Kaos mu?

Televizyon ekranlarında izledik. 156 kişiyi öldürmek suçundan yargılanan 9 sanık ve onları karşılamaya gelenler, cezaevinden halay çekerek çıktılar. Muhtemelen, Ortadoğu ülkelerinden birinde halay çekmeye devam ediyorlar. Çünkü, polis onları hiçbir yerde bulamıyor.
İktidar, Yargıtay’’ı suçladı; ’“Yargıtay görevini yapmıyor’” dedi.
Yargıtay Başkanı, iktidarı suçladı; ’“ kaos ortamı oluşuyor’” dedi.
Aklı başında her yurttaşın kanını donduran bu olayın, Hükümet yetkililerince yapılan açıklamaları çok aşan bir boyutu var: Ülke yönetilmiyor.
Dokuz yıldır, ülke yönetiminde islami kaygıları öne çıkaran anlayış, ne islami bir düzen kurabilmiş ne de laik düzen ile uyum sağlayabilmiştir. Bu uyumsuzluktan kaynaklanan ikircikli kararlar ve uygulamalar, sistemi dejenere etmiş, ülkeyi yönetilemez hale getirmiştir. Bundan böyle, güvenliğimiz için kaygı duyacağız.
’“DEVLET BEN’’İM’” diyen otoriter kişilik, ülkeyi otokratik bir yönetime taşıyor. Bunu yaparken, milli egemenliğin sahibi olarak gösterdiği, kendi partisine oy veren kitleye dayanıyor.
İnanmadıkları ’‘demokrasinin ipi’’ne sarılarak iktidara tutunanlar, bu iki yüzlü siyaset anlayışından medet umanlar, şimdi de demokrasiyle köprüleri atmaya hazırlanıyor. Sistemdeki büyük çöküşü izleyen günlerde, ’“büyük kurtarıcı’”, hepimizi kurtaracak!.. Kaybettiği merkebi yeniden bulmanın sevinci ile; benim çilekeş halkım, iktidarı altın tepside sunacak, o muktedir kişiye.
Böylesine karamsar bir tablo çizerken yanılmış olmayı bütün kalbimle diliyorum. Gelgelelim, beni karamsar yapan salt iktidar kanadında olan biten değil. Karamsarlığım biraz da, ’‘ülkede ana muhalefetin tam olarak hangi politikaları izleyeceğinin henüz benim meçhulüm’’ olmasından kaynaklanıyor. Bilen varsa söylesin!
Bu konuda da yanılmış olmayı bütün kalbimle diliyorum. Beni karamsarlığa sevk eden durum, dilerim basit bir gecikmeden ibarettir.
Gel gör ki, şeytan dürtüyor; dilimin ucuna kadar gelen düşüncemi yazacağım.
Halkın, ’“İşte bu!’” diyeceği ve içselleştireceği bir siyasal diskur yok. Bizleri sokaklara dökecek heyecan yok. Hayallerimiz yok.
İktidardakilerin ne yaptığını görüyorum. Gördüklerim hoşuma gitmiyor. Dahası, beni korkutuyor. Fakat daha büyük felaket, nasıl karşı koyacağımı bilememek’…
Cumhuriyet devrimine inanan, laik ve çağdaş kamu yaşamını seçen bir yurttaş olarak kendimi çok savunmasız hissediyorum. Ve benim gibi savunmasız, yalnız kalmışlık duygusuyla baş etmeye çalışan insanların sayısının hiç de az olmadığını biliyorum.
Ülke kaosa gitmiyor. İfadesini din normlarında bulan yeni bir rejim oluşturuluyor.
Onlar, arzu ettikleri rejimi kuruyor.
Ben, Cumhuriyet Halk Partisi’’nin İzmir’’e bir İl Başkanı atamasını bekliyorum’… Sonra da, birkaç yönetici’… Hepsi bu!