İzmir için aynı suya bakmak

Önce Mısırlı Sanatçı Nelly El Sharkawy'nin, İzmir Akdeniz Bienali'nin 'Aynı Suya Bakmak' adlı sergisindeki 'Karnaval - İzmir' adlı fotoğrafları için getirdiği açıklamaya bakalım. Yazının içinde sanatçının 3 İzmir Kolajı olacak:

Kökleri Kahire'ye dayanan 'Le Carnaval', sanatçının şehrin karmaşık kentsel peyzajını anlamak için kişisel bir keşif olarak başladı ve bu da onu şehrin dokusuna işlenmiş sosyal dinamikleri derinlemesine anlamaya yöneltti.

'Le Carnaval' yaratıcı süreci, birleşik bir mimari kompozisyon oluşturmak için aynı bölge içindeki farklı binalardan parçaları/kesitleri harmanlamayı içeriyor. Bu yaklaşım sayesinde sanatçı, her bir semtin özünü yakalarken, semt sakinlerinin sosyal ve kültürel inceliklerini, kimliklerini, tercihlerini ve değerlerini de tasvir edebildi. 'Le Carnaval', şehrine aşina olduğu varsayımına rağmen sanatçının algısını zenginleştirerek birden fazla anlayış katmanını ortaya çıkardı.

İzmir'in mimari ve kentsel özünü özümsemek için sadece 10 günü olan sanatçı, Urla, Narlıdere, Konak, Çankaya, Alsancak, Darağaç ve Bostanlı gibi yerleri özenle keşfetti ve gözlemlerini binlerce fotoğrafla belgeledi. Ortaya çıkan ilk prototiplerin Kahire'yle dikkate değer bir benzerlik içinde olması, kompozisyon ile bina seçimlerinin yeniden ayarlanmasına yol açtı.

Bu ilk prototipler aşinalığa dayanıyorlardı, bilinen ve rahat olanı yansıtıyorlardı. Fakat sanatçı tanıdık olanla sınırlı kaldığını, bilinmeyene doğru ilerlemekte tereddüt ettiğini fark etti. Bu örgüyü bozmak adına, perspektif, seviye ve ışık gibi hususlara dayanan yeni seçimleri etkileyen ek teknik mimari araştırmalar zorunlu hale geldi. Sanatçıyı, duygularını bir kenara bırakmaya iten bu süreç, çeşitli malzemelerin kullanıldığı bir dizi zihinsel hesaplamaya dönüştü. Bu noktada kolajlar, sanatçının görsel hafızasından şehrin özünü estetik olarak yakaladı.

Süregelen bu proje, sanatçının herhangi bir şehrin kentsel dokusunu görsel olarak yorumlamak için evrensel dilini geliştirdiği bir platform görevi görüyor. Sanatçı, mimari kompozisyonlar aracılığıyla her bir kentin kendine özgü karakterini görsel bir anlatıya dönüştürerek özünü yansıtmayı amaçlıyor.

Bu kolaj fotoğraflardan sonra dönelim 22 – 23 Aralık 2023 tarihlerinde Mimarlar Odası İzmir Şubesi-İzmir Mimarlık Merkezi ana toplantı salonunda gerçekleştirilen ve bence belediye başkan adaylarına rehber olan toplantıya…

Yani Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) tarafından 'Direnen Kentlerde Adalet Ve Demokrasi' teması ile bu yıl üçüncüsü düzenlenen 'İzmir Kent Sempozyumu' na.. Daha önce burada alınan kararlardan sonuçları paylaşmıştım.

Bugün de devam edelim:

'Doğa İle Uyumlu, Yaşanabilir Kent' hedefini ortaya koyan İzmir, ne yazık ki bu hedeften uzaklaşarak, her taraftan kuşatılmış çevre problemleri ile boğuşmaya devam etmektedir.

Bergama'da, Dikili'de, Efemçukuru'nda altın madenlerinin yarattığı ve yaratacağı çevresel risklerle ilgili hukuki ve toplumsal mücadele devam ederken; ÇED Olumlu kararları ile ilgili hukuki süreçlere rağmen, işletmeler çalışmaya ve kirlilik yaratmaya devam etmektedir.

