Politika

Konu: İzmir’deki fabrika… DEVA-EMEP arasında kavga!

EGEDESONSÖZ – DEVA Partisi İzmir Milletvekili Seda Kaya Ösen, geçtiğimiz günlerde Türk-İş'in açıkladığı yaşam maliyeti raporuna karşılık olarak sosyal medya hesabı üzerinden, 'Temel ihtiyaçların dahi karşılanamadığı, gelir adaletsizliğinin ayyuka çıktığı ve yoksulluğun kronikleştiği Türkiye Yüzyılı ile yüzleşmek zorundayız. Gerçekleri görmezden gelip ...mış gibi yaşayarak ekonomide açılan gedik kapatılamaz' paylaşımı yaptı.

İZMİR'DEKİ FABRİKA TARTIŞMA KONUSU OLDU
EMEP Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, ise Seda Kaya Ösen'in eşi Bertuğ Ösen'in ailesine ait olan ve İzmir'de bulunan CMS Jant Fabrikası'na atıfta bulunarak, 'Seda hanım, Eşinizin sahibi olduğu CMS Jant Fabrikasının Çiğli, Gaziemir ve Bornova'daki işletmelerinde son 2 yılda binden fazla işçinin hukuksuz biçimde ihbar hakkı gasp edilerek işten atıldığını, ihbar hakkını talep eden işçilere 'Sizi tazminatsız işten atarız, başka yerde iş bulamazsınız' gibi tehditlerde bulunulduğunu, ihbarsız çıkışı kabul etmeyen işçilerin ise tazminatsız işten atıldığını aktardı işçiler bize. İşten atılan ve haklarını arayan işçiler size soruyor, iletiyoruz: 'Seçim dönemi Twitter hesaplarında sürekli demokrasi ve anayasal özgürlük kelimeleri olan paylaşımlar yapan milletvekili Seda hanım; bizzat CMS'de demokrasi ve anayasa yok sayılıyor, işçiler hukuksuzca ekmeğinden ediliyor, arabulucu görüşmeleri geçim derdinden kaynaklı zorla dayatılıyor bunlara karşı bir diyeceğiniz var mıdır? Geçtiğimiz günlerde eşinizin fabrikasına devletten 9 ayrı enerji yatırımı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndan teşvik alacağını öğrendik. Sizin demokrasi, hak, hukuk söylemleriniz bu kirli çıkar ilişkilerinin sadece perdesi midir?' İşçiler yanıt bekliyor Seda hanım...' diyerek Ösen'in paylaşımına yanıt verdi.

ÖSEN: DOĞRU BİLGİLER ALMADAN SOSYAL MEDYA ŞÖVALYELİĞİNE SOYUNUYOR
Karaca'nın verdiği yanıta karşılık veren Ösen ise eleştirilere yanıt olarak Karaca'yı sendikadan bilgi alamaması yönünde eleştirerek, 'Sevda Hanım, adı geçen şirket 70 yıllık, profesyonel şekilde yönetilen, çok ortaklı, İzmir'den dünyaya ihracat yaparak döviz kazandıran, 4 bin kişiyi istihdam eden bir sanayi kuruluşudur. Şirketten aldığım bilgilere göre son 2 senede mutabakatsız şekilde işten çıkarılan işçi sayısı 16'dır. İşten çıkarılan işçiler en doğal hakları olarak haklarını işçi mahkemelerinde aramaya devam etmektedirler. Tüm bunlara ek olarak bahsettiğiniz şirket, Türkiye'deki en örgütlü ve güçlü sendikalardan bir tanesi olan Türk Metal Sendikasıyla 40 yıldır birlikte çalışmaktadır. Sendikanın işten çıkarılma sebepleri üzerine ve sürecin tamamına dair bilgisi vardır. Enerji teşvikleri noktasında 'temiz enerjiye' geçilmesi için neredeyse bu sektörün içerisinde olan her firmanın almış olduğu güneş enerjisi için teşvikler alınmıştır. Sektörün ilgilileri bu konuları kolaylıkla bilmektedir. Bütün bu bilgiler, benim yaptığım gibi şirket veya sendika yetkililerine ulaşılarak alınabilir! Halkın oylarını alarak Milletvekili olan birinin doğru bilgilerle konuşmadığını, konuya hakim olmadan sosyal medya şövalyeliğine soyunduğunu, insanların aile ve özel hayatına pervasızca karışma cesaretini gösterdiğini görmek en başta görev yaptığımız Meclis'e ve daha sonra üreten, çalışan, taş üstüne taş koyan sanayiciye-işçiye, üreticiye-yatırımcıya saygısızlıktır, haksızlıktır. Kaldı ki muhalefette görev yapan bir milletvekili olarak iktidara yakın ticari ilişkiler kurabileceğimi düşünmek, en basit tabiriyle akıl dışıdır. Türkiye'de konfor alanından çıkarak yanlışlıklara ses çıkartma cesaretini gösteren biri olarak, muhalefete muhalefet etmenin manasızlığının da altını çizmek istiyorum. Nesillerdir İzmirli olan bir aileye mensup biri olarak, bu kente ve ülke bir çivi çakan sanayicinin de işçinin de emeklerini iyi bilirim. Geçtiğimiz her yolda insanlar üzerinde bıraktığımız her iz buna şahittir' dedi.

