Kalbi güzel kötü adam!

Kaç kişinin alın yazısında vardır şu matematik?

Haziran ayının 15'inde dünyaya 'merhaba' dedi...

Yine bir Haziran ayının bu kez...

Son gününde (30 Haziran)...

Bu güzel hayata veda etti...

Araya...

'Topu topu 72 yıl sığdırmıştı...'

Asırlık Yeşilçam'da...

En sevilen... En aranan... En güzel gülen... En neşeli...

Altın kalpli 'kötü adam' olarak tarihe geçti...

Yaşasaydı…

Bugün 92 yaşında olacaktı…

***

Bu bir rekor ise...

Ki; öyle...

B'i rekoru daha var...

Ha'di..

Biraz gerilere gidelim...

İzmir'in en şahane köşelerinden birine konuk olalım...

***

50'li yılların sonu…

Bu öykünün kahramanı gazeteci...

O günlerin…

Efsane gazetelerinden 'Demokrat İzmir'de foto muhabiri…

Öğlen saatleri…

Kemeraltı'ndaki meşhur Şükran Lokantası'nda…

Neş'e içinde karnını doyuruyor, meslektaşlarıyla…

Bu arada…

Karşı masadaki kerli-ferli adamın…

20 dakikadır kendisini süzdüğünden habersiz…

O sırada garson yaklaşıyor yanına…

Ve diyor ki:

'Abi, karşıdaki bey seni masasına davet ediyor…'

Kan beynine sıçrıyor genç gazetecinin:

'Burası İzmir, git o beye söyle canı isterse o benim masama gelsin!'

Adam hiç yüksünmüyor, geliyor ve diyor ki:

'Ben İzmir Film'in sahibi Necdet Bükey'im... Bir film için sizin tipinizde birine ihtiyacımız var… Acaba kabul eder misiniz?'

***

Ver elini İstanbul…

Sar beni kollarınla Yeşilçam…

***

İlk filmin adı; 1960 yapımı 'Dostluklar Yaşadıkça'

70'li yıllarda 'Seks Filmleri' modası başlayana kadar…

Sanat hayatının doruklarında dolaştı…

Sadece 1964 yılında…

Tam 40 filmde oynayarak…

Türk Sineması'nda 'tüm zamanlar'ın rekorunu kırdı…

Neredeyse…

Dokuz günde bir film çekmişti…

'Kürkçü Dükkanı' dediği İzmir'e dönüş yaptığında…

Gazetecilik, O'nu bekliyordu…

Ege Ekspres'te yıllarca çalıştı…

Hürriyet'in İzmir Bürosu'nda 'Halkla İlişkiler' yöneticisiydi…

Ege Koop'ta basın müşaviriydi…

Ulusal Radyo Televizyon'un İzmir temsilciliğini üstlenmişti…

Bu arada…

Eli yüzü düzgün sinema filmlerinde…

Ve…

Televizyon dizilerinde harikalar yarattı…

***

Şöyle bi'geriye baktığında kendisi de şaşırdı…

10 küsur yılda…

İnanılmazı gerçekleştirmiş…

'467 Film'de oynamıştı…

Bu aslında o günler için bir dünya rekoruydu…

Kimsecikler üzerinde durmadı…

***

467 filmin çoğunda…

Asla içimizden kızmak gelmeyen 'kötü adam' oldu…

Bir kısmında da…

Ailemizden biri gibi 'arkadaş canlısı' sevimli dostumuzdu…

***

Yeşilçam endüstrisine…

Elini kaptırdın mı, kolunu alamazsın…

Ama…

O çok farklıydı…

Her şeyden önce doğma-büyüme İzmirli'ydi…

Fotoğraf makinesine hükmeden gösterişli bir gazeteciydi…

Türk Sineması'nın…

'Oscar'lık oyun gücüyle…

İzleyicinin hem yüreğini hoplatan hem de ağlatan…

Pamuk kalpli kötü adamıydı…

Bıyıkları alameti farikasıydı…

Bıçkın… Neşeli… İyilik sever... Altın kalpli…

Kötü adamı oynamakta üstüne yoktu…

Ama...

O'nu 'o haliyle bile' çok seviyorduk...

Tamam, kötü adamı oynuyordu ama...

Kimseyi öldürmüyordu...

Ne hikmetse(!)...

***

Sinemaya veda ettiğinde bile…

Basın Şeref Kartı taşıyan…

İzmirli bir gazeteci olduğunu hiç unutmadı…

Gençlerin önünü açtı…

Gazetecilikte ne biliyorsa öğretmeye devam etti…

***

Ne yazık ki...

