Bugün Pazar…
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...
Bunu yaparken de...
'Nükte ve Fıkralarla Atatürk' kitabının yazarı…
Niyazi Ahmet Banoğlu'nu…
Saygıyla analım…
***
Hissediyor muydu?
Yoksa…
İçine mi doğmuştu, bilinmez ama…
Atatürk…
Vefatından bir yıl önce…
Her zamankinden daha fazla…
'Denize olan aşkını, sevdasını'…
Hep İstanbul Florya'da yaşamaya çalıştı…
Ya sandalla sahilleri yalıdan yalıya dolaştı…
Ya da…
Hafta sonu tatilinde vatandaşlarla birlikte plaj keyfi yaptı…
Mehtapta bile Boğaz'da motorla tur atmayı severdi…
***
1937 Eylül'üydü…
Hava hala çok sıcaktı…
İki sandal dolusu genç…
Sahilden az açılmış hem serinliyor hem de sohbet ediyordu…
Bir aralık…
Deniz köşkünden bir motorlu bir teknenin…
Kendilerine doğru geldiğini fark ettiler…
Gençler gürültüyü kestiklerinde…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün…
Gür ama aynı zamanda müşfik sesi duyuldu:
'Çocuklar, eğlentiniz çok hoşuma gitti… Aranızda bulunmayı arzu ettim; ne dersiniz?'
Gazi Mustafa Kemal'i karşılarında gören gençler…
O teklife hiç 'hayır' derler mi?
Coşku, anında tavan yaptı!
Hemen…
Atatürk'ün bizzat kullandığı deniz motorunu…
Aralarına alıverdiler…
Üç küçük tekne…
Batmaya başlayan güneşe doğru yol almaya başlamıştı…
***
Atatürk, havayı daha da neşelendiriyordu:
'Aferin çocuklar, Türk genci hem çalışmasını, hem eğlenmesini bilmelidir… Bu memleket sizindir… Çalışın ve eğlenin…'
Gazi Paşa, kısacık sürede girivermişti delikanlıların kalbine…
Ulu Önder…
Kayıklardaki gençlerin kanını kaynatmıştı babacan tavrıyla…
***
İstanbullu delikanlılar…
Kalplerini açtılar Ata'larına:
'Millet'in her ferdi gibi bizler de size minnettarız Atam… Bu güzel vatanı bize armağan ettiğinizi biliyoruz… Ne mutlu bize…'
Atatürk, son günlerin belki de en mutlu akşamını yaşıyordu…
Dayanamadı…
Denizin ortasında…
Gençlerin gözlerinin içine bakarak…
Kalbinden geçenleri seslendirdi:
'Çocuklar, ben bu inkılabı sizin babanızla, dayınızla, ananızla velhasıl bütün vatandaşlarınızla yaptım... Bu sizin hakkınız... Ancak, görüyorum ki, bana karşı güveniniz çok kuvvetli…'
Sonra…
Derin bir nefes aldı…
İstanbul Boğazı'ndan yükselen denizin kokusunu içine çekti ve…
Sözlerine devam etti:
'Size bir soru soracağım; kabiliyetsiz bir milletin başında bulunsaydım, bu inkılabı yapabilir miydim?'
Gençlerin arasında…
Konuşkan, sevimli Sadi adında biri vardı…
Ata'ya…
Tarihi bir yakıştırmayı seslendirdi anında:
'Atam, sen kabiliyetsiz bir milletin başına gelemezdin... Çünkü, kabiliyetsiz milletten böyle şef çıkmaz!'
Gazi Paşa, heyecanla ayağa kalktı…
O delikanlıyla tokalaşırken dudaklarından şu sözler döküldü:
'Zaten bunu söylemenizi bekliyordum…'
Nokta…
Sonsöz: 'Gençliği anlamadığımız zaman, dünyada işimiz bitmiş demektir… / Anonim…'