İşte öyle bir şey’…

’‘Her kuş kendi cinsiyle uçarmış’’ ya hani...
Kendi cinsini/cismini bulmuş gibiydim bu bayram. Havada’…
*
32 yıllık adı konulamamış bir ayrılık, ’‘ayrılık’’ olmaktan çıkıp ’‘kavuşmaya’’ dönüştü bir bayram günü.
Nicedir bayram gibi geçmeyen kişisel bayramlar tarihime, ’‘bayram gibi bir bayram’’ notu düşüldü dün ve önceki gün.
Adını/ortak anılarımızı unutmadığım, öldü mü acaba diye usul usul dertlendiğim ve sonunda tellerin ucunda buluştuğum arkadaşım Kifayet, ete kemiğe büründü sonunda’…
32 yıllık boşluktan çıkıp geldi İzmir’’e, evime’…
*
Üç kız, üç arkadaştık o gece.
Kekeme bir tarih gibiydi geçmişimiz.
32 yıl aradan sonra dile gelip durmaksızın teklemeden konuştu sabaha kadar.
Belleğimizin bir yerlerinde rehin kalmış hasretimizin/sevgimizin/sevincimizin dili çözüldü.
Sorularımız karşılık buldu, anılarımızın buzu çözüldü nihayet.
Kuyulardan/kuytulardan çektik çıkardık sorulamamış/adresini kaybetmiş sualleri’…
*
Bazen ilk sigarasını paylaşan, okulu kırmış haylaz öğrenciler gibi olduk.
Bazen çalılıklar oldu geçmişimiz, takılıp kaldık.
Bazen durgunlaştık
Bazen hınzırlaştık
Bazen çocuklaştık/gençleştik
Çocukları olan yetişkinler olduğumuzu unuttuk bazen.
Bulduklarımızı/bulamadıklarımızı, bulup da kaybettiklerimizi yad ettik.
’‘İyi ki’’lerimizi sıraladık.
’‘Keşke’’lerimize hayıflandık.
Her şeye karşı koyabilecek cesaretlerimizi nereden aldığımızı ve yaşarken nerelerde bıraktığımızı’…
Hala elimizde kalanlarla nereye kadar gidebileceğimizi sorduk birbirimize.
Yüzümüzdeki her bir çizginin, saçımızdaki her bir beyazın hesabını gördük.
’‘Acaba’’ları toprağa gömdük konuştukça.
Hatırlamak böyle bir şey olmalı ki’…
Uzun uzun sustuk bazen’…
*
O gece anılar denizinde Kifayet, ben ve Emine’…
Her birimiz içimizdeki farklı derinliklere doğru kulaç atarken, ortak duygularımızdan biri de; hiç kuşkusuz ’‘hüzün’’dü bence... Asla bir ’‘keder’’ hali değil.
Ahmet İnam’’ın tarifindeki gibi ’‘yaşanan sarsıntıların, tutkuların, sevinçlerin, tatların sessiz, telaşsız, insanın iç dünyasında bir yerlerini sızlatan yorumu’’ydu o hüzün. Yaşananların tortusuna ardından bakma’… Geçmiş zaman dilimini dingin bir tatla değerlendirme, ’‘olduğu gibilik’’le çıkılan bir geçmiş yolculuğuydu.
Çıkılan her yolculuk sonrası gibi, yorgunum şimdi. Ve biraz durgun.
Yeni anılara yer açmış, tozu alınmış anılarla kendini yeniden ölçüp/biçmiş/tartmış bir huzurun eşlik ettiği bir yorgunluk, bir durgunluk bu.
Toplu bir ayinden çıkmış gibi.
Bayram gibi bayram geçirmiş biri gibi. İyiyim.
Herkesin ’‘şeker gibi bir bayram’’ geçirmiş olduğunu umacak kadar da’… İyimserim’…