Bu hayat hep gülümseyerek...

Kahkaha atarak yürümüyordu...

N'itekim...

Hayatının en büyük acısını 23 yıl önce yaşadı…

Eşiyle birlikte Yunan Adaları turuna çıkmıştı vapurla…

Rodos'tan Girit'e giderken…

Yarım asırdır…

Aynı yastığa baş koyduğu hayat arkadaşı Hayriye Hanım…

Kalp krizi geçirdi...

Bayram tatilinin ikinci günüydü…

Gemide onca müdahaleye karşın…

Kurtaramadılar Hayriye Hanım'ı…

Ünlü aktörü ve eşinin cenazesini Girit'te bıraktılar…

Gemi iki saat sonra hareket etti…

'Allah'ım ben şimdi ne yapacağım?'

Diye düşünürken…

Genç bir adam yanına yaklaştı…

Türkçesi kırıktı ama kalbi iyilik deposu gibiydi:

'Size yardım etmeme izin verin… Adım, Manolis Gavrilakis; turizm şirketi sahibiyim… Sizi filmlerinizden tanıyorum… O filmlerle büyüdüm ben… Şimdi önce sizin Türkiye'ye ulaşmanızı sağlayalım… Hayriye Anne'yi bana emanet edin… O'nu arkanızdan İzmir'e göndereceğim…'

Yıllarca filmlerde…

Taş kalpli kötü adamı oynamıştı…

O anda tutamadı gözyaşlarını…

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı...

***

Çok sigara içiyordu…

2004'te…

İzmir Suat Seren Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde…

Kronik bronşite yenildi…

Bu hayata veda ettiğinde…

Henüz 72 yaşındaydı…

***

Çok kimse bilmez…

Bir dosya bırakmıştı geriye…

'Bu dosyayı öldüğüm gün açın…' diye...

Vasiyeti vardı…

Dosyadan…

Cenaze masrafları için ayrılmış bir miktar para çıktı…

Bir de mektup…

O mektuba şu satırları karalamıştı:

'Ölüm Allah'ın emri, herkes topraktan geldi ve toprağa gidecek... Benim ardımdan ağlamayın, dua edin…'

Ayrıca…

Vefatının ardından…

Neler yapılmasını istediğini tek tek belirtmişti…

Eşinin yanına defnedilmek istiyordu...

Hatta…

Daha önceden satın aldığı mezarın faturalarını bile…

O dosyaya koymuştu…

***

Size, Yeşilçam'ın yeri doldurulamayan…

İyi Kalpli Kötü Adamı Hüseyin Baradan'ı anlatmaya çalıştım…

Gazeteci olmasına karşın…

'Bu Gözler Neler Gördü?'

Hayatta yazdığı ilk ve son kitabıydı…

Elimden düşürmeden…

O'nunla...

Ege Ekspres'te habere gidişimi...

Neredeyse…

37 / 38 yıl önce…

'Hürriyet Ege'yi yaratırken...

Sırtımı sıvazlayıp, en büyük destekçi oluşunu unutmam mümkün değil...

Hele...

Mesleki uyarılarını...

Bugün gibi hatırlıyorum...

***

Bitiriyoruz…

Türk Sineması'nda henüz kırılamayan…

Bir başka Hüseyin Baradan rekoru ile…

100 yaşını çoktan aşan Yeşilçam'da…

İlk kez bir aktörün adı…

Filmin adına taşınmıştır Yeşilçam'da…

O filmin adını…

Siz de unutmadınız, biliyorum:

'Hüseyin Baradan Çekilin Aradan'

Çünkü, bu film adı…

O günden sonra hep…

İzmirli aktörün 'alamet-i farikası' olarak kaldı…

En az iki nesil, bu sloganı…

Öğrenerek ve söyleyerek büyüdü…

Farkında mısınız?

Hüseyin Baradan'lar artık gelmiyor / yetişmiyor…

Hatta…

Açık söylemek gerekirse...

Özellikle TV dizilerinde...

'Artık kötü adamların bile tadı yok…'

Dikkatle izleyin; hak vereceksiniz bana…

Nokta…

Hamiş: Hüseyin Baradan, sinemada hem 'kötü adam', hem de 'arkadaş canlısı, sevimli dost' karakterlerini başarı ile canlandırmış bir sanatçıydı... Ve bir bilene sorun... O iş, hiç de kolay değildir...

Sonsöz: 'Dediler ki, gözden ırak olan gönülden de ırak olur… Dedim ki, gönüle giren gözden ırak olsa ne olur? / Hz. Mevlana…'