Kıbrıs

KKTC’’de sendikaların önderliğinde 30 bine yakın insan ’“Toplumsal Varoluş Mitingi’” düzenledi. Mitinge sivil toplum örgütleri ve siyasi partilerin yanı sıra Güney Kıbrıslıların da destek verdiği belirtiliyor. Grupları bir araya getiren ortak amaç ise; ’“Türkiye tarafından hükümetlerine dayatılan ekonomik tedbir paketini protesto etmek’”
Miting Türkiye karşıtıydı ve Ankara yönetimini açıkça hedef alıyordu. Açılan pankartlara Türkiye açısından yenilir yutulur şeyler de yazılmamıştı! Miting sonrasında yaşananların şaşkınlığı ’“yavru vatan’”da neler oluyor sorusuna yanıt aramayı adeta unutturdu.
Atılan sloganlara ve açılan pankartlara Başbakanın verdiği tepkinin içeriği ve yankıları hemen her yerde yazılıp çiziliyor. Benim dikkatinizi çekmek istediğim ise başka bir konu’…
KKTC dünya devletlerinin tanımasını istediğimiz bağımsız bir devlet mi?
Cevap ’“hayır’” ise; AB dahil birçok ülkeyi karşımıza almak pahasına, yıllardır neden bu konuda yırtınıyoruz?
Cevap ’“evet’” ise; bağımsız bir ülke halkı bir başka ülke yönetimini protesto etti diye, protesto edilen ülkenin Başbakanı, protesto edenlerin Cumhurbaşkanını arayarak protestoyu gerçekleştirenler hakkında "yasal sürecin başlatılmasını" buyurabilir mi?
Bağımsız ülkeler arasında bu işlerin nasıl yapıldığı bellidir. Ülke büyükelçisi çağırılarak ’“nota’” verilir vs.
Demek ki ortada bizim dahi bağımsızlığına inanmadığımız bir ’“ülke’” var! Gelişmelerin ardından ’“Kıbrıs’’ta tek bir devlet vardır’” diyen, Güney Kıbrıs Rum yönetimin keyfine diyecek yoktur sanırım. KKTC’’yi bağımsız devlet olarak tanımayanlar, ne kadar isabetli karar verdikleriyle övünüyorlar ve birbirlerini kutluyorlardır.
KKTC’’yi tanımama kararlarının sağlamasını yaparken de salt Başbakanın ’“parayı veren düdüğü çalar’” mantığından hareket ettiklerini mi sanıyorsunuz?
Bakın neler diyor Mümtaz Soysal Hoca; ’“Türkiye o adanın varlığını korumak için kan akıtmış, mücadele vermiştir. Kıbrıs üzerinde yaşayanların değil, Türkiye’’nindir!’”
Ne yani Kıbrıs’’a barışı sağlamak için gittiğimiz bir yalan mıydı?Türkiye 20 Temmuz 1974’’de barış için değil de ilhak etmek için mi adaya çıktı?
’“Türkiye adada işgalcidir’” diyenler haklı çıktı desenize! Yıllardır resmi ağızlar tarafından ne güzel de uyutulmuşuz’…
Hocanın demokratik söylemi devam ediyor! ’“Türkiye seni istemiyoruz diyenler, memnun değillerse adayı terk edebilirler’”
MHP’’nin ’“ya sev ya terk et’” sloganı ne de yakışmış hocaya! Gelecek günler nelere gebe bilinmez ama adada yaşayanlar birkaç kilometrelik sınırlı hareket alanlarına ilaveten, Başbakanın ’“ ülkemizden beslenenler’” söylemi ile hocanın ’“ya sev ya terk et’” anlayışı arasında sıkışacak anlaşılan!
Miting ve tepkiler Kıbrıs halkıyla Türkiye arasında bir kırılma noktası oluşturacak mı bunu da zaman gösterecek fakat kendi ifadeleriyle ’“Türkiye ile ilişkiler artık eskisi gibi olmayacak’”
Başbakan mitinge katılanları "Bu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkının bir yaklaşım tarzı değildir. Oradaki belli bir grubun her zaman tanıdığımız bildiğimiz bir grubun... Güney'le paslaşan bir gruptur. Bunlar KKTC'nin şu anda sürdürmekte olduğu barış sürecini dinamitlemek isteyen bir gruptur" diye tanımlamış olsa da, katılanların sayısının Kıbrıs nüfusuyla orantılandığında hiç de küçümsenmeyecek bir boyutta olduğu görülecektir.
Mitinge katılanlar Kıbrıs Türk halkının tümünü temsil etmiyor olabilir. Açılan pankartlar ortak duyguların ifadesi olmayabilir ama Başbakanın sarf ettiği sözlerle ’“yaralananların’” sadece mitinge katılanlar, pankartları taşıyanlar olmadığı da açık’…
Başbakan hükümeti karşıtı protesto eylemlerine tahammülsüz olduğunu bu kez de Kıbrıs’’ta gösterdi. Zaten ’“sus’” deyince susan, ’“höt’” deyince tırsan insanlar, ’“ileri demokrasilerin’” vazgeçilmezleridir.