Ekonomi

Kolilere sıkışmış yaşam: Her 3 İzmirli'den 1'i sosyal yardım istiyor

İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü Ümit Yaldız, sosyal yardımlar konusunda İzmir’de yaptıkları anketin sonuçlarını duyurdu. Yaldız, “16 ilçeden, 2 binden fazla insana bu soruyu yönelttik. 29,3 oranında evet cevabını aldık. Buradan da anlaşılıyor ki, İzmir’de üç kişiden biri sosyal yardıma ihtiyaç duyduğunu ifade ediyor” dedi.

EGEDESONSÖZ- İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü Ümit Yaldız, SonSöz TV'de yayınlanan programda Gazeteci Fatih Yapar'ın sorularını yanıtladı.

Yaldız, İzmir'de sosyal yardım ihtiyacına ilişkin olarak yapılan anket çalışmasının sonuçlarını kamuoyuna duyurdu.

Yaldız açıklamasında şunları söyledi:

'Son anketimizde sosyal yardım ihtiyacını irdeledik. 'Şu anda sosyal yardıma ihtiyaç duyuyor musunuz?' sorusunu sorduk. 16 ilçeden, 2 binden fazla insana bu soruyu yönelttik. 29,3 oranında 'evet' cevabını aldık. Buradan da anlaşılıyor ki, İzmir'de üç kişiden biri sosyal yardıma ihtiyaç duyduğunu ifade ediyor. Hayır, ihtiyaç duymuyorum diyenlerin oranı yüzde 77…

Kim bunlar?

Siyasi analiz üzerinden baktığımızda, bugün olsa AK Parti'ye oyunu verecek olanların yüzde 23,8'i, yardıma ihtiyaç duyuyor. Bu kategoridekilerin oranı, İzmir oranının altında. Bu aslında çelişkili gibi bir ifade…

CHP seçmeninin yüzde 32'si, yani İzmir ortalamasının üzerinde bir oranla sosyal yardıma ihtiyaç duyduğunu ifade etti.

MHP seçmeninin yüzde 16'sı sosyal yardıma ihtiyaç duyuyor. Bu bir şekilde siyasal sahiplenme de olabilir. Cumhur İttifakı seçmenlerinde görece sosyal yardıma ihtiyaç duyma oranı düşük.

En yüksek, evet oranı, DEM Parti seçmenlerinde çıktı. Bu grup kentin dezavantajlı bölgelerinde yaşıyorlar. Yüzde 53,3'lük bir oran çıktı bu grupta. TİP'li seçmenlerin yüzde 36,6'sı sosyal yardıma ihtiyaç duyuyor. İhtiyaç duyuyorum diyenlerin oranı bunlar…

Sosyal yardım, biraz onur kırıcı, aşağılayıcı bir durum. Son zamanlarda dilenci bir topluma döndük eleştirileri de var. Burada, 'sosyal yardıma ihtiyaç duyuyor musunuz?' sorusundan önce, 'ailenizin ekonomik durumunu nasıl tanımlarsınız?' diye bir soru yöneltiyoruz. Ekonomik durumlarının çok kötü olduğunu söyleyenlerin yüzde 70'i, sosyal yardıma ihtiyaç duyduğunu söylüyor. Fakat yüzde 29,7'si hayır diyor; ekonomik durumum çok kötü ama sosyal yardıma ihtiyacım yok, diyor. Burada benden de kötü durumda olanlar durumu var. Benim durumum kötü ama benden daha kötü durumda olanlara verilmeli gibi bir duygudaşlık taşıyor. Ekonomik durumunun kötü olduğunu söyleyenlerin yüzde 47,2'si, sosyal yardıma ihtiyaç duyduğunu söylüyor; yüzde 52,8'i ihtiyaç duymadığını söylüyor. Ekonomik durumu orta diyenlerden yüzde 21'i evet diyor.

