Büşra ÇETİNKAYA / EGEDESONSÖZ – Yerel Reform Buluşmaları kapsamında “Konut Hakkı ve Belediyelerin Sürdürülebilir Konut Politikaları” konulu paneli Bornova Belediyesi ev sahipliğinde Nevzat Kavalar Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.

Bornova Belediyesi ve Kent Konseyi iş birliğinde düzenlenen söyleşiye katılanlar arasında Belediye Başkanı Ömer Eşki, Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız Ünsal, CHP eski Genel Başkanı ve Yerel Reform Girişimi Derneği Yönetim Başkanı Murat Karayalçın, 2014-2019 dönemi Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila, TMMOB İzmir Sekreteri Aykut Akdemir, Prof . Dr. Ruşen Keleş, Atatürkçü Düşünce Derneği Şubesi yer aldı.

“İDARİ VE MALİ ÖZERKLİK OLMADAN BELEDİYE HİZMETLERİNİN BAŞARILI OLMASI OLANAKLI DEĞİLDİR”

Panel öncesi konuşan CHP eski Genel Başkanı ve Yerel Reform Girişimi Derneği Yönetim Başkanı Murat Karayalçın, şunları söyledi:

“Geçen yılın Ağustos ayında kurulda o tarihten bu yana Kasımdan bu yana Türkiye’de yerel yönetimlerin, önem taşıyan sorunlarını, konularını Türkiye’nin gündemine taşıyoruz. Yerel yönetimlerin idari ve mali özellikleri ile ilgili ilk çalışmamızı İstanbul’da başlattık. İdari özerkliği olmayan mali özerkliği olmayan bir yönetimin sonuç alıcı olması, başarılı olması bir belediyeden beklenen hizmetleri bize göre vermesi olanaklı değildir. Konut konusu ve konut hakkını da gündeme aldık. Burada Büyükşehir Belediyemiz ile bunu konuyu tartıştık. Şimdi Bornova Belediyesi ile tartışmaktayız birkaç hafta sonra Mersin Yenişehir ilçesinde de birlikte olacağız.

Soyer'den gençlere destek: Değişim onların öncülüğünde başlayacak Soyer'den gençlere destek: Değişim onların öncülüğünde başlayacak

Sosyal demokrat belediye başkanlarımızın yerel sorunlar hakkında duyarlılığı açık olan kent konseylerimizin bu hassasiyetine özellikle memnuniyet duyuyorum. 1980’lerin başında 1990’ların başına kadar kesintisiz olarak 10 yıl boyunca yeni kent parçalarının kurulması ve konut sorunun ele alınması hakkında yoğun çalışmalar yaptım. Ankara’daki 55 bin konutlu Batıkent projesi de var. İzmir’de 10 bin konutlu Egekent projesi de var.

Ege kent o zaman Karşıyaka sınırlarındaydı şimdi Çiğli sınırları içerisinde. Manisa’da Yeni Manisa projesinin, Söke’de Yeni Söke çalışması için çalışmalarda bulunduk. Konut sorunun idari olarak, toplumsal, iktisadi, siyasi olarak da yakından izlenmesini sağlamaya çalıştım, izledim.

Devletlerin temel işlevleri konusunda birkaç genel mutabakat var. Birbirinden çok farklı siyasi düşünceleri taşıyan kümeler dış siyaset (yargı, güvenlik, savunma) konularında devletlerin mutlaka sorumluluk yüklenmesi gerektiğini söylemiştir. Bir devlet ne yapar? Bir devlet niye kurulmuştur. Ne iş yapar? Bu soruların yanıtı da genel bir mutabakat var. Eğitimi, sağlık, sosyal güvenlik, konut. Devletler nerede kurulmuş olursa olsun bu dört konuya yetmek durumundadır. Münhasır kamusal alanda kamu hizmeti üretilmek durumundadır.”

“KONUT, YAŞAMSAL BİR KONU”
Karayalçın, konut konusunun yaşamsal önemine değinerek “Bana göre konut, çok özel bir ürün. Çok sayıda ürünü kullanıyoruz ama en özel olanı konuttur. Barınma gereksinimimizi konutla karşılıyoruz. Yaşam kalitesini konut belirlemektedir. Depremsellik, İzmir için önemli bir konu. Özellikle sosyal demokratlar içinde diyorum, konut aracılığıyla gelir dağılımının iyileştirilmesi konusu var.  Konutun gelir dağılımının iyileştirilmesini gözlerimle Batıkent projesinde yaşadım. Bir kişinin konut sahibi olmasının o kişinin gelir dağılımı skalasında 3-4 puan nasıl yukarı çıktığını görmüş birisiyim. Kamucu devlet yönetimleri için, belediye yönetimleri için konut sorunun özel bir önemi var” dedi.