'GÖRÜŞMEK İSTEYEN HERKESE KAPIM AÇIK'
Ösen ayrıca kapısının milletvekillerine açık olduğunu belirterek, 'Bu noktada meclis çatısı altındaki her çalışmaya katılmaya çalışan milletvekillerinden biri olarak bilgi almak ve görüşmek isteyen herkese kapım açıktır. Sizleri de kulaktan dolma bilgilerle değil doğru bilgilerle süreci konuşmaya beklerdim' ifadelerini kullandı.

KARACA: ŞÖVALYELİK DEĞİL, SORUMLULUK VE GÖREVDİR
Ösen'in ifadelerinin ardından yine sosyal medya üzerinden yanıt veren Karaca, Ösen'in sosyal medya hesabı üzerinden engellediği bir işçinin görselini paylaşarak şunları söyledi:

Bu soruları size ve şirkete soran, yanıt almak isteyen işçileri 'muhalefet milletvekili' olarak dikkate alıp bu zamana kadar yanıt vermediğiniz için, sosyal medyada engelleyip size ulaşmalarına izin vermediğiniz için, işçiler bizden bu soruları dile getirmemizi istedi. Farkındaysanız direkt onların sorularını sorarak 'İşçiler yanıt bekliyor' dedim. Şayet işçileri muhatap alıp yanıtlasaydınız, biz işçi vekilleri olarak işçilerin sorularını size böyle sormak zorunda kalmazdık. Bu, sizin deyiminizle 'Halkın oylarını alarak milletvekili olmuş', kendisini işçi vekili olarak konumlandıran bir vekil için 'sosyal medya şövalyeliği' değil, sorumluluk ve görevdir. Mecliste kapalı kapılar ardında 'bilgi alışverişi yapma', beni 'ikna etme' değil, işçilerin kamusal alanda sorduğu sorulara kamusal alanda yanıt verme sorumluluğunuz var 'muhalefet vekili' olarak. Bunu hatırlatıyorum size.

'SENDİKA HAKSIZ İŞTEN ÇIKARMALARA SES ÇIKARMADI'
Bir telefonla şirket yetkililerinden bilgi alabiliyorsunuz tabi ki, bilgi kaynağı olarak şirketi öne sürüyor olmanız da sizin konumunuza çok uygun, peki 10 aydır size ulaşmaya çalışan işçileri neden engelliyor, neden bir de işçileri dinlemeyi tercih etmiyorsunuz 'muhalefet vekili' olarak? Biz, ülkenin dört bir yanında işçilerin sendikal bürokrasi ve patron işbirliği ile 'işten çıkarılma sebepleri üzerine ve sürecin tamamına dair sendikanın bilgi sahibi olduğu', böylece mağdur edildiği nice örnek biliyoruz. Ne hikmetse (!) birlikte 40 yıldır çalışmaktan memnuniyet duyduğunuz sendikadan pek çok patron, aynı sizin gibi çok memnun. Bilgi kaynağınız sendika, tam da TİS döneminde sendikanın taslak oluşturmak için anket yaptığı bir süreçte işçiler sorunlarını konuşmak, taleplerini belirlemek, sendikanın eksikliklerini tartışmak için WhatsApp grubu kurdu diye yapılan haksız işten atmalara 'ses çıkarmamış'! Danışıklı dövüşün 'bilgi' mahiyeti yoktur, bunun adı suç ortaklığıdır.

