Gazoz bir anıdır, bir hatıradır ve bizleri eskiye götürür.
Gazoz aslen Fransızca kökenli bir kelime… 'Gaseuse/gazeux' sözcüğünden Türkçeleştirilen meyve esansı, şeker ve karbondioksit ile yapılan, basınçlı hava ile şişelere doldurularak hazırlanan alkolsüz bir içecek.
Osmanlı döneminde evlerde yapılan serinletici şuruplar, şerbetler içilirdi. Şekerle kaynatılan sıvıya şurup, kaynatılmadan hazırlanana da şerbet denmiştir. İçine kar konularak içilen şerbetler, o dönem insanlarının ferahlık ve şifa niyetine içtikleri serinleticilerdi. Gazoza bir tür şerbet de demek mümkündür. Ana maddesi su olan, gazlı şerbettir. O dönemlerde temel olarak suya önce karbondioksit ilave edilir, dinlendirilir; sonra da şeker, meyve suyu, aroma, esans eklenirdi.
Gazlı su depolarda saklanır ve özel makinelerle şişelere doldurulup kapaklanırdı. Tabii ki soğuk olarak içilirdi. Buzdolabının olmadığı dönemlerde, gazozu soğutmanın tek yolu, dağlarda saklanmış kar ile kocaman kalıplar halinde üretilen buzlardı. Türkiye'de meşrubatın ilk üretim tarihi ile ilgili kesin bir bilgi olmamakla beraber Osmanlı'da 19. yüzyıl sonlarında bazı gayrimüslimlerin İstanbul'da meşrubat abrikası (gazoz hane) açarak işlettikleri Osmanlı arşivlerinden bilinmektedir. Türkiye'de sembolik olarak bilinen öncü gazoz fabrikası 1890 yılların sonlarında Beyoğlu'nda, Niğdeli Rum iş insanı Aleksandr Mısırlıoğlu ve ortakları Ligor Bazlamacıoğlu ile Leon Şor tarafından kurulmuş olarak kabul edilmektedir.
Fransa'ya giderek gazoz yapma makinelerini satın alıp, ülkemize getirdiler. Aleksandr Mısırlıoğlu gazoz üretimini 'Mısırlıoğlu' markasıyla yaptı. Mısırlıoğlu gazozunu kısa sürede başka gazozlar takip etmiştir. Bu markayı o dönemlerde sırasıyla Hassan Bey, Hürriyet (1908), Neptün (1917) gibi gazozlar takip etti. Devamında da Türkiye'de birçok değerli yerel gazoz markaları ortaya çıktı.
İzmir tarihinde de birçok gazoz markası ülkemizde ses getirdi. İzmir'in üçüncü büyük şehrimiz olması, ulaşımın her konuda elverişli olması, narenciye açısından zengin olması, coğrafi olarak yaz aylarının çok sıcak geçmesi, doğal kaynak suları bakımından zengin olması ve en önemlisi de meşhur İpek Yolu üzerinde olan İzmir'de ileriyi gören yenilikçi tüccarların bulunması sayesinde gazoz üretimi rağbet gördü. İzmir ve ilçelerinde irili ufaklı birçok imalathane kurulmuş ve çoğu yurt dışından gelmiş, daha önce gazoz işini yapan göçmenler sayesinde de çoğaldı. İlerleyen yıllarda da firmalar gelişmiş gazoz makineleri kullanarak Türkiye'nin birçok yerine nam salan gazoz markalarını İzmir'den çıkartıp hayatımıza renk katmayı başardılar.
İzmir'de gazoz tarihini incelediğimizde 'Osmanlı Ermeni'si Bir Ailenin Serencamı Balyozzadeler' adlı bir tarihi araştırma yazısında Aydın Vilayet Salnameleri'nin (AVS 1312, 169) kaynak gösterildiği şöyle bir açıklama ile karşılaşıyoruz: '1894-1895'te Matyos'a ait, İzmir Karataş'ta havagazı ile çalışan, bir adet bira ve cincibir (gazoz) fabrikası görülmektedir. Sonraki yıllarda bu fabrikaya ait bir kayda rastlanılmamıştır. Ancak Matyos 1895-1900 yılları arasında İzmir Tepecik'te ateşle çalışan bir ispirto fabrikasının sahibi olarak kaydedilmiştir.'
Böylelikle 1890'ların ortasında İzmir'de gazoz üretiminin yapıldığını öğreniyoruz.
***
Bu girişi kısa bir süre önce Sakin Kitap'tan yayımlanan araştırmacı A. Tolga Bugakaptan'ın Geçmişten Günümüze İzmir'in Gazoz Tarihi adlı kitaptan aldım.
2011 yılından beri sade cam gazoz şişelerinin izini süren koleksiyoner araştırmacı A. Tolga Bugakaptan'ın koleksiyonunda Türkiye'nin birçok yerinden Cumhuriyet öncesi ve sonrası döneme ait yaklaşık bin beş yüze yakın gazoz şişesi bulunuyor.
Bugakaptan koleksiyonunu genişletirken bir taraftan da envanterlerini çıkarıp geçmişlerini araştırdı; birçok belgeyi inceleyip, eski gazoz üreticileri ve aileleri ile görüşüp unutulmaya yüz tutmuş gazozların anıları ile gün yüzüne çıkmasını sağlamış.
İzmir'in bilenen gazoz tarihini bir araya getirmeye hedefleyen bu kitap ile gazozların hoş anıları uzun yıllar daha hatıralarımızda yer etmeye devam edecek.
Teşekkürler Bugakaptan… Teşekkürler Sakin Kitap