Her Ramazan geldiğinde, yüzümde tatlı bir gülümseme belirir. İlk günün tadı beni geçmiş anılarım ile buluşturur. Çocukluğumun geçtiği Muğla'ya kadar giderim. Evde annem oruç tutarken, kardeşim ile benim zaten oruç tutmamam mümkün değildir. Televizyonda duyduğumuz Kur'an sesiyle, oruçlar 'çorba' ile bozulurken, yeniden ne zaman tutacağız diye düşünürüz. Evimizin yeri oldukça ilginç bir yerdeydi. Ramazan Topu'nun atıldığı yeri görebiliyorduk. Belki de bu nedenle Ramazan ayının gelişi benim için ilginç anıların da çağrışımıydı.
Top sesinin duyulmasını beklerken bir elimizde su bardağı , diğer elimizde ise o gün evde annem ne yaptıysa onun bir parçası… Top patladığında ise panik için de sadece suyu ancak içebilirsin… Hoş bir seda'dır Ramazan anılarım çocukluğumda… İki katlı cumbalı evimizin ilk katında babaannem otururdu. Bütün Ramazan'daki iftar sofralarını hatırlamazken, sahur sofrası biz çocukların da 'tekne oruçlarını' tuttukları muhteşem anılardı. Bütün kuzenlerim ile birlikte kalkar, evin önünden geçen davulcuya para vermek için yarışırdık. Şimdi geçmişe baktığımda, belki de oruç tutma alışkanlığımı artık sürdürmemiş olmam nedeniyle olabilir, 'nerde geçmiş Ramazan'lar' diyorum. Ne acıdır ki, benim annemin ve babaannemin bana öğrettiklerini ben sevgili oğluma öğretememiş olmanın üzüntüsünü yaşıyorum.
Geçen hafta üniversitedeki son doktora dersim de bir öğrencim, ilginç bir soru sordu bana: 'Ramazan sizin için ne demektir?' dedi. İlk önce ne demem gerektiğini bilemedim. Ama sonra başladım anlatmaya, sadece kendi düşüncelerimi aktararak. Dedim ki: 'bana göre Allah'ın her günü aynı'… Öğrenciler önce ne demek istediğimi anlamadı. Onlara nasıl açıklamam gerektiğini de tam yakalayamadım aslında. Çünkü eğer bir sözü söylüyorsanız, bunun arkasında dayanağınız yani savunduğunuz fikrin açıklamasını yapmanız gerekiyor, yada zaten senden insanlar bunu bekliyorlar.
Ciddi bir 'din eğitimi' almadım ben.. Sadece bir Hac'ı torunuyum. Öyle demokrat bir aile de yaşadım ki, hiçbir zaman baskıya maruz kalmadım. Kardeşime göre daha inançlıydım. Galiba 17 yaşında namaz kılmaya başladım. Çok basit sureler ile dua ettiğimi biliyorum. Ama nedense her ibadetimin beni mutlu ettiğini çok küçük yaşta keşfettim. Günde beş vakit namaz kılacağım diye kendimi hiç zorlamadım. Galiba kendi inancım doğrultusunda bir iman gücüne sahip olmuştum. Bana bu yanlış, olmuyor diyen de olmadı. Evlendiğim de, ve hamile kaldığımda bile namaz kılmaya devam ettim. Hem de oturarak, ibadetimi yaptım çocuğumu dünyaya getirinceye kadar. Annem kızardı: 'bağırsakların şimdi karışacak, çocuğa zarar vereceksin' diye.. Ama onu hiç dinlemedim, kocaman karnımla yuvarlana yuvarlana namazımı kıldım. Kılamadığım günler de bile içimden geçiriyordum. Tanrı ile bütünleşmenin muhteşem bir yolunu bulmuştum.
İman ile inancın artık bir bütünlüğünü yaşıyordum. Beni yaradan-a karşı o kadar sevgi ile bağlanmıştım ki, sanki onun yolunda gitmek beni mutlu ediyordu. Dediğim gibi, bir kitap okumuyordum, birisini dinlemiyordum. Sadece ve sadece bazı ilkelerim olmuştu.
İyi insan olmak, dürüst olmak, yalan söylememek, hak yememek, fakire ve muhtaç kişiye yardımcı olmak, kimseye gönül koymamak, insanları oldukları gibi kabul etmek, af edici olmak, dedikodu yapmamak, birisi hakkında kötü konuşmamak vb…
Şimdi geriye baktığımda Ramazan aylarını neden diğer aylardan farklı kılmadığımı daha iyi anlıyorum. Çünkü bana göre, Tanrı'nın her günü aynı. Ne kısa, ne uzun. Ne sıcak, ne de soğuk. Değişen sadece benim duygularım. Günahlarım ive sevaplarım ile bu dünyada yaşarken, beni farklı kılan tek konunun 'daha iyi insan olma' sevdam olduğunu düşünüyorum.
Ramazan ayı, ayların en faziletlisi diyorlar. Kur-a'nın inişi bu ayda başlamış. Ramazan ayı Allah'a taat ve ibadet, iyilik, ihsan, mağfiret, rahmet ve Rıdvan ayı diyorlar. Ramazan ayı içinde bir aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi var diyorlar. Ramazan ayı mü'min kulun din ve dünya işlerinin düzeltilmesine yardımcıdır. Ramazan ayı duaların çokça kabul edildiği bir aydır diyorlar.
Hepsine katılıyorum ama daha çok katıldığım kalbimin doğruları… İyi insan olmaya çalıştığım sürece Tanrı'ya daha çok bağlandım. Onun istediği insan olmaya çalıştıkça, bir kapıdan girip diğer kapıdan çıkan bir yolcu olarak, bu yolun en imanlı olması için kendimi terbiye etmeye çalıştım. Yapamadığım zaman af diledim. Yeniden yoluna koyuldum.Bu yolculuğumu çok sevdim. Buna klasik HAK YOLU dedim, bu yolculuğun aslında herkes tarafından da sevilmesini istedim. Kimbilir belki de bu yolculuğa, benim gibi bu evrende çıkanlar vardır. Onlara bu ayın hürmetine, güzel bir yolculuk diliyorum. Şükrederek, inanarak, sevgi ve hoşgörü yolunda ilerlemenizi diliyorum. Hayırlı RAMAZAN'lar..