Bugün Pazar...
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bu kez...
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün…
Ertuğrul yatındaki akşam yemeğinde…
Konserve bamya yemeğinden konuklarıyla birlikte…
Nasıl zehirlendiğinin kısa öyküsünü okuyacaksınız…
Panik, kaos ve daha fazlası az sonra…
Öyküyü ölümsüzleştiren ise…
Ulu Önder'e 12 yıl aralıksız hizmet eden uşağı Cemal Granda…
Heyecanlı aynı zamanda gülümsettiren dakikalar bir arada…
İyi okumalar…
***
Atatürk...
Boğazına düşkün değildi...
Yemek seçmezdi...
Neredeyse...
Sabahın ilk ışıklarına kadar süren sofralarda...
Pek az yemek yerdi...
Vapur ve tren gezilerinde ise...
Soğuk yemeklerle yetinirdi...
Bir kış günüydü...
Ertuğrul yatıyla...
İstanbul'dan Yalova'ya gidiyorduk...
Yemek saati geldiği için sofra hazırlanmaya başlamıştı...
Deniz müthiş çalkantılıydı...
Yat dalgaların etkisiyle beşik gibi sallanıyordu...
Sofraya alimünit (*) yemekler sıralanmıştı...
Bir kayık tabakta da...
Yeni açılmış bir bamya konservesi vardı...
Atatürk...
Daha çok bamya konservesine ilgi gösterirdi...
Hemen hemen başka bir yemeğe çatalını uzatmadı...
Adata...
Tabağını boşaltıvermişti...
Fakat teknenin sallanmasından mı?
Yoksa...
Daha önce yediği yemekten midesini bozduğundan mı?
Pek anlaşılmadı ama...
Yemekten kalkar kalkmaz lavaboya koşup...
İstifra etmeye başladı...
Anlaşılan...
Aç karnına yediği bamya konservesi rahatsız etmişti...
Midesindekileri boşaltırken...
Bir yandan da...
'Beni zehirlediniz...' diye bağırmaya başladı...
Konuklar ister istemez telaşlanmıştı...
Yatta ne kadar çalışan varsa...
Hepsini bir korku aldı:
'Tanrı korusun, ya bir şey olursa?'
***
Atatürk, sağa – sol çatıyor...
Arada bir de...
'Beni zehirlediniz...'
Sözünü tekrar ediyordu...
***
Kim zehirleyebilirdi Atatürk'ü?
Aslında…
Midesi kaldıramamıştı iştiha ile yediklerini; hepsi o kadar...
***
Atatürk'ün o haline tanık olan görevliler...
Hemen harekete geçip...
Soruşturmaya başladılar...
Neler akla gelmiyordu ki, o an...
Suikast söylentisini 'ihtimaldir; olabilir!' diyenler bile vardı...
Böylesi sıcak olaylar...
İnsanı şaşkına çeviriyordu...
Oysa bamya konservesini sofradakiler de yemişti...
Ne var ki...
Onlara dokunmamıştı...
Üstelik...
Suikast yapıldığından şüphe edenlerle...
Bamyayı yiyenler aynı kişilerdi...
***
Doğaldır!
Bazı insanların mideleri hassas oluyordu...
Belirli yiyecekler karşısında tepki gösteriyor...
Böylelerine yedikleri hemen dokunuyordu...
Üstelik...
Atatürk o gün içkiyi biraz fazla kaçırmıştı...
Deniz müthiş dalgalıydı..
Sallantıdan…
Herkesin başı dönmüştü...
***
Nane – limon kaynatıp içirdikten sonra...
Atatürk'ün midesi yavaş yavaş düzelmeye başlamıştı...
***
Bitiriyoruz...
O gün yatta çalışanlar...
Yaşadıkları korkuyu hiç unutmadılar...
Bir daha Atatürk'ün sofrasına bamya konservesi hiç gelmedi...
Ne Atatürk…
Ne de belli başlı konukları…
Geceyi zehir eden bamya konservesi gecesi…
Dudaktan kulağa yıllarca konuşuldu…
Neredeyse…
90 yıl önceki 'heyecanlı' dakikalardan söz ediyoruz…
Şimdi diyebilirsiniz ki…
Çok eski filmlerdeki gibi…
'O yemeği tadanlar yok muydu?'
Hayır; yoktu…
Atatürk akşam sofralarında konuklarıyla birlikte…
Aynı yemeği yerdi…
Kimselere de…
Sofra öncesi 'yemeği birilerine tattırmak' gibi emri hiç olmadı…
Hatta…
Yemeğe herkesten önce çatalını uzatır…
Ardından…
Misafirlerine…
'Ha'di afiyet olsun!' demeyi de ihmal etmezdi…
Nokta…
(*) Alimünit: Beklemeye gerek kalmadan hemen hazırlanıveren, şipşak...
Sonsöz: 'Atatürk'ün sofrasında krallara layık yemekler bulunmazdı… Atatürk'ün aslında yemekle de arası iyi değildi… Masadan hep yarı aç kalkardı… / Anonim…'