'ORTADA BİR AİLE MAĞDURİYETİ VARSA EVİNE EKMEK GÖTÜREMEYEN İŞÇİLERİN AİLELERİNİN MAĞDURİYETİDİR'
Konu sizin 'aile özeliniz' değil, bunu siz de gayet iyi biliyorsunuz, konu haksızca işten atıldığını ve hak aramalarının önüne geçildiğini söyleyen işçilerin ailelerini geçindiremez hale gelişi, kara listelere alınıp, iş bulamaz hale getirilmekle tehdit edilmeleri. Ortada bir 'aile mağduriyeti' varsa, evine ekmek götüremeyen, çocuğuna harçlık veremeyen işçilerin ailelerinin mağduriyeti yanında, sizinki hoş bir Seda kalıyor. Siz 'Üreten, çalışan, taş üstüne taş koyan' diye tanımladığınız ve teşvik üstüne teşvikle zenginleşen 'sanayici, üretici, yatırımcılar'a saygı tesis etmekle kendinizi görevlendirmiş olabilirsiniz, biz 'üreten, çalışan, taş üstüne taş koyan' ama emeğinin hakkı verilmeyen, mağdur edilen, patronu zenginleşirken kendisi sefalete mahkum edilen işçilerin saygı görmesi, insan onuruna uygun bir hayat yaşaması için görevli addediyoruz kendimizi.

'KONFORUNUZU BOZDUK, PİŞMAN DEĞİLİZ'
İktidara da, patron muhalefetine de muhalefet edeceğiz. Bizim için kıstas, kendisine muhalefet diyenlerin neye 'muhalefet' ettiği. Bu mecliste, ister iktidar vekili olsun, ister 'muhalefet', patronların işçilere karşı suç işlemesine göz yuman, bunun bir parçası olan hiçbir vekil koltuğunda rahat oturamayacak. Konforunuzu bozduk, pişman değiliz. Tüm işçilere de genel bir uyarı: Patronlarınıza da patron partilerine de oy vermeyin!

ÖSEN: BANA RESMİ YOLLARDAN BİR GÖRÜŞME TALEBİ GELMEDİ'
Karaca'nın bu ifadelerinin ardından Ösen ise Karaca'ya yanıt olarak şunları söyledi:

Anlaşılmayan nokta şu; bahsettiğiniz şirket profesyonel yönetimi olan, çok ortaklı, kurumsal bir şirket, yani şahsımın mevcut anlaşmazlıklarla ilgili konuya müdahale edebileceği bir durum olamaz. Buna ek olarak, bana resmi yollardan ulaşan bir görüşme talebi de bulunmamaktadır!

'SİZİ KAPALI KAPILAR ARDINDA İKNA ETMEK GİBİ BİR DERDİM OLAMAZ'
Sizi kapalı kapılar ardında ikna etmek gibi bir derdim olamaz. Yalnızca siyasi ve ahlaki nezaket gereği yüz yüze görüşme gerçekleştirmeyi tercih ederim. İlaveten sosyal medya üzerinden insanları hedef tahtasına oturtmak yerine süreçle alakalı olarak pek ala şirket veya sendika yetkililerinden bilgi alabilirdiniz, işçi temsilcisi olduğunu söyleyen bir milletvekilinin telefonuna eminim severek çıkarlardı. Adı geçen kurumlardan bilgi alsaydınız mutabakatsız çıkartılan işçi sayısının söylediğiniz gibi 1000 kişi değil 16 kişi olduğunu öğrenirdiniz.

'KONFORUMUZ BOZULMADI, KARŞIMA DAHA DOĞRU BİLGİLERLE ÇIKMANIZ ÜMİDİYLE'
Konforumuz bozulmadı. Siyasete girerken her türlü dezenformasyonla karşı karşıya kalmayı elbette göze aldım. Sizinle her konuda tartışabilirim. Bir sonraki sefere karşıma daha doğru bilgilerle çıkmanız ümidiyle. İyi akşamlar dilerim.

KARACA: SİZ İŞÇİLERİ SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN ENGELLERKEN, RESMİ DİLEKÇE Mİ BEKLİYORSUNUZ?

Son olarak Karaca, şu ifadeleri kullandı ve bu ifadelerin ardından Ösen daha fazla yanıt vermedi:

Şahsınızın mevcut anlaşmazlıklarla ilgili konuya müdahil olma sorumluluğu iki nedenden:

1- Siz işçilerin 'Biz mağduriyet yaşıyoruz' dediği şehrin milletvekilisiniz.

2- Siz işçilerin 'Biz mağduriyet yaşıyoruz' dediği şirketin sahibi sayılıyorsunuz.

