İzmir'in ciğerleri yandı; kahrolduk…
Sadece Karabağlar İlçesi'ndeki Cehennem'de…
En az 500 hektar kül oldu…
Bu, en kaba hesapla 750 futbol sahası demektir…
İçindeki canlılarla birlikte cayır cayır yandı...
Aynı gün…
Aynı saatte başlayan ve yayılan…
Urla, Menderes, Seferihisar ve Bornova'da kaybettiğimiz…
Zümrüt yeşili ormanları saymıyorum…
***
Bu köşeyi takip edenler, hatırlayacaktır…
Daha geçtiğimiz Perşembe (15 Ağustos)…
'Bir günde 27 orman yangını nasıl çıkar?' diye…
Sormuştum…
Sahi, mümkün müydü 27 yerde birden yangının başlaması?
Hep şiddetli rüzgarın olduğu günler…
Hep tam öğle saatlerinde…
Hep birkaç farklı noktadan, üstelik aynı anda!
'Kasıt bulgusu yok…' demek kolay…
O zaman 'kolaya kaçmayalım' ve bi'kez daha soralım:
Kasıt olmaması mümkün mü?
***
Dün, Karabağlar'daki alevler kontrol altına alınırken…
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile konuştum…
İzmir Valisi Erol Ayyıldız da yanındaydı…
Cevabını merak ettiğimi iki soru vardı…
Birincisi, 'Neden yangın uçakları artık kullanılmıyor?'
İddiaya göre…
Türk Hava Kurumu'nun uçaklarından yararlanmak yerine…
Orman Bakanlığı…
Anlaşmalı şirketin helikopterlerini kullanılıyordu…
Ancak, yine iddiaya göre…
Orman yangınlarında uçak yerine helikoptere rağbet edilirse…
Helikopterin pervanesinin yarattığı rüzgar…
Yanan çam kozalaklarını çok uzaklara fırlattığı için…
Oralarda da yangın başlıyor ve söndürülemez hala geliyordu…
Bakan Pakdemirli, aynı zamanda bröveli bir pilot…
Bu görüşe katılmadığını söyledi ve ekledi:
'Uçaklar, helikoptere göre daha fazla su alıyor… Ancak yangın başladığı noktaya yüksek hızla yaklaşıyor ve suyu nokta atışı tam istenen yere bırakamıyor… Oysa, helikopterler yangın noktasına daha yavaş bir hızla yaklaşıyor ve suyu tam istenen noktaya boşalıyor… Bu yüzden helikopter kullanıyoruz… Kaldı ki, Türk Hava Kurumu'nun elindeki uçak sayısı sınırlı… Üstelik, çoğu da arızalı…'
***
İkinci soruyu tahmin etmişsinizdir…
Zümrüt yeşili ormanlar kömür karasına dönerken…
Hangi kırılası eller bu felaketlere sebep oluyor…
Yani…
Kasıt var mı, sabotaj var mı?
Bakan Pakdemirli, öfkeliydi…
İzmir Valisi'nden teyit aldı ve şunları söyledi:
'Jandarma İzmir'in ciğerlerini yakan bu olayı titizlikle inceliyor… Alevlerin hemen hemen aynı saatlerde farklı noktalardan başladığı doğru… Araştırılıyor ve sebebi mutlaka bulunacak… Ancak, doğruyu söylemek gerekirse, baştan (Kasıt yok demek!) saflık olur…'
***
Geçtiğimiz Pazar…
İzmir'de kavurucu sıcak ve neredeyse…
30 kilometre hızla esen rüzgar vardı…
Kahpe eller için ideal bir 'orman yangını' günüydü…
Tırazlı'da harlandı…
Karabağlar'da resmen facia haline geldi…
Tedbir için Orhaneli Köyü boşaltıldı…
Urla'da Yağcılar ve Demircili'yi kahretti…
Seferihisar'a sıçradı…
Bornova'yı teğet geçti…
1000'e yakın orman personeli iki gündür uyumuyor…
Aynı saatlerde…
Muğla'nın Bodrum ve Milas ormanlarında…
Eş zamanlı alevler yükselmeye başladı…
Hani, diyoruz ya…
'Orman yangınlarının %98'i 'insan eliyle' diye…
Doğru…
Hepsi 'insan' eliyle…
Yemin etsen başın ağrımaz…
İyi de…
Pazar gününü İzmir'i cehenneme çeviren alevlerin…
Tamamının suçlusu…
Sadece 'mangal' ve 'izmarit' olabilir mi, sizce?
Bakan Pakdemirli'nin bi'çırpıda dediği gibi…
'Saf olmayalım' lütfen!
Nokta…
Sonsöz: 'Elinle yaktığın ormanı, gözyaşınla söndüremezsin! / Anonim…'