Güncel

İzmir’de mimarlardan ‘deprem’ zirvesi… Dirençli kentler için reçete!

Diren ÇELİK/EGEDESONSÖZ- Mimarlar Odası İzmir Şubesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve IISBE (International Initiative for Sustainable Built Environment) ortaklığında 'Dirençli, Sürdürülebilir Kent' başlığında çalıştay düzenliyor.

İzmir Mimarlık Merkezi'nde düzenlenen ve iki gün boyunca sürecek olan çalıştayın ilk gününde ana tema Dirençli Kent Planlaması oldu.

Mimarlar Odası İzmir Şubesi'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantıya Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya ve İskenderun başta olmak üzere afet bölgesinden meslek odaları ve STK temsilcileri, yerel yönetimlerin ilgili daire başkanları, deprem uzmanları, İzmir'deki meslek odaları ve uluslararası alanda uzman isimler katıldı.

HATALARI BULUP DÜZELTMELİYİZ
Çalıştayın açılış konuşmalarını gerçekleştiren Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Dr. İlker Kahraman dirençli kentlerin oluşturabilmesi için planlamaların yapılması gerektiğine dikkat çekerek, '30 Ekim 2020'de İzmir'de bir fragman yaşadık. Ardından 6 Şubat'ta çok daha büyüğünü yaşadık. Ülkemizde 1960- 2014 arasında yaşanan seller 795 can kaybına ve 800 milyon dolarlık hasara neden oldu. 2018-2019 yılları arasında 300'den fazla sel felaketi yaşandı. 2018-2021 yılları arasında ise 200'den fazla sel yaşandı. Etkinliği gerçekleştirmenin sebebi dirençli kentler elde edebilmek. Buradaki asıl konu kader mi yoksa önlemini alabilir miyiz? Ya Şu anda iklim krizi ile beraber tüm dünya dirençli kentler konusunda çalışmalar yapıyor. Bize de görevler düşüyor. Deprem ise bizim için yeni bir şey değil. İzmir'de Agora kazılarında, 2.500 yıl önce, İzmir'in gözyaşları dinsin diye şiirler bulunuyor. Depremden sonra İzmir yerle bir oluyor bunun üzerine şiirler yazılmış. Antakya'da buna benzer bir durum söz konusu. Antakya'da da yerle bir oldu. Depremle uğraşmamız gerektiğini biliyoruz. Ülkemiz deprem bölgesinde.Haritaya göre, deprem olduğunda, afetle ilgili uğraşmamız gereken yer Konya ve Çevresidir. Fay hatları üzerinde bolca yapılaşmamız var. Büyük İstanbul depreminin beklendiği bu yıllarda, Türkiye ekonomisinin bundan etkilenmemesi için taşınmaların yapılması gerektiğini söylemek mümkün. Bu planlama ile mümkün. Sadece deprem bizde mi oluyor? Japonya'da 7.4'lük depremde kimse vefat etmiyor. Şili'de de 2015'te 8.3'lük depremde 7 kişinin öldüğünü öğrendik. Oysa bizde depremde çok büyük yıkımlarla karşılaştık demek bir hata yapıyoruz. Bu işe gönül vermiş meslek erbapları olarak bu hatanın nerede olduğunu bulup düzeltmeliyiz. Yönetmelikte birçok değişiklik yapsak da can kayıplarının önüne geçmeliyiz. Eski yönetmelikler depreme karşılık veriyor muydu diye baktığınızda İzmir depreminden sonra, daha önceki deprem yönetmeliklerinde İzmir depremini karşılandığını ve 6 Şubat'taki depremleri de karşıladığını biliyoruz. Yönetmeliklerle ilgili sorun yok. Yönetmeliklerin uygun yapılması durumunda binaların yıkılmamasını sağlaması gerektiğini biliyoruz ancak 50 binden fazla can kaybının olduğunu görüyoruz. Üniversitelerimiz çeşitli raporlar yayınladı. Afetin büyüklüğünü şöyle anlatmak gerekir, aktif fay haritası ile yüzey kırığı arasında 3 kilometre kadar fark var. Planlamada artan merkezileşmenin aksine yerel yönetimlerin etkin kullanılması gerektiğini biliyoruz' ifadelerini kullandı.

ARAŞTIRMAYA VE GELİŞTİRMEYE KAYNAK AYIRMALIYIZ
Ardından konuşmalarında depremin ardından yapılan çalışmalara değinen İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Aşkar, 'İlk aşamada depremden yıkılan binaların yeniden yapılması gündemdedir. Ancak konuyu sadece bina yapmak olarak görmemek gerekir. Binaların yapılması daha kapsamlı bir planlama içinde, çalıştay başlığında belirtildiği gibi, bu tür durumlara karşı dirençli ve sürdürülebilir kentler kapsamında ele alınmalıdır. Kentleşmenin doğal sonucu olarak kentler ekonomik, sosyal ve kültürel aktivitelerin önemli merkezleri haline gelmiştir. Kentler büyüdükçe çevre kirliliği, kaynakların yetersizleşmesi, sosyal eşitsizlikler ortaya çıkmış ve en önemlisi kentler doğal afetlere karşı savunmasız hale gelmiştir. Bu sorunları yönetebilmek için kentleri daha dirençli ve sürdürülebilir hale inşa etmemiz ya da dönüştürmemiz zorunludur. Dirençli ve sürdürülebilir kentler için ekonomik, sosyal ve çevre etkilerini göz önüne alan bütüncül bir yaklaşım oluşturmaya ihtiyacımız var. Bunun sonucu olarak bütün paydaşları, devlet, belediyeler, iş dünyası, toplum ve bireylerin katkılarını alabileceğimiz yapılar oluşturmalıyız. İlk aşamada kentlerimizi dirençli hale getirmemiz gerekiyor. Bu yaparken doğal afetlere ve iklim değişikliğine dayanıklı altyapılar için yatırım yapmalıyız. Buna paralel olarak, kriz anında birbirlerini destekleyecek biçimde sosyal etkileşimi arttırmalı ve güçlü toplum ağları oluşturmalıyız. İkinci aşamada sürdürülebilir kentlere yoğunlaşmalıyız. Bu kapsamda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilmeli, atıkların azaltılması ve yönetilmesi sağlanmalı ve ulaşımda da sürdürülebilirlik ön plana alınmalıdır. Üçüncü aşamada kente yönelik olarak inovasyon ve öğrenme kültürü yaratmalıyız. Kentin karşılaşacağı sorunlara inovatif çözümler geliştirebilmek için araştırma ve geliştirmeye kaynak ayırmalıyız' ifadelerini kullandı.