KARABAĞLAR'DA YÜZDE 40'IN ÜZERİNDE TALEP VAR
Buradan hareketle, Cumhur İttifakı seçmenlerinin sosyal yardıma daha az ihtiyaç duyduğunu ifade etmiştik. Bunu hükümeti korumak adına böyle söyledikleri düşünülebilir, ama ekonomik durumunu kötü ve çok kötü olarak tanımlayanların önemli bir yüzdesi hala sosyal yardıma ihtiyaç duyduğu konusunu kabul etmiyor. Aslında ihtiyaç daha yüksek. Karabağlar'da bu oran yüzde 40'ın üzerinde. Dezavantajlı ilçeler var, Bayraklı, Çiğli gibi. Oralarda yüksek. Buralarda da sosyal yardımı kabul etmeyen çok önemli bir kitle var. Bu ifade, ihtiyacın olmadığını göstermiyor. Bu ihtiyacı vatandaş kabul etmiyor ama ihtiyacı var'

BU TÜRKİYE'NİN GERÇEĞİ VE AYIBIDIR
Sosyal belediyecilik konusunda CHP'li belediyelerin son dönemde gösterdikleri performansla öne çıktığını belirten Yaldız, 'CHP Genel Başkanı Özgür Özel, yerel seçimlerin hemen ardından topladığı belediye başkanlarına, sosyal projeler üzerinde ağırlaşmaları talimatını vermişti. İlk talimatı buydu başkanlara. Sosyal belediyecilik meselesi, hem yerel hem de merkezi hükümet tarafından yapılıyor. Hatta arka mahallelerde büyük bir yarış var. Hükümet, ilk 15 yılında bu konuda çok mahirdi, belediyeleri kolay kolay sahaya sokmuyordu. Belediye bir veriyorsa, hükümet üç veriyordu. Sonra tulumbadaki su miktarına bağlı olarak, hükümet İzmir'in çeperlerinde, özellikle Tunç Soyer döneminde neredeyse kafa kafaya geldi. Bazı noktalarda Büyükşehir'in, hükümeti geçtiğini ölçmüştük o dönemde. Aynı cevap 2019, 2020, 2021 yıllarında hükümet lehine yüksekti. Şu an itibariyle bütçeyle bağlantılı olarak hükümetin performansı düştü. Şimdi bu yarış ne durumda bilmiyorum; çünkü Büyükşehir'in de bütçe problemleri var. İlçe belediyeleri maaş ödeyemez durumda. Belediyelerin tulumbalarında da bitme noktasına geldi. Artık gümbür gümbür bir sosyal belediyecilik yapılabiliyor mu? Lokantalar dışında çok da örneğini maalesef göremiyoruz. Halkın Kasabı, Halkın Bakkalı uygulamaları devam ediyor mu, bu konuda da bir netlik yok. Benim sosyal yardıma ihtiyacım var diyenlerin oranı yüzde 30 şu anda. İhtiyacı olup da söylemeyenlerle birlikte bu oran en az yüzde 40 oluyor. Bu anlamda birkaç tane Kent Lokantası açarak tek başına yeterli olur mu? Bence olmaz! Kış geliyor, kömür lazım. Fatura desteğine ihtiyacı var, kira desteğine ihtiyacı var. Belediye bütçelerinin bunları yapmaya yeteceğini düşünmüyorum. Belediye başkanlarının tek gücü, belediye bütçeleri değildir. Başkanlar, kentteki güç odaklarını da organize edip harekete geçirebilirler, dayanışma havuzları kurabilirler. İhtiyaç sahipleriyle bağışçıları buluşturabilirler. Sivil organizasyonları da işin içine sokmadan İzmir'deki sosyal yardım ihtiyacı sorununu çözemezler diye düşünüyorum. Kent Lokantaları projesini Ekrem İmamoğlu başlatmıştı. İzmir'de Kent lokantalarının açılması, bu projeyi sahiplenmek olarak yorumlanabilir. Keşke yurttaşlarımız belediyelerin Halk Ekmek'ine, Kent Lokantaları'na mahkum edilmeseydi. Bu, birilerinin başarısı gibi dursa da Türkiye'nin ayıbıdır. 50 liralık yemek kuyruğunda bekletilen, 5 liralık ekmek için sabahın karanlığında büfede kuyruğa giren insanların olması, oransal olarak İzmir'de bile yüzde 40'ları zorluyor olması, Türkiye'nin ayıbıdır, Türkiye'nin gerçeğidir' dedi.