“1982 ANAYASASI İLE KONUT HAKKI VERİLDİ”
Konut konusu ile ilgili 1961 anayasası ve 1982 anayasasından örneklerle konuşan Karayalçın, “1961 anayasası 49. Maddesi ile devlete görev veriyor. Diyor ki, devlet yoksul ve dar gelirliler için (konut sorunu yoksul kesim için yaşanmaktadır yüksek kesim için değil) çağdaş standartlarda konut gereksiniminin karşılanması için gerekli önlemleri alır. Devletimiz bunun gereğini yerine getiremedi. 1982 anayasası 57. Maddesi ile, ileri gitti konut hakkını getirdi. Yurttaşların konut hakkı var. Anayasa bunu kabul ediyor. Hukukçular yönünden pozitif statü olarak adlandırılıyor. Yurttaşların talep etme hakkına sahip olduğu bir haktır” diye konuştu.

“YÜZ BİNLERCE İSPANYOL KİRA İNDİRİMİ İÇİN EYLEM YAPTI”
Karayalçın, yurt dışında kira artış oranına tepki gösteren vatandaşlardan bahsederek “Yurttaşlarımızın bu haklarını talep ettikleri bir eyleme ben pek tanık olmadım. Sizler okudunuz mu rastladınız mı bilmiyorum. Bundan 9 gün önce İspanya’da Madrid’de Barselona’da yüz binlerce İspanyol, kiraların yüzde 50 oranında indirilmesi için büyük bir eylem yaptılar. Gerekçeleri ise şöyle, Türkler için biraz komik olacak ama, geçen yıl AB’de ücretler yüzde 4.7 oranında artarken İspanya’da artış oranı yüzde 3.2 olmuş, kira artış oranı ise yüzde 11.5 olmuş. Yüz binlerce İspanyol kira indirimi için eylem yaptı. Bunu okuduğum gün, İsviçre’de de benzer eylemlerin yapıldığını gördüm. Avrupa ile ilgili haberleri sık sık okumaktayız. Almanya ve Hollanda gibi ülkelerde de böyle olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı.

“TOKİ’NİN YOKSUL YURTTAŞLARA 101 PROJESİ OLMUŞ”

Karayalçın, sözlerine şöyle devam etti:

“Devletin, konut ile ilgili uzmanlık örgüt olan TOKİ’nin sitesinden söylüyorum. Yoksul ve dar gelirli yurttaşlarımız için 101 projesi olmuş. 42 bin 457 konut üretilmiş. Toplamda 1. 4 milyon. Kooperatiflerin ise TOKİ’den almış olduğu krediler hemen hemen ihmal edilebilir düzeyde. İstanbul Planlama Ajansı, TOKİ’nin İstanbul’daki üretimine bakarak 2002’den geçen yıla kadar üretilmiş konutlara bakmış. Toplam konut miktarı 80 bin 788, yüzde 84’lük konut olarak imal edilmiş. Konut piyasasındaki çarpıklık ve dar gelirli yurttaşların dışlanmışlığını görüyoruz. Piyasa başkanları diyor ki toplumumuzun sadece yüzde 65’ine konut yapabiliyoruz. Müteahhitler Derneği Başkanı da ‘bugünkü piyasa koşulları içinde alt ve orta sınıf ev alamaz. Fiyatlar sadece üst sınıf için üretim yapılabilecek noktaya geldi’ diyor.

“KONUT PİYASASI SERMAYE PİYASASINA DÖNÜŞTÜ”
Türkiye’nin varlıklı kesimleri, konut almak için değil yatırım için geliyorlar. Sermaye piyasasına dönüşmüş durumdadır. 1 yıldan uzun sürede ihraç edilen bir piyasa demektir. Konut piyasası böyle bir noktaya geldi. Bu yıl ilk üç ayında 700 bin konut satılmış. Bu bir rekordur.

Sermaye piyasası uzmanları diyor ki, 2024’te konut fiyatları enflasyonun altında kaldı. Görece olarak ucuzlamış. Çok yakın tarihe kadar bir konutun amortismanı,25 yıl iken İstanbul’da 11-12 yıla inmiş. Bu olağanüstü bir değişiklik.

Konut sahipleri oranı 2014 yılında yüzde 60.9; 2023’te yüzde 56’ya geriliyor. Fiyatları piyasaya indirerek pompalamış oluyorlar. Bana göre, konut piyasasının yenidne kamusal alanda sağlaması gerekiyor”

80’Lİ YILLARDAKİ GİBİ BİR KONUT KRİZİ YAŞIYORUZ

Konut krizinin yaşandığını dile getiren Karayalçın, konut yapımında dört aktörün iş birliği içinde hareket etmesi gerektiğine dikkat çekti. Karayalçın, dört aktörü açıklayarak şöyle sıraladı:

“Tıpkı 1980 dönemini yaşıyoruz. Bir konut kriziyle karşı karşıyayız. Konut krizinin bir toplumsal krize, bunalıma dönüşmemesi için Türkiye’nin yönetiminin öncelikle yoğun göçlerin yaşandığı Marmara bölgesinde, Ege bölgesinde başta Ankara, İzmir, İstanbul olmak üzere üç büyük kentte yoksul ve dar gelirli yurttaşlarımız için sosyal kiralık konut ve sosyal mülk konut üretecek yeni bir konut siyaseti belirlemelidir. Yeni kent projeleri, kentsel dönüşüm projeleri, yeni siyasetin temel araçları olacaktır.

