7 Milyara yaklaşan dünya nüfusu içinde, bu dört vasfı bir arada taşıdığını iddia eden bir insana rastlamak mucize gibidir.
*Kişi Demokrat ise; mağduriyete uğrayabilir mağdur olabilir, dindar olabilir ama kindar olamaz. Çünkü demokrat adam kindarlığın insanlığa, ahlaka, adalete,uygarlığa aykırı olduğunu iyi bilir.
*Kişi Mağdur ise; Demokrat olabilir,dindar olabilir fakat asla kindar olamaz. Çünkü kendisi haksızlığa uğradığı, acı çektiği için kin tutup, kindar olamaz.
*Kişi Dindar ise; Demokrat olabilir, mağdur olabilir ama kindar olamaz. Mağduriyetinin hesabını kin tutarak, kindar davranarak değil, adalet makamlarına başvurarak sorar. O kişi bilir ki, hiçbir din veya inanış kindarlığı hoş görmez.
*Kişi Kindar ise; Dindar olamaz çünkü inançlı kişi kinden arınmıştır. Demokrat olamaz çünkü demokratlık ve kin birbiriyle bağdaşmaz. Kin tutan kişi olsa olsa mağdur edilmiş olabilir, kin tutması bundan kaynaklanır…
*Kişi Mağdur ise; Demokrat olabilir,dindar olabilir fakat asla kindar olamaz. Çünkü kendisi haksızlığa uğradığı, acı çektiği için kin tutup, kindar olamaz.
*Kişi Dindar ise; Demokrat olabilir, mağdur olabilir ama kindar olamaz. Mağduriyetinin hesabını kin tutarak, kindar davranarak değil, adalet makamlarına başvurarak sorar. O kişi bilir ki, hiçbir din veya inanış kindarlığı hoş görmez.
*Kişi Kindar ise; Dindar olamaz çünkü inançlı kişi kinden arınmıştır. Demokrat olamaz çünkü demokratlık ve kin birbiriyle bağdaşmaz. Kin tutan kişi olsa olsa mağdur edilmiş olabilir, kin tutması bundan kaynaklanır…
Gördüğünüz gibi bu dört özellik kolay kolay bir araya gelemiyor. Bu özelliklerin içinden 'kindar' kelimesini çıkarıp atarsanız, diğer üç özellikteki insanları bir araya getirebilirsiniz. Eğer 'kindar'lığı, 'kin gütmeyi', 'kin güden dindar nesiller' yetiştirme tezini inatla sürdürmeye devam edersiniz, toplumu bölünmeye sürüklersiniz.
Demokratik rejimlerin de olmazsa olmazları vardır. Evrensel demokrasinin standartlarından istediğinizi alıp, istemediğinizi çıkarıp, içine bazı ilaveler yapamazsınız. 'Ben yaparım, olur' diyebilirsiniz ama, o rejimin adı demokrasi olmaz.
Örnek vermek gerekirse Demokratik-Laik-Sosyal Hukuk Devletine sahip Cumhuriyetlerde, seçimle işbaşına gelen siyasi iradenin yanında yönetime müdahale eden, kapalı, hesap vermeyen, Hilafet ve Şeriat düzenini savunan, pozitif hukuka karşı olan Cemaatler –Tarikatlar-Dini Gruplar olmaz.
'Ben bunları bağdaştırırım deseniz;
*Ya takiye yolu ile insanları kandırmaya çalışıyorsunuzdur,
*Ya da o ülkeyi bölüp parçalamak üzere, dış güçler tarafından görevlendirilmişsiniz demektir.
Bu iki halde de rejiminizin adı demokrasi olmaz, olamaz.
'Ben bunları bağdaştırırım deseniz;
*Ya takiye yolu ile insanları kandırmaya çalışıyorsunuzdur,
*Ya da o ülkeyi bölüp parçalamak üzere, dış güçler tarafından görevlendirilmişsiniz demektir.
Bu iki halde de rejiminizin adı demokrasi olmaz, olamaz.
