Katılımcı değil, kayırmacı belediyecilik...

Bunlar az çok biliniyordu ama 31 Mart'tan sonra ilk defa bu kadar yoğun bir şekilde belediyelerdeki yolsuzluk, savurganlık ve istismarlar ortaya saçıldı.

Daha açıklanmayan o kadar istismar var ki, bazıları 'ne yapayım bizim partili başkanı eleştirmek olacak' diyor ve kol kırılır yen içinde kalır tutumunu sergiliyor.

Devraldıkları belediye yönetimlerinin istismarlarını açıklamayanların bir kısmı, parti çevresinden tepki göreceğini düşünüyor. Bazıları da aynı sistemi sürdüreceği için bu konuda duyarlılık oluşmasını tercih etmiyor.

Beş yıl öncekinden çok farklı bir ortam oluştu. Belediyeler AKP'den CHP'ye geçince borç ve eş dost kayırmacılığı yüksek sesle dile getiriliyordu. Ama bu defa durum o kadar vahim düzeye ulaşmış ki, İzmir Büyükşehir, Konak ve Bayraklı örneklerinde gördüğümüz gibi, CHP'li belediye başkanları, CHP'li başkandan devraldıkları sefaleti açıklamaya doyamıyorlar.

Bu iyi bir şey bence. Senin partin, benim partim olmaz. Belediye parti ya da şahıs şirketi değildir. Bu teşhirler devam etmeli ki, yeni göreve gelenler de kendilerini bağlasınlar. Ayrıca fanatik particiler de bu sefaleti, 'Ama AKP'liler daha çok çalıyorlar' gibi çocuksu bir şekilde savunmaya çalışmasınlar.

Geçen gün eski başkan Aziz Kocaoğlu, son beş yılın yönetimini çok sert sözler ile eleştirdi. Rakamları tam olarak bilmiyoruz ama Kocaoğlu, 11 bin personel artışından söz ediyor. Bu da doğal olarak borçlanma ve bütçe krizi demektir.

Belediye şirketlerinde de durumun vahim olduğu bilinmektedir. Çoğunun iflas aşamasında olduğu yetkililer tarafından ifade ediliyor. Kocaoğlu'nun bu çıkışından sonra, Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tuğay da, bu istismarın yöntemini açıkladı.

Bu habere göre Tunç Soyer'in aday olmadığı belli olduktan sonra, yani seçimden önceki üç ay içinde, başkan danışmanı dernek yöneticilerini arayarak isim listeleri istemiş ve bu süreçte binlerce kişi belediyeye işe alınmış.

Daha önceki yıllarda da kongre ve kurultay öncesi aynı mekanizma ile çok sayıda personel alındığını, sağır Sultan da biliyor. Ama bakın derneklerden liste istenmiş. Ne kadar sivil toplumcu ve demokratik değil mi?

Danışmanın dernekleri arayıp, işe alınacak eleman listesi istemesi, acaba 'hatt-ı müdafaadan sath-ı müdafaya' geçiş sürecine mi denk düşüyor? Profesyonel siyasetçi ve profesyonel dernekçi ve sendikacıların kahir ekseriyetinin belediyelerden talebi ortak yarar için katılımcılık değil, kayırmacılıktır.