EGEDESONSÖZ - Dünya Bankasından 2017’de alınan 2 milyon dolarlık yardım kapsamında, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı iklim kanununu hazırladı. 2020 yılında Dünya Bankası uzmanları, bazı yerli ve yabancı hukuk/danışmanlık şirketleriyle birlikte hazırlanan kanun TBMM’de görüşülüyor. 

Çanakkale açıklarında 29 düzensiz göçmen yakalandı Çanakkale açıklarında 29 düzensiz göçmen yakalandı

Gündemdeki kanun tasarısı ile iligli teklifine bir tepki de Karaburun Sivil İnisiyatif'den geldi.  Milletvekillerine çağrı yapılan açıklamada "Millet vekilleri iklim değiştirme suçuna ortak olmamalı. TBMM boykot etmek, meclis salonunu terk etmek çözüme katkı sağlamayacaktır. İklim Kanunu teklifine karşı; Meclis genel kuruluna siyasi parti milletvekillerinin eksiksiz katılarak oy kullanmaları, seçmenlerini örgütlemeleri, itirazları toplumsallaştırmaları esas olmalı.." denildi. 

Açıklamanın tamamı şu şekilde:

İklim Kanununa Hayır !
Tehlikenin farkındamısınız !
Doğanın ayarları ile oynamayın !

Paris İklim Anlaşması, sözde sera gazı salınımının küresel seviyede azaltılması hedefiyle hazırlanan, doğa ve canlı yaşamı için ciddi bir tehdit oluşturan ve Türkiye dahil 194 ülke ve Avrupa Birliği tarafından 2015 yılında imzalanarak 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşma. Ekim 2021’de Paris İklim Anlaşması’nı onaylayan Türkiye’nin İklim Kanunu hazırlıkları, 2021 yılında başladı. Taslakları dönem dönem basına yansıyan 20 maddeyi kapsayan İklim Kanunu Teklifi, 20 Şubat 2025’te Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuldu. Bu teklif 5 yıldır çalışılan ve Dünya Bankası’nın finansmanı ile hazırlanan bir metin.

Karaburun Sivil İnisiyatif’ten konu ile ilgili yapılan açıklamada;

“..TBMM’de görüşülmeye başlayan İklim Kanunun teklifinin 4 maddesi onaylandı. 15 Nisan’da diğer maddelerin görüşülmesi ve oylanmasına devam edilecek. 
Uzmanlar, iklim değişikliği ile mücadeleye dair somut düzenlemeler veya ara hedefler içermeyen metnin, bu haliyle bir iklim kanunu olarak okunamayacağını belirtiyor.

⦁    İçinde bilim olmayan, toplum olmayan, doğa olmayan bir teklif iklim kanunu olabilir mi? 
⦁    Kömür, petrol ve gaz tüketimine kısıtlama getirmeyen, hatta teşvik eden, asfalt ve beton politikalara ömür katan bir teklif iklim kanunu olabilir mi? 
⦁    Asıl amacının Avrupa’ya yapılacak olan ihracatta olası engelleri kağıt üzerinde aşmak için karbon piyasasını düzenlemeyi hedef alan bir teklifle iklim korunabilir mi?
⦁    Bilimsel gerçekliği yok sayarak iklimi değiştirenlerin maddi çıkarını sürdüren, iklim değişikliğinden kâr etmesini amaçlayan bir kanun, iklim kanunu olabilir mi? 

İklim Kanunu teklifi TBMM’den geçmemeli..
Millet vekilleri iklim değiştirme suçuna ortak olmamalı.
TBMM boykot etmek, meclis salonunu terk etmek çözüme katkı sağlamayacaktır. İklim Kanunu teklifine karşı; Meclis genel kuruluna siyasi parti milletvekillerinin eksiksiz katılarak oy kullanmaları, seçmenlerini örgütlemeleri, itirazları toplumsallaştırmaları esas olmalı..

