Kocaoğlu aradı ve Ankara’’ya çağrıda bulundu

Son yazım belediyeler bünyesinde kurulan, şirket, vakıf, dernek ve spor kulüplerinde yaşanan yolsuzluklarla ilgiliydi.’¶
Bazı belediyelerde rüşvet mekanizmasının bu yapılanma üzerinden yürüdüğüne dikkat çekmiştim.
Canı yanmış vatandaşlardan ilginç telefonlar, e-mesajlar aldım. Sorunun boyutu tahmin ettiğimden daha büyükmüş.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da aradı.
Dürüst başkan unvanına yakışır biçimde Ankara’’ya çağrıda bulundu.
’“Gelin belediye şirketlerini Sayıştay denetimlerine açık tutalım, Gelin kanuni düzenlemelerle şirketleri istismar aracı olmaktan kurtaralım, politik kurumların yıpranmasını önleyelim’” dedi.
Azizi başkan şunları söyledi:
’“.Tespitlerinin önemli bir bölümüne katılıyorum. Belediyeler politik kurumlardır. Şimdi adam gelir (spor kulübüne, derneğine, vakfına, her neyse’… Herhangi bir iş için belediye kurumlarına ben bağışta bulunmak istiyorum) dediğinde.. Düşünmek lazım. O vatandaşın belediyeden bir beklentisi vardır. Büyük olasılıkla bu beklenti mevcut yasaları ve mevzuatı da zorlayacak boyuttadır.
Tek kelime ile istismara açık bir durumdur. Benim Belediye Başkanlığım döneminde bu tür tekliflerle gelen kurumlar oldu. Kendilerine şunu söyledim. Yasal olan projeleriniz kuşkusuz uygulanır. Kimse engel çıkaramaz, engel çıkaran vatandaşı gereksiz bürokrasiye boğan beni karşısında bulur.
İzmir’’de yatırım yapan, bir çivi çakanın biz yanında olacağız. Diyorum ki’… gidin İzmir Valiliğine bağışta bulunun..Valilik bu tür yardımlara daha uygun bir kurumumuzdur. Okul yapıyorlar.
Belediye şirketlerinin denetimine gelince.. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak şirketlerimizin Sayıştay denetiminden geçmesinden yanayım. Bağımsız kurumların, uzman kurumların şirketleri denetlemesi bizi rahatlatır. Zaten kendi içimizde gerekli denetimler ilgili uzmanlarca titizlikle yapılıyor.
Yazınıza belirtilen hususları çok önemli bir bölümüne katılıyorum. Taşeronluğun bitmesi, hizmet alımlarının kurumsallaşması, şirketlerin proje odaklı, üretim odaklı olması, her şirketin kendi üretim alanında profesyonelleşmesi gerekiyor.
Şirketler, belediyelerin önünü açan, kentte katma değer yaratan, üretimiyle istihdam oluşturan, politize olmamış örnek kurumlar olmalıdır.
Bende duydum. X ilçe belediyesi vatandaştan x yatırımdan dolayı hibe, barış neyse para istemiş. Ben uyarıyorum... Bu etik değil, siz yatırım yapan, iş yeri açan vatandaşa zorluk değil kolaylık sağlayın.’”
Konuyla ilgili olarak bazı uzmanlardan da görüş aldım,
Belediyelerin kurduğu ya da katıldığı şirketler özel hukuk hükümlerine tabi olduğu için, belediyeler üzerinde vesayet denetimi yapma yetkisine sahip olan merkezi yönetim, belediye şirketleri üzerinde bu denetimi yapamamaktadır.
Zaten sorun da burada yatmaktadır.
Kamu parasıyla kurulan, kamu parası harcanan şirketler, ’“özel şahıs malı’” kalkanının arkasında saklanıyorlar.
Belediye şirketlerinin çoğunun politikacıların rant aracı, geçim kaynağı, en önemli hedefi olmasının nedeni de bu denetimsizliktir.
Örneğin Maliye Bakanlığı şirketlerin sadece ’“mali denetimine’” yetkilidir.
Belediye şirketleri ancak, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başbakan'ın veya yetkili kılması üzerine Müsteşar'ın emri veya onayı ile, Maliye Teftiş Kurulu da idari yönden denetimi Bakandan onay almak suretiyle yapmaktadır.
Bu ağır bürokratik süreç ise şimdiye kadar hiç işlemedi, işletilmedi.
İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere, Türkiye’’de sayıları yüzlerle ifade edilen, milyon dolarlık bütçeye sahip bu şirketlerin denetimi Allaha, yönetimi politikacılara bırakılmıştır.