EGEDESONSÖZ- İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, belediye başkanları, meslek örgütleri, STK ve siyasa parti temsilcileri ve yurttaşlar, bu sabah gözaltına alınan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için İzmir Mimarlık Merkezinden Türkan Saylan Kültür Merkezi'ne yürüdü. Yürüyüş ve basın açıklamasına katılanlar sık sık “Hükümet istifa. Ekrem Başkan yalnız değildir. Kurtuluş yok tek başına, yap hep beraber ya hiç birimiz" sloganlarını attılar.
Yaşanan gelişmelere tepki gösteren İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, yaptıkları basın açıklamasında, "Artık korku duvarının aşılması gerekmektedir. Korkmayın! Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, iş ve aş taleplerinizi en demokratik yöntemlerle haykırın! Birleşin! Korkmayın ve birleşin! Bugün Ekrem İmamoğlu’nun başına gelen şey, aslında tüm ülkeye bir gözdağıdır, tüm ülkenin üzerine bir korku bulutu salmak amaçlıdır. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir totaliter rejim, kendi kendine demokratikleşmemiştir. Faşizmin tek çaresi, birleşmiş bir halkın demokratik yöntemlerle yürüttüğü mücadeledir" denildi.
İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz'ın okuduğu açıklamada şu ifadeler yer aldı:
Bugün Türkiye için kara günlerden bir tanesini daha yaşıyoruz. Demokratik yollarla iktidarda kalamayacağını anlayan tek adam rejimi, tüm rakiplerini siyasi kumpaslarla siyaset sahasından silmeye çalışıyor. Daha dün akşam saatlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploması siyasi sebeplerle bir günde iptal edilirken ve bu meselenin hukuksuzluğu dahi henüz tartışılamamışken, bugün sabah saatlerinde evine yüzlerce polisle yapılan operasyon ile İmamoğlu gözaltına alınmış durumdadır.
İktidar kendisine muhalif olan kim olursa olsun nefes dahi almasına izin vermemektedir. Tüm gücü ile siyasi rakiplerini silme gayreti içerisinde olan iktidar, bu konuda hukuki veya hukuk dışı tüm yöntemleri de kullanmaktan çekinmemektedir. Nasıl olsa iktidara ne hesap sorabilen bir kurum bırakılmıştır ne de bağımsız bir yargı mevcuttur. Ülke tamamen totaliter bir rejimle yönetilmektedir.
Değerli halkımız,
Bugün yaşanan olay İmamoğlu özelinde değerlendirilmemelidir. İmamoğlu sadece bir örnektedir. İktidara alternatif olabilecek, hatta iktidara karşı seçim kazanabilen bir kişinin varlığı bir demokrasi yarışı değil faşizm baskısının artırılması ile sonuçlanmıştır. Şunu artık herkesin bilmesi gerekmektedir: Türkiye hukukun üstünlüğünün, demokrasinin, insan haklarının değil baskının, zorbalığın, faşizmin egemen olduğu bir ülke haline gelmiştir. Ülkede sadece İmamoğlu değil, artık hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Tutuklanmak, gözaltına alınmak, uydurma davalarla senelerce hapis yatmak, malvarlıklarına atanan kayyımlar eliyle her şeyinizin elinizden alınması, sürülmek, işsiz bırakılmak, bir siyasi cinayetin kurbanı olmak… Tüm bunlar ne yazık ki bu ülkenin sıradan olayları haline getirilmek istenmekte, halkın da bu sıradanlığı kanıksaması beklenmektedir.
Ülkenin hukuki güvenceden, haktan, adaletten yoksun, demokrasinin kırıntısının dahi bırakılmadığı bir yer haline getirilmesi ise bir avuç mutlu azınlığın iktidarını korumak istemesi nedeniyledir. Bu mutlu azınlık ülkede kendisi gibi düşünmeyen, yaşamayan hiç kimseye nefes dahi aldırmayarak iktidar koltuğuna olanca güçleriyle yapışmış durumdadır. Ülke ekonomik olarak çok büyük bir buhrandan geçerken, insanlar akşam evlerine, çocuklarına ne götüreceklerini düşünürken, halk açlıkla, sefaletle sınanırken, ülkenin en yetişmiş insanları yurtdışında yaşamak için sıraya girmiş beklerken, geleceksizlik, belirsizlik, işsizlik, ağır vergi yükü altında halk inim inim inlerken bu temel emek-sermaye çelişkisinin siyasi bir yön kazanmaması için siyasi iktidar, koltuğunu baskı, zor ve faşizme başvurarak korumaktan başka çare görememektedir.
Ülkede ne hukuk, ne demokrasi, ne ekonomi, ne toplum barışı kalmıştır. Bunun sorumluları servet içinde yaşarken sömürülen ve yoksullukla mücadele eden milyonlardan istenen tek şey ise sesini hiç çıkarmadan önlerine konulan insanlık dışı koşulları kabul ederek nefes alıp vermeye devam etmeleridir. Ne alternatif bir ses, ne farklı bir siyasi görüş ne de aleyhe siyasi bir söylem veya oluşuma tahammülü olmayan bu zihniyet, kolluğu ve yargıyı adeta bir sopa gibi kullanarak kendisine dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışmaktadır.
35 yıllık diploması bir cümle ile iptal edilen İmamoğlu’nun yaşadığı hukuksuzluk daha tartışılamadan, bir mafya babasının evine baskın yapılırcasına, 16 milyon İstanbullunun oylarıyla seçilmiş, davet üzerine her halde ifade vermeye gelebilecek bir belediye başkanı, evinin önüne yığılan yüzlerce polis eşliğinde şafak operasyonu ile gözaltına alınmıştır. İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olması nedeniyle gerçekleşen bu operasyon, tüm siyasi rakiplerini hukukdışı yollarla saf dışı bırakmak gibi yollarla iktidarda kalmayı amaçlayanlarca tertip edilmiştir. Yaşadığımız durumu artık ne hukuk dışı gibi ifadeler izah edebilmektedir ne de ayıplamak yetmektedir. Yaşanan aleni bir şekilde faşizmdir. Ve faşizm kınanarak, ayıplanarak, korkularak üstesinden gelinecek bir yönetim biçimi değildir.
Değerli halkımız,
Artık korku duvarının aşılması gerekmektedir. Korkmayın! Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, iş ve aş taleplerinizi en demokratik yöntemlerle haykırın! Birleşin! Korkmayın ve birleşin! Bugün Ekrem İmamoğlu’nun başına gelen şey, aslında tüm ülkeye bir gözdağıdır, tüm ülkenin üzerine bir korku bulutu salmak amaçlıdır. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir totaliter rejim, kendi kendine demokratikleşmemiştir. Faşizmin tek çaresi, birleşmiş bir halkın demokratik yöntemlerle yürüttüğü mücadeledir.
Biz bu demokrasi ve özgürlük mücadelesini kazanacağız. İnsanlık tarihi her zaman daha iyinin, daha ilerinin zaferleriyle adım atmaktadır. Bu en temel bilimsel doğruya sıkı sıkıya sarılmak, gücümüzü, birliğimizi, haklılığımızı en demokratik yöntemlerle dile getirerek bu karanlığı dağıtmak zorundayız.
Kahrolsun faşizm!
Yaşasın demokrasi!