Türkiye’de konut yapımıyla bağlantılı 4 kesim var. Eş zamanlı olarak harekete geçmesi gerekiyor. Birincisi belediyelerdir. Bornova Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi… Samsun-Adana hattının batısında kalan belediyelerimiz, hemen hemen tümü, yeni kent parçalarını tanımlamalı ve plan yaparak orayı kamulaştırmalı. Bu alanların altyapısını yapmalı, altyapılı arsa üretmeli. Üçüncü olarak yeni kent parçaları ile kent merkezi arasında toplu taşıma ile ulaşımı sağlamalıdır.

“BANKALARDA KAYNAK VAR, KONUT KREDİSİNDEN ONLAR DA MEMNUN OLUR”

İstanbul’da Fikirtepe diye bir yer var. Orada yaşanan rezalet, bu anlayışa sahip olunmamasından kaynaklanıyor.

İkinci aktör ise devlet. Genel olarak toplu konut üretimini sağlamalıdır. Dar gelirli yurttaşlarımızın konut sahibi olmasını sağlamalıdır. Banka kredilerinin sübvansiyonu da olabilir. İŞ Bankasında temsilcilik yaptım. Bankalarda kaynak var onlar da memnun olurlar çünkü konut kredilerinin getirisi çok yüksek.

Sayın Mehmet Şimşek, üç gün önce tarım sektörünün sübvansiyonu için devletin yüzde 70’ini karşıladığını söyledi. 2025’te 160 milyar lira önereceğini söylüyor. Okul, hastane gibi toplumsal donatı alanlarını yapmalı.

“KONUT PROJELERİNDE ÖZNE YURTTAŞLAR OLACAKTIR”
Üçüncü aktör konut sahibi olacak yurttaşlar. Konut sektörüne tekil olarak da toplu olarak da girebilirler. Benim tercihim toplu olarak girmeleridir. Kooperatifçilik deneyiminin olumlu olmadığını biliyorum. Özellikle Konut Kooperatiflerimiz olumlu bir deneyim sunmadı, biliyorum ama iyi kooperatif örneklerini de biliyorum. Konut projelerinin uygulanmasının öznesi yurttaşlar olacaktır. Kamu, belediyenin yanında TOKİ’nin karşısında yurttaşlar örgütlü bir şekilde özne olacaklardır.

“BATIKENT’TE DEVLET, BELEDİYE PARA VERMEDİ”
Son olarak da dördüncü aktörü özel sektördür. Geliştirici ya da yapıcı olarak yer alabilir Avrupa’da büyük konut projelerini üstlenen özel sektöre sosyal konut yapma zorunluluğu getiriyor. Bu anlattıklarımın tümünü 40 yıl önce Ankara’da Batıkent’te İzmir’de Egekent’te uyguladık. Dikmen’de ve Portakal Vadisi’nde de bir kısmını uyguladık. Türkiye’nin yeni Batıkent’lere Ege kentlere ihtiyacı olduğunu görüyorum. Batıkent kamulaşmayla elde edildi. 1000 hektarlık bir alan 55 bin konut. Batıkent’in maliyeti 1 milyar 200 milyon dolar. Kamulaştırma bedeli 24 milyon, altyapı bedeli, 84 milyon toplumsal donatı bedeli ,319 milyon, konut 450 milyon, metro 330 milyon dolar.  Bu parayı devlet vermedi, belediye de vermedi. Bu parayı Batıkent’liler kuruşu kuruşuna geri ödediler. Hiçbir sübvansiyon yok bağış yok. Kredi olarak kullanıldı, ödendi. Belediye buradan çok paralar da kazandı. Ayrıca Batıkent, Ankara’nın en çok yerleşilmek istenen yeri. Bir kent 11-12 yılda kuruldu. Bugün böyle bir proje hazırlansa süre aşağıya çekilebilir. Niye Batıkent 12 yılda bitti? Niye AK Parti’nin yıllardır uygulamaya çalıştığı Fikirtepe projesi bitmiyor? Niye GAP Projesi bitmiyor? Onlar bitmiyor da bu proje bitiyor?

Halk örgütlü olarak kamu ile bir araya gelmiştir. Halk proje muhafızı haline gelmiştir bir an önce konutlarına kavuşabilmek için. Bizi hızlı kılan halkın kendisidir. Ben buna katılımcılık demiyorum, ortak yönetişim, ortaklaşım diyorum. Türkiye büyük bir ülke ve konut sorununu çözebilecek olanaklara sahip bir ülkedir.”