İzmir Kentinin içme, kullanma ve tarımsal sulama amaçlı su kaynakları olan Gediz, Küçük Menderes, Kuzey Ege Havzalarında yerüstü ve yer altı sularının kalitesi en kötü seviyededir ve kirlenmeye devam etmektedir. İçme-kullanma suyu ihtiyacı ile birlikte kentin alternatif su kaynaklarına ihtiyacı da artmaktadır. Kentteki atıksu toplama sistemi, oluşan kentsel nüfus yükünü kaldıramayacak boyuta gelmiş durumdadır.

Kentleşme, artan kentsel göç ve nüfus ile yapılaşmanın getirdiği altyapı yetersizlikleri; su kayıpları, seller, körfezde koku problemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Su ve atıksu yönetiminin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için şebeke ve arıtma tesislerinin revizyon çalışmaları ve yeni tesislerle ilgili yatırım süreçleri tamamlanmalı, doğru bir şekilde işletilmelidir.

Atıkların doğru yönetilememesi nedeni ile plastik kirliliğinin küresel bir sorun haline geldiği günümüzde, ülkemizin genelinde olduğu gibi kentimizde de oluşan atıkların tamamı ayrı toplanamamaktadır. Diğer taraftan sanayi kuruluşlarının yalnız kendi beyanlarına bağlı olarak miktar ve niteliğini bilebildiğimiz atıkların yarattığı riskler devam etmektedir.

Günümüzde İzmir'de 4.520 ton/gün evsel katı atık, Harmandalı Düzenli Katı Atık Depolama Alanı ile Ödemiş ve Bergama Entegre Katı Atık Yönetim Tesislerinde bertaraf edilerek, oluşan biyogazdan elektrik üretilirken, rehabilitasyon çalışmaları devam eden Tire Düzensiz Katı Atık Depolama Alanı'nda 150 ton/gün atık depolanmaktadır. Yıllar içerisinde plansız kentleşme ile yapılaşmanın ortasında kalmış Harmandalı Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi hem kapasitesinin sonuna gelmiş hem de gelişen heyelan nedeni ile sürdürülebilirliğini yitirmiş durumdadır. Kentin acil olarak yeni katı atık değerlendirme tesislerine ihtiyacı vardır.

Sanayi tesisleri, madencilik faaliyetleri, ısınma amaçlı yakıt kullanımı ile birlikte plansız kentleşmesinin de getirdiği hava kirliliğine bağlı çevre ve sağlık riskleri artmaktadır.

Kentsel dönüşüm ve bina yıkım süreçlerinde alınmayan önlemler; partikül madde ile birlikte binanın yaşı ve yapısına bağlı olarak asbest ve diğer tehlikeli maddeler ile birlikte çevre ve sağlık risklerine neden olmaktadır.

Aliağa'da rafineriler, demir-çelik tesisleri, gemi söküm, enerji ve ağır sanayi tesisleri faaliyetleri sonucunda artan çevresel kirliliğin bölgenin kapasitesini doldurduğu ve aştığı yapılan çalışmalarla ortaya konmuş bir gerçektir. Bu tablo doğrultusunda yaşanan çevresel kirlilik bölge halkının, çevre yerleşimlerin ve İzmir kentinin yaşam kalitesini tehdit etmektedir.

Kentin önemli çevre problemlerinden biri de Aliağa Gemi Söküm alanıdır. Dünyada Bangladeş, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerin yanı sıra ülkemizde de gemi sökümü işi tamamen özensiz, adeta vahşi bir yöntemle yapılmakta, bu da ekolojik sorunlara neden olmaktadır. Sökümde kar maksimizasyonu amaçlandığı için çevresel önlemler, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile halk sağlığı göz ardı edilmektedir. Benzer bir durum, kontrolsüzce alana bırakılmış radyoaktif kaynaklı atıklardan dolayı Gaziemir Belediyesi sınırları içerisinde de yaşanmaktadır.

Nükleer ve kimyasal tehlikeli maddelerin sökümü ve bertaraf süreçleri, ilgili kamu kurumları tarafından denetlenmeli, süreç kamuoyu ile şeffaf bir biçimde paylaşılmalı, denetim süreçlerine, meslek odaları ve üniversiteler dahil edilmelidir…

***

Aynı Suya Bakmak böyle bir şey galiba…