Başbakan Erdoğan hüngür hüngür ağladı:’¶
Pazartesi günü, Hakkari Çukurca’’da asker taşıyan aracın geçişi sırasında meydana gelen mayın patlamasında 11 asker yaralandı.
Dün yine Hakkari Çukurca’’da askeri birliğe yapılan saldırıda 6 askerimiz şehit oldu. 15 askerimiz yaralandı. Van’’da 1 şehit daha verdik. İçimize ateş düştü. Yandık, kahrolduk, ağladık’…
Başbakan Erdoğan, dün partisinin grup toplantısında hüngür, hüngür ağladı.
Şehit olan ve yaralanan askerlerimiz için mi ağladı?Elbette ki hayır. Şehit askerler, yaralı askerler onun umurunda mı?
Ne için ağladı Başbakan Erdoğan?30 sene önce, zamanın darbe yönetiminin yaptığı işkence ve idamlar için ağladı! Bu feci olayların intikamının alınması için, 12 Eylül’’deki referandumda evet oyu verilmesini istedi! Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı!
İstismarın bu kadarı olabilir mi?Bunlar için olur. Bunlar inandıkları sapık davaları için her şeyi yaparlar. Papaz elbisesi bile giyerler, haç da takarlar, Papa’’nın heykelinin önünde imza da atarlar.
Sevgili gençler; 12 Eylül 1980 darbesinden dolayı çok sıkıntı çekmiş, işkence görmüş biri olarak söylüyorum ki, 12 Eylül darbesinin de en önemli sebeplerinden biri bunların yaptığı Konya Mitingi’’dir.
12 Eylül 1980 gününden 6 gün önce zamanın Milli Selamet Partisi Konya’’da adı; ’“İsrail’’i lanetleme ve Kudüs’’ü anma’” mitingi düzenlediler. MSP’’nin o zamanki yöneticilerinin çoğu bugün AKP’’dedir. Mitinge Türkiye’’nin her yerinden 150 bin kişi katıldı. En çok katılım ise o tarihte MSP İstanbul İl Gençlik Kolu Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’’ın tanzim ettiği İstanbul’’dan oldu.
Bunlar, İstiklal Marşımızı okutmadılar ve protesto ettiler. Yazılan pankartlardan bazıları şöyle idi: ’“Şeriat Gelecek, Zulüm Bitecek’”, ’“Dinsiz Devlet, Yıkılacak Elbet’” , ’“Ya Şeriat, Ya Ölüm’”
’“Tek Halife, Tek Devlet’” , ’“Cihadımız İslam Devletini, Kuruncaya Kadar’”
’“Şeriat Hakkımız, Söke Söke Alırız’”
Recep Tayyip Erdoğan’’ın sık sık mikrofonlardan okuduğu ve MSP’’li gençlere (Akgenç) ezberlettiği, partisinin marşından sizlere bir dörtlük yazıyorum:
Herkes duyacak, bilecek,
Saklanmaz gayri bu gerçek,
Yaprak yaprak, çiçek çiçek,
Hak Yol İslam yazacağız’…
Bunları yazdılar, söylediler, insanları kullandılar, darbeye davetiye çıkardılar. Darbe oldu, bunlar ortadan kayboldular, yeraltına indiler. Şimdi, gönüllerindeki ’“İslam Cumhuriyeti’’ni’” gerçekleştirmek için yeni tertiplerin içindeler.
Yakın tarihimizin her sıkıntılı döneminde, demokratik rejimi yıkmak, kaos ortamı yaratmak, sonra da kafalarındaki rejimi kurmak için, ’“Kürtçü-Bölücüler ve Şeriatçılar’” beraber hareket etmişlerdir. Bunlar ’“demokrat ve demokrasi’’den yana’” görünüp, demokratik rejimin herkese tanıdığı özgürlükten yararlanıp, demokrasiyi yıkmak için çalışırlar.
Şimdi sizlere soruyorum; Bütün ömrünü, yukarıda yazdığım sloganları hayata geçirmek için harcayan kişi veya kişiler ’“Demokrat’” olabilirler mi?
Tüm gençliğini, ’“Şeriat’” gelsin diye hocasının dizinde geçiren kişi ’“Demokrat’” olabilir mi?