Bu kanun ile nelerin amaçlandığı ve bizleri neleri beklediğinin ayırdına varmak çok önemli. Bu maddelere karşı duranları, kanuna hayır diyenleri ötekileştirerek, anlamayarak, susturarak, bilim dışı göstererek ya da oynanan oyunu algılamadan taraf olmak kaygı verici. Kanun içeriğine bilim, çevre, yaşam adına katkı koyarak yön vermeğe çalışmak da olası değil. Paris İklim Anlaşması ve buradan hareketle gündeme gelen İklim Kanunu küresel sermayenin kurallarını ve hedeflerini belirleyen bir metin olarak dizayn edilecek. Konuyu başından beri takip eden ve karşı duranlarca, eldeki tüm belgelerle içeriğinin net olarak bilindiği bu anlaşma için bir kölelik anlaşması deniliyor.

Şimdiye kadar tarımdan, hayvancılığa, sulak alanların korunmasından ,toprağa, zeytinlere, orman ve sağlıklı gıdaya, doğa, ekoloji, insan ve yaşam alanlarına kadar tüm değerlerin korunması adına çalışanların karşısında durularak, doğayı ve insanı sömüren yatırımların önü açılarak, yaşam hakkı gözetilmeden eko kırım suçlarının işlendiği gerçeği ile yüz yüzeyiz. 

Paris İklim Anlaşmasının onaylanması sonrası toplu kuş, tavuk, inek, arı ölümleri, buğday ve orman yangınları artış gösterdi. Sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsü olarak karşımıza çıkarılmak istenen Karbon Ayak İzinin hedefi, tüm insanların ve canlıların hareketini kontrol altına almak. Oysa ki karbon olmadan yaşam olmaz.. Karbon Ayak İzi, birçok canlı ölümlerini de beraberinde getirecek küresel bir tuzak olarak önümüzde duruyor... 
İklim Kanunu için, küresel sermaye ve oyun kurucularının gücüyle dikte ettirilen nice sorunların yaşatılacağı bir pranga benzetmesi yapılıyor. Küresel ısınmanın sonucunda meydana gelen sorunları kılıf olarak kullanarak, bunun üzerine sermaye ve "insan" eliyle, planlarıyla doğa üzerinde uyguladıkları ve uygulayacakları oyuna verdikleri "iklim değişikliği" adı ile yine bir korku ortamı oluşturulmaya çalışılıyor. Yaşatılacak sorunlara da sözde ''çözüm önerileri' ile yine karşımızdalar.

İklim Kanunu teklifi TBMM’den geçmemeli..
Millet vekilleri iklim değiştirme suçuna ortak olmamalı.
İklim Kanunu teklifine karşı; Meclis genel kuruluna siyasi parti milletvekillerinin eksiksiz katılarak oy kullanmaları, seçmenlerini örgütlemeleri, itirazları toplumsallaştırmaları esas olmalı..

İklim Kanunu ile hayvancılık ve tarım da olumsuz bir süreç başlayacak. Daha şimdiden Konya Karaman'da 4 merkezde büyükbaş hayvancılığın yasaklandığı, Burdur Kızılkaya Belediyesince çiftçi, köylü ve halkın sebze, meyve dikmesi ve su kullanmasının yasaklandığı haberlerini alıyoruz.
Avrupa ve Türkiye' de yapay gıda, böcek ve et faaliyetlerinin devam ettiğini ve bu çalışmaların halkın sağlıklı gıdaya erişimini etkilediğini ve bu piyasanın genişletilmeye çalışıldığını biliyoruz.
Bu kanunla seyahatten, alışverişe, su kullanımı kısıtlamalarına ve karbon vergisine kadar pek çok sorunun bizleri beklediği belirtiliyor.
İnsan, hayvan ,tarım, yaşam, doğa ve ekoloji adına pek çok sorunun yaşanacağı dahası bundan sonra ortaya çıkabilecek hastalıklara toptan "iklim değişikliği" hastalığı denileceği ve yeni bir aşılama biçiminin hastalıkları önleme adına gündeme geleceği de belirtiliyor.

Geçmişten ne öğrendik, bu gün ne yapıyoruz, neyi ne kadar algıladık ve ileride bizlerin karşısına çıkarılacaklar ne olacak, ne kadar ilgili ve bilgiliyiz?
Bize süreç her şeyi öğretecek...” denildi.