TBMM'nin Çarşamba günkü oturumunda, BDP Milletvekili Altan Tan şunları söylüyor;
'İskilipli Atıf Hoca, mazlum ve mağdur bir Müslüman'dır. Kemalist Diktatörlüğün bir huyu var; öldürüyor, asıyor, işkence kuruyor ve ondan sonra da 'İngiliz Ajanı' diyor. İngilizler, bir kurşun atmadan İstanbul'dan çıktılar ve Ankara Hükümetine İstanbul'u teslim ettiler. İngilizler ile ne yaptınız, siz bunları anlatın. Şeyh Said için yapılanları söylüyordunuz. Bu memlekette mağdur ve mazlumlara hiçbir şekilde hakarete izin vermeyeceğiz. Ne Şeyh Said ne de İskilipli Atıf Hoca hakkında…'
'İskilipli Atıf Hoca, mazlum ve mağdur bir Müslüman'dır. Kemalist Diktatörlüğün bir huyu var; öldürüyor, asıyor, işkence kuruyor ve ondan sonra da 'İngiliz Ajanı' diyor. İngilizler, bir kurşun atmadan İstanbul'dan çıktılar ve Ankara Hükümetine İstanbul'u teslim ettiler. İngilizler ile ne yaptınız, siz bunları anlatın. Şeyh Said için yapılanları söylüyordunuz. Bu memlekette mağdur ve mazlumlara hiçbir şekilde hakarete izin vermeyeceğiz. Ne Şeyh Said ne de İskilipli Atıf Hoca hakkında…'
Bu kişinin ismi geçenleri övmesi hiç önemli değil. Çünkü aynı kişi Abdullah Öcalan'ı da önder kabul ediyor. Fakat, bunları TBMM'de söyleyen kişi Atatürk'ü ve onun kurduğu Demokratik Cumhuriyeti, 'Diktatörlük' olarak nitelendiriyor, suçluyor hakaret ediyor ve T.C Devletine isyan etmiş, binlerce masum insanımızın canını almış canilerin hesabını soracaklarını söyleyip, meydan okuyabiliyor. Aynı kişi gerçek diktatör ve katil Barzani'nin karşısında hazırol'da duruyor…
T.C Başbakanı da İskilipli Atıf Hoca ile Şeyh Said'i övüyor, baş tacı yapıyor, diktatör Barzani ile karşılıklı 'meşk' ediyor. Başbakan Erdoğan ile BDP Milletvekili Altan Tan arasında sadece 'Öcalan' kadar bir fark kaldı. Yakında o da kapanacak gibi görünüyor.
Kim bu kadar 'beş benzemezi' kafasında birleştirmeye kalkarsa, beyni hoşaf gibi olur ve ne olduğunu kendisi dahi bilemez. Ben neyim, ben kimim diye dolaşmaya başlar..
' Kilisenin birine bir karga dadanmış. İnsanların kiliseye geleceği Pazar gününden bir gün evvel gelip, kilisenin çanına pislermiş. Papaz sinirinden ne yapacağını bilemez olmuş. Kilisenin yanındaki arazide yaşayan evsiz-ayyaş biri, 'ben bu kargayı yakalarım' demiş.
Bir tası şarapla doldurup, haçın yanına koymuş. Karga gelmiş, haça yine pislemiş fakat şarabı da içmiş.Şarabı içen karga orada sızıp kalmış. Evsiz-ayyaş kargayı tutup papaza götürmüş ve nasıl yakaladığını anlatmış.
Papaz kargaya bakıp demiş ki; Hıristiyan olsan haça pislemezsin, Yahudi olsan Cumartesi günü yemek yemezsin, Müslüman olsan şarap içmezsin, sen ne biçim bir mahluksun, nesin sen…'
Bir tası şarapla doldurup, haçın yanına koymuş. Karga gelmiş, haça yine pislemiş fakat şarabı da içmiş.Şarabı içen karga orada sızıp kalmış. Evsiz-ayyaş kargayı tutup papaza götürmüş ve nasıl yakaladığını anlatmış.
Papaz kargaya bakıp demiş ki; Hıristiyan olsan haça pislemezsin, Yahudi olsan Cumartesi günü yemek yemezsin, Müslüman olsan şarap içmezsin, sen ne biçim bir mahluksun, nesin sen…'
Gerçekten nesiniz siz?...