Siz böyle bir muhataplığa sahipken, işçiler size sosyal medya ve mail üzerinden ulaşmaya çalışırken, bunları size yazan işçileri engelleyip, pullu damgalı, iadeli taahhütlü bir resmi başvuru dilekçesi mi bekliyordunuz? Siz şehrinizde sorun yaşayan kesimlerin sorunlarını hep böyle resmi bir başvuru ile mi gündem ediyorsunuz? Cevabınız evetse, işçilere buradan söyleyelim: Arkadaşlar Seda hanıma pullu damgalı, iadeli taahhütlü bir resmi başvuru dilekçesi yazın lütfen, o zaman gündemine alacak sorunlarınızı. Tekrar ediyorum; siz onları engellediğiniz için size ulaşamayan işçilerin, kamusal alanda iletmemi istediği soruları sordum, cevap verme sorumluluğunu yerine getirmek yerine şirket ve sendika savunusu yapmanız bir vekil olarak siyasi ve ahlaki nezakete de, ilkelere de sığmaz.

'İŞÇİLER MUTABAKATA İSYAN EDİYOR'
Örneğin cevap vermeniz gereken en önemli konulardan biri şu: 'Sadece 16 kişi' dediğiniz ve 'mutabakat sağlanmadan' atılan işçilerle hangi konuda mutabakat sağlayamadınız? Buna yanıt verirseniz, 'mutabakatla' atılan işçilerin nasıl bir mutabakatla atıldığı da anlaşılmış olurdu. Zaten işçiler tam da sizin 'mutabakat' dediğiniz ama işçileri ihbar tazminatsız işten atıp, ihbar süresini işletmiş gibi çıkış tarihini kağıt üstünde usulüne uydurup, olmadı işçiye 'tamam' dedirtip, kabul etmeyen olursa yıllarca mahkemede süründürmekle tehdit edip, yasal olarak hakları olan ihbar tazminatlarının üstüne yatılan 'mutabakata' isyan ediyor. Bu öyle bir 'mutabakat' ki 'Mahkemelerde sürünürsün' denilerek patronlar için üç kuruş olan, işçiler için çocuklarının ekmeği olan alacaklarına el konuluyor.

'SENDİKAYI DA UZUN YILLARDIR PARTİ OLARAK TAKİP EDİYORUZ'
Pınarbaşı ve Çiğli CMS'de Mart ayı enflasyon farkını almadan çıkarılan işçilerin neredeyse tamamının bu şekilde çıkarıldığını anlatıyor işçiler. Bu ne güzel adalet, ne de müthiş bir hakkaniyet, değil mi? Tam muhalefet edilecek konu! Şirketi de, işçilerin değil ama şirket yönetiminin takdirini kazanan sendikal bürokrasi örneği sendikayı da uzun yıllardır takip ediyoruz parti olarak.

'TELEFON ETMEYE İHTİYAÇ DUYMUYORUM, EVRENSEL GAZETESİ OKUYORUM, SİZE DE TAVSİYE EDERİM'
Yapılanların 'usulünü', biçimini, gerekçelerini patron gözlüğünden öğrenmek için telefon etmeye ihtiyaç duymuyorum. Çünkü Evrensel Gazetesi yıllardır o işletmelerde yaşananları yazıyor, yansıtıyor. Size de Evrensel Gazetesi okumanızı tavsiye ederim.

'EGE'NİN YILDIZI SEÇİLEN FABRİKADA İŞÇİLERİN ÜCRETLERİ YOKSULLUK SINIRI ALTINDA EZİLİYOR'
Her yıl 'Ege'nin yıldızı' seçilen ve kar rekorları kıran CMS Jant fabrikasında işçilerin ücretleri yoksulluk sınırı altında. Yetmiyor kıdemli işçiler işten atılıp, taşeron işçi çalıştırılıyor. Üretim baskısı, ağır çalışma koşulları, her TİS dönemi işçilerin taleplerini bastırmak için sendikayla el ele türlü ayak oyunları... Siz bütün bunları şehrin vekili ve fabrikanın sahibi olarak bilmiyor musunuz? Kaldırın işçilerin engelini, anlatsınlar size. (İşçi arkadaşlar, Seda hanım engelinizi kaldırmazsa iadeli taahhütlü resmi dilekçenize bunları da yazın, şehrin milletvekili olarak bilgi sahibi olsun.)

'İKTİDAR DİLİYLE KONUŞUYORSUNUZ'
Size daha önce sorduğum, yanıtlamadığınız bir diğer soru da şu; Şirketi, sendikayı arayıp bilgi alıyorsunuz da, 'Biz mağduruz' diyen işçileri neden arayıp sormuyor ve hatta engelliyorsunuz? İşçi sizin için muhatap alınmayacak kadar değersiz mi? 'Şantaj-montaj-dezenformasyon- hedef gösterme- itibar suikastı' filan lafları da pek bir 'iktidar' yöntemi :) Muhalefet vekili olarak iktidar diliyle konuşmayı kendinize yakıştırıyorsanız, buna diyecek bir şeyim yok.