
***
'Hayal kırıklıkları, umutlar her şey ama her şey olabilir tasvirinizde' dedi Nini.
'Her seferinde farklı ikebanalar yapar insan. O gün nasıl hissediyorsa başka anlamlar ifade eden kompozisyonlar kurarız. İç dünyanızı çiçeklerle anlatırsınız, kuralları aynı hayat gibi işler. Çiçekler aracılığıyla iç dünyanızı dışa vuracaksınız şimdi siz de…'
Doğanın estetik harikası iki deniz kabuğunun içine yaptım ben ikebanamı.
Torlak Çiftliği'nin değişik köşelerinde dolaşıp, bana seslenen çiçeklere kulak verdim.
Dakikalarca başka alemlerde gezdik.
Tek kelime etmeden.
İçimizde yüzdük adeta.
Sessizce, heyecanla göz göze bakıştık ikebanamızla.
İçimizden konuşarak hayatımızı resmettik.
Kimimiz gelincik kullandı, kimimiz gül, zeytin dalı, buğday başağı, çam dalı, fesleğen ya da lavanta...
Çok şaşırtıcı harika tasarımlar, çarpıcı dışavurumlar çıktı ortaya en sonunda.
***
En kuytu duygularımızla karşılaştık ikebana çalışırken.
Zaaflarımızı, eteğimizdeki taşları, bir yerlere tıkıştırdığımız duygularımızı, biricik hayallerimizi paylaştık çiçeklerin diliyle.
Zarif bir samimiyet kuşattı hepimizi.
Yaralarımızın, zenginliklerimizin çiçekten resmini yaptık.
Anlattık açıldık.
Farkettik hafifledik.
Nini de çiçeklerin dilini konuşan kızılderililer gibi ruhlarımızın izini sürdü bizimle birlikte.
'Seçimlerinize bakın, size ne söylüyorlar dinleyin. Yavaşlamayı fark ederek dinginleşeceksiniz. Seçtiğiniz çiçekler size her seferinde farklı şeyler söyleyecek' dedi.
Samurayların savaştan sonra evlerinde ikebana yaptıklarını anlattı...
Kendileriyle hesaplaşmak,
İyileşmek için.
Biz de Torlak Çiftliği'nden, Armağan Portakal'ın insanı yuva gibi saran dünyasından...
Küçük bir çocuk gibi kucağımızda taşıdığımız ikebanalarımızla,
İyileşerek ayrıldık.