400 BİN KİŞİ EVLERİNDEN OLDU
Felaketin Malatya'da yarattığı yıkımın boyutuna dair bilgi veren Mimarlar Odası Malatya Şube Başkanı Yunus Emre Fidaner, 'Depremden 11 ilimiz çok etkilendi, Malatya bu süreçte biraz unutuldu. Kamuoyu yaratarak sesimizi duyurmaya çalıştık. Depremin olması bir sıkıntı ve unutulmak da ayrı bir travma yaşattı üzerimizde. Bu yereldeki yöneticilerimiz sessiz kalmasından kaynaklandı. Ama biz sesimiz çıktığı kadar Malatya'daki durumu anlatmaya çalıştık. Malatya nüfusu yaklaşık 850 bin, bundan 400 bin kişi evsiz. Nüfusun yarısı şu an barınma problemi ile karşı karşıya. 500 bin kişi çevre illere dağıldı. Malatya'nın üçte biri tamamen yok oldu. İlk depremde yaklaşık 18-20 bina yıkıldı, ikinci depremde ise 5 bin binamız yıkıldı. Şehrimiz tamamen yok olmuş durumda. İnsanların alışveriş yapabileceği, barınabileceği mekanlar kalmadı. Bu alanların tasarımında hem mimarlar odası hem yerel yöneticilerin dahil olmasını istiyorduk. Ama Ankara'da kapalı kapılar arkasında tasarlanıyor ne yazık ki. Sürece dahil olmaya çalışıyoruz ama çok başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz. Muhtemelen önümüze hazır projeler gelecek ve 'Alın bunu yapın' diye dayatmalar olacak. Beton firmalarının kontrol altına alınması gerekiyor. Yönetmeliğin güncellenmesi gerekiyor. Uygulama sıkıntılarımız da var. Yeni ve eski yerleşim alanlarımız gitti, kültürel mirasımız da gitti. Hasar almamış bir yapı yok. Malatya şu an yıkılmış durumda, 400 bin kişi evlerinden oldu. Dönmek istiyorlar ama dönebilecekleri yer yok. Sıcaklar başlayınca konteynerlerde kimse kalamayacak. Çadır çok ayıp bir şey, 3 ay geçmesine rağmen çadır bulamayan aileler var. Daha kullanışlı ve konforlu malzeme ile yapılmış geçici barınma üniteleri yapılması gerekiyor' diye konuştu.

SORACAĞIMIZ ÇOK HESAP VAR
Mimarlar Odası Kahramanmaraş Şube Başkanı Yunus Emre Kaçamaz da, 'Depremden ziyade alamadığımız önlemler çok fazla can kaybına neden oldu. Depremden çıkaracağımız çok fazla soru ve soracağımız çok hesap var. Şu an sadece yazıyoruz, not ediyoruz. Kahramanmaraş'ta 10 aileden 3'ü evsiz kaldı. Yapı stokunun yaklaşık yüzde 25'i kullanılama hale geldi. Yanlış planlaşma ve imar bu yıkıma götürdü bizi. Daha oturulmamış binalar ağır hasarlı. Temel neden zeminin çok kötü olması ve yüksek kat izni verilmesi. TOKİ binalarının çoğu ağır hasarlı. Bu afetten ders çıkarıp, fırsata dönüştürmemiz gerektiğini konuştuk odadan arkadaşlarımızla. Yeni bir imar planı hazırlanması gerekiyor. Şehrin tek kurtuluşu kentsel dönüşüm. Merkezde 60 bin konut stokuna ihtiyacımız var, bu ihtiyacın doğru dönüşümle şehir içinde çözebileceğimizi düşünüyoruz. Bakanlık yetkilileriyle iletişime geçtik. Bu planlama yapılırken bir Bilim Kurulu oluşturulması gerektiğini, planlama yapılırken bölgenin ekonomik ve sosyolojik olarak incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir planlama ekibi kuruldu Maraş'ta. Şehri tamamen birbirinden koparmaya yönelik bir yaklaşım vardı, bunun yanlış olduğunu ilettik. Olumlu dönüşler gelmeye başladı. Kahramanmaraş'ı sanayi kenti olarak ama yeşil olarak planlamak istiyoruz. Sanayi ayağa kalktığı zaman, şehir ayağa kalkacak. Bütün şehirlerde kentsel dönüşüme odaklanmamız gerekiyor. Acil yasalar oluşturmamız gerekiyor. Birilerine yine rant için bir yerleri peşkeş çekecek miyiz? Bunu sormamız gerekiyor' açıklamasını yaptı.