Karizmanın gücüyle ilan edilen Cumhuriyet!

İzmir'in kurtuluşundan bir iki gün sonra Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı kurmay heyeti, İzmir'e gelir. Belkahvedeki kahve molasını hepimiz biliyoruz. Ama orada talimat verir Mustafa Kemal, bu akşam İzmir'de bir rakı masası kuralım.

Rakı masasında herkes mutludur artık. Sadece İzmir değil, ülke kurtarılmıştır. Komutanlar rahatlamıştır ama henüz rahatlamayan biri vardır masada.

Halide Edip, Paşam ne mutlu ki görevimizi tamamladık, ülkemizi düşman işgalinden kurtardık. Artık hepimiz huzurlu bir emekliliği hak ettik anlamına gelen bir konuşma yapar. Atatürk'ün bu sözlere canı sıkılır:

'Halide Hanım daha kavga bitmedi. Bundan sonra birbirimizle kavga edeceğiz daha.'

Daha bitmemişti. Ta öğrencilik yıllarından beri kafasında geliştirdiği düşünceler, savaş alanlarında ve cephelerde arkadaşları ile paylaştığı fikirlerin hayata geçirme dönemi başlayacaktı bundan sonra. Kurtuluş savaşından önceki İmparatorluğun girdiği çeşitli savunma savaşlarında bile arkadaşlarının düşüncelerini yoklar arada bir. Ki onlar Osmanlının en iyi eğitim görmüş, yabancı dili olan ve Batıyı bilen kurmaylardır.

Ama saltanat ve hilafet konusundaki düşünceleri hiç destek görmez bu sohbetlerde. Hatta arkadaşlarının kahir ekseriyeti bunların konuşulmasından bile rahatsızdır. Biz Saltanata bağlıyız, Hilafet kutsalımız türünden cevaplar verilir kendisine.

Atatürk kararlı ve ısrarlıdır ama işi de zordur. Çünkü toplumda Cumhuriyet talebi ve bu yönde bir fikir hareketi de yoktur. Arkadaşlarından bulamadığı desteği sahip olduğu karizmadan sağlayacaktır. Kurtuluş Savaşı Başkomutanı olarak hem orduda hem de toplumda artık etkili bir güçtür Mustafa Kemal ismi.

Arkadaşlarının ikna olmasını beklemez. Hemen ve bir dizi radikal karar ile Cumhuriyete geçmeyi kafasına koymuştur. Toplumda da hilafetin ile saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyet beklentisi olmadığı halde, bunu karizmanın sağladığı meşruiyet ile yapacaktır.

Karizmatik lider, kendinde bulunan ve/veya bulunduğu varsayılan kişisel özelliklere dayanarak toplumu dönüştürme gücüne sahiptir. Bu anlamda Lenin, Mao, Ghandi gibi örneklere Atatürk de dahildir.

Hatta Cumhuriyet, o kadar Atatürk projesidir ki, kendi adı Cumhuriyetten daha öne çıkmaktadır dikkat edilirse. Cumhuriyet afişleri, marşları ve şarkılarında hep Atatürk ön plandadır.

Atatürk'ün ilan ettiği Cumhuriyet, sadece yönetim biçimi değişikliği ile sınırlı değildir. Cumhuriyet, yönetim biçiminden çok toplumu dönüştürme/modernleştirme projesidir. İlan edildikten sonra Cumhuriyetin en çok öne çıkan dönüştürücü hamleleri, medeni kanun, kadının konumu, bilimsel bilgi üreten ve bunu öğreten kurumlara ilişkin düzenlemeler olmuştur.

Cumhuriyet, yüz yıllık serüveni içinde kaçınılmaz olarak çeşitli evrelerden geçmiş, kendini yenilemiş, düzeltmiş bir sosyal olgudur. Onu, donuk bir kavram veya model olarak algılayan geniş bir kesim ile gelenek ve dini tehdit eden bir uygulama olarak görenler arasında yıllardır süren bir çatışma bulunmaktadır.

Cumhuriyet, karizmatik bir liderin öncülüğünde ve radikal uygulamalar ile hayata geçmesinin çeşitli zorlukları yaşanmıştır. Bu zorluklar karşısında sadece geçmişe dönük referanslar ile ve donuk bir Cumhuriyet savunusu yerine, dönüşen ve gelecek ufku olan bir Cumhuriyet modeline geçilmesi kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.