Emine Erdoğan da şırıl, şırıl ağladı:
Emine Hanım, Filistinli iş kadınlarına, Davos’’ta yaşananları ağlayarak şöyle anlattı;
’“Davos’’ta yaşananlar önceden planlı bir şey değildi. Bu, Peres’’in yalanları sonucu gelişen bir olaydı. Aslında ben siyasi meselelerde geri durmayı tercih ediyorum ama Peres’’in 2009 daki Gazze saldırısını savunduğunu görünce neredeyse deliriyordum. Peres sürekli yalan söyleyerek benim sınırlarımı zorladı. Bütün dünyanın gözü önünde İsrailliler nasıl böyle yalan söyleyebiliyor diye düşündüm. Kendi kendime, allahım biri bu adamı sustursun dedim ve aynı saniyelerde eşimin de öfkeyle kızardığını ve patlayacak hale geldiğini gördüm. O an ağlamaya başladım. Yanımdakiler bana neden ağladığımı sordukları zaman, çünkü Peres bir yalancı diye yanıt verdim. Ağlamaktan kendimi tutamıyordum. Olaydan sonra Erdoğan’’a ulaşmaya çalıştım. Daha önce hep barış için pozisyonumuzu koruduk. Sabrımızın sonuna ulaştık, çünkü Peres yalan söylüyordu.’”
Devlet geleneğinden, Türkiye’’nin Dış Politika Stratejilerinden, Uluslararası dengelerden, Ülkemizin geleceğinden hiç haberiniz olmayabilir. Fakat en azından aile terbiyesi almış biri, üstelik bir bayan, bir ülkenin Cumhurbaşkanına ve tüm halkına böylesine ağır hakaret edebilir mi?
Pes, vallahi pes..
İşte anlatmaya çalıştığım budur. Bir kabın içinde ne varsa dışarı o sızar. Bal varsa, pekmez varsa onlar sızar. Katran varsa, Zift varsa dışarı onlar sızar.
Aynı kazanda kırk yıl kaynatsanız, Demokrasi ile Şeriat ve Bölücülük bir arada bulunamaz. İnsan hakları, özgürlük gibi güzel ideallerin arkasına sığınıp bunların bir arada olabileceğine inananlar ya saftır, ya da haindir.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ!
PKK terör örgütü, ne zaman sıkışıp zora düşse, Güneydoğu’’daki bu örgütlere talimat verir. Örgütün talimatları tartışmasız yerine getirilir. Bu talimatlar bazen para toplama emridir, bazen adam gönderme emridir, bazen de toplanıp, demokrasi adına, açılım adına bu kelimeleri kullanıp, hür dünyayı ve Türk Kamuoyunu yanıltmak şeklinde olur.
400 Sivil Toplum Örgütü Diyarbakır’’da kendiliğinden toplandı ve şu açıklamayı yaptı;
’“TSK ve PKK elini tetikten çeksin’”. Apo ile görüşülsün. Barışçıl çabalara ağırlık verilsin!’”
Emrin olur keko, üzerine kaymak ta koyalım mı?
Bu sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin isimlerine bakın, en az yarısı BDP’’nin yönetim kurulu üyesidirler. Yani PKK’’nın siyasi kanadının temsilcileridirler. Diğer yarısı ise, korktukları ve korkutuldukları için oradadırlar. Bu sözümona demokrasi kahramanlarından örgüt, tak diye ister, bunlar şak diye yerine getirir.
Bunlar utanmadan Türk Silahlı Kuvvetleri’’ni, uyuşturucu kaçakçısı ve katil sürüsü PKK ile eşdeğer tutarlar. Ama, örneğin Barzani, bunlardan ayaklarındaki donu istese, anında verirler. Sıra Türkiye’’ye gelince aslan kesilirler. Çünkü burada demokrasi var, ekmek var, iş var, aş var. Türkiye’’de herkes eşit birey. Burada devlete bile kafa tutmak kolay. Bu toplantının benzerini, Barzani’’nin bölgesinde yapın sizi alınlarınızdan öpeyim. Hem size kolay bir konu veriyorum; Kuzey Irak’’ta yapacağınız toplantının konusu, ’“ Kadın haklarının savunulması olsun’” ve Barzani’’den, erkeğin birden fazla kadınla evlenmesini yasaklamasını isteyin. İsteyin de hangi parçanız, hangi kuyuya atılacak, görün.
İnsanda biraz utanma, arlanma olur. Bu aziz vatanın ekmeğini yiyorsunuz, suyunu içiyorsunuz, hepimiz eşit bireyleriz. Bu kadar nankör olmak zorunda mısınız?Hiç tarihten ders almaz mısınız?
Size bu cüreti verenlerin, vatan evlatlarını şehit ettirenlerin, yaralayanların, bu durumda bile sessiz kalanların, Allah hem bu dünyada, hem de ahrette cezasını elbette verecektir.
Bu ülkenin ekmeğini yediği yerden, ihanet çamuru saçanlarla da, ve buna sebep olanlarla da hesabımızın ilk raundu, önümüzdeki anayasa referandumunda görülecektir.
’“Hayır’” oylarınız, hayırlı olacaktır’…