İtiraf ediyorum’…

Doğrusu, Güngör Mengi hatırlatmasaydı, aklıma gelmezdi Ekrem Pakdemirli ismi.’¶
İnternet gazetemizle ilgili telefonda bana önerilerde bulunurken bir anda ’“Ekrem Bey ne yapıyor şimdilerde acaba?Bulup konuşsan ne iyi olur. Özellikle ekonomi konusunda, biliyorsun inanılmaz deneyimlidir’” deyince eski genel yayın yönetmenim; iki gün içinde randevuyu almış, Torbalı’’daki çiftliğin yolunu tutmuştuk Ümit’’le.
Ekrem Pakdemirli’’yi kişisel olarak yakından tanıma imkanım olmamıştı. Gazeteciliğimin ilk yıllarında, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektör Yardımcısı’’yken kısa bir görüşmem olmuş; tıfıl bir muhabir olarak, onun sert yüz hatlarından, açıkçası biraz tırsmıştım.
Lafını hiç sakınmadığını, bu yüzden sık sık mahkemelik olduğunu, (Demirel’’e karşı hayli para kaybettiğini) ve gülerken hemen hiç fotoğrafının olmadığını anımsadım yol boyunca.
O gün çiftlikte geçirdiğimiz yarım gün, yaklaşık 3 saate yakın yaptığımız sohbet, 10 yıldır gazetecilik yapan ve bu 10 yılın 8 yılında çoğunlukla AKP’’li politikacıları tanımak durumunda kalan Ümit için inanılmaz oldu. Duyduğu keyfi, ’“ABD’’li başkanla söyleşsem bu kadar keyif almazdım’” diyerek, yazısında da vurguladı zaten.
Ümit’’in bu beğenisinin; Ekrem Pakdemirli’’nin inanılmaz bilgisi ve bu bilgiyi aktarırken, her tür kompleksten arınmış, çok görmüş, çok geçirmiş insanların büründüğü o bilge ruh halini bize de yansıtmasından kaynaklandığını düşündüm yazısını okurken’…
Oruçlu olmasına rağmen öğle yemeği yememiz için ısrar etmesinin, bağında yetiştirdiği 28 çeşit üzümün her birinin tadına bakmamız için çaba sarf etmesi ve biz yedikçe/beğendikçe keyif almasının,
İkbal günlerini hatırlatan en küçük bir davranış, en küçük bir burnu büyüklük hali göstermeyişinin,
Başbakan yardımcılığı yapmış biri gibi değil de sanki 70 yıldır sadece çiftçiymiş gibi davranmasının,
İnanılmaz hafızasının, 50 yıl öncesinin petrol fiyatını, doları, milli geliri, bütçe açığı, ihracat-ithalat vs. vs. rakamlarını bir saniye bile zorlanmadan telaffuz edişinin,
Teknolojiye açıklığının, yeni buluşlar için çalıştığını anlatırkenki heyecanının,
Günde 16 saat çalışışının, sakinliğinin,
Annesinden bahsederken yüzünün aydınlanmasının,
Torununun hastalığından söz ederken büründüğü o üzgün dede halinin, Ümit’’i çok ama çok etkilediğini, sohbetin tanığı kim olsa, fark ederdi zaten..
Bana gelince’…
Benim için söylemesi zor ama’… Bugünkü iktidarın, zamane siyasetçilerinin, bana ANAP döneminin kimi isimlerini mumla aratacağına, rüyamda görsem inanmazdım’…
İzledikleri politikanın hiçbir zaman savunucusu olmasam da, Türkiye’’deki çürümenin, 12 Eylül ve onun uzantısında ANAP iktidarı döneminde başladığını düşünsem de, şu gerçeği yadsıyamam: Fikren karşı olunsa da, AKP öncesi merkez sağdaki politikacılarla konuşmak/tartışmak/yazmak hem daha kolay, hem de daha zevkliydi.
Sizin anlayacağınız, burnu kaf dağında, snop, cool, hep bana rab bana diyen, har hurt/zart zurt tavırlı, kaba, dini silah gibi kullanan, bi bok bildiğini zanneden, arsız, pişkin, tek ideali daha çok para, daha çok koltuk olan, tevazunun t’’sini bile bilmeyen, tek bildikleri nepotizm olan siyasetçilerden öylesine bıkmışım ki’…
Hem toprak adamı, hem profesör, hem anasına düşkün bir oğul, hem torununa tapan bir dede, dini kendisi için yaşayan bir Müslüman, faal politika yaparken çalıp çırpmamış, siyaseti zenginleşmek için yapmamış, müthiş zeki/kültürlü bir insanla; Ekrem Pakdemirli ile sohbet etmek, Ümit’’e olduğu bana da ilaç gibi geldi.
Umarım, Ekrem Pakdemirli röportajını okurken, size de bu duyguların hiç değilse birazını aktarabilmişizdir’…