EGEDESONSÖZ- İntegral Araştırma Koordinatörü Ümit Yaldız ile Gazeteci Fatih Yapar, SonSöz TV’de yayınlanan programda ülke ve kent gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Programda olağanüstü kurultayı ile sonrasında büyükşehir belediye meclis başkanvekili ve komisyonların belirlenmesi sürecinde CHP Genel Merkezi ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay arasında yaşanan kriz ele alındı.
Olağanüstü kurultayda Milletvekili Ednan Arslan’ın PM’ye alınması konusunda Başkan Tugay ile Özgür Özel’in yakın siyaset yaptığı isimlerden birisi olan Malatya Milletvekili Veli Ağbaba arasında gerginlik yaşanmıştı. Yaşananların akabinde parti genel merkezi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan grup başkanvekili ile meclis komisyonlarının belirlenmesine el koymuş ve süreçte Levent Yıldır grup başkanvekilliği görevinden alınmıştı.
BUGÜN İYİ OLDUĞU BELEDİYE BAŞKANI İLE 3-4 AY SONRA MESAFELİ OLABİLİYOR
Gazeteci Fatih Yapar, parti içi krizi yorumladı. Gazeteci Yapar, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ile parti üst yönetimi ve bazı belediye başkanları ile yaşadığı gerilimlere ilişkin olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Her belediye başkanının kendi dünyasında belediye bürokrasisi ile ilişkisi var. Her bürokrasinin farklı kurumlarla ilişkisi var. Her belediye başkanı kendi açsından bir diplomasi yürütüyor. İzmir büyükşehir belediye başkanı ile ilçe belediye başkanları arasındaki diyalog uzun süredir gelgitli. Bir belediye başkanı düşünün; Tugay’ın göreve geldiği itibaren en yakınında şu var diyemiyorsunuz. Bugün iyi olduğu belediye başkanı ile 3-4 ay sonra mesafeli olabiliyor. Konjonktüre göre ilişkiler gelişiyor daha çok. Belediye başkanları da böyle tanımlıyor bunu. Bir belediye başkanı kendisine ne kadar yakın ya da uzak olduğunu tanımlayamıyor. Aziz Başkan döneminde böyle değildi. Bir olmazı vardı. Olmazsa 5 yıl olmazdı. Tunç Soyer, ilçe belediyeleri ile siyasete girmiyordu ancak Cemil Başkan siyasi olarak da süreçlere müdahale eden birisi…

İZMİR’E “ÖZEL” MÜDAHALE: GEREĞİNİ YAPIN!
Kurultay sürecindeki en önemli konu Tugay’ın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatı ile CHP il başkanı arasında başlayan imza toplama sürecinde iletişimin oluşmamasıdır. Genel Başkan Özel ‘olağanüstü kurultay var, kayyum atanma durumu var, listemi koruyacağım, bana sahip çıktığınız kadar listeme de sahip çıkın’ demiş. Her ilin başkanları da kendi illerinde bunu anlatmış. Tugay’ın isim önerdiği, hayır denildiğinde tepki gösterdiği, en büyük tepkiyi Malatya Milletvekili olan ‘benim ağabeyim’ dediği Veli Ağbaba’ya gösterdiği bir süreç oluyor. Konunun neredeyse küfürleşmeye varıp gerginlik sonlanması ile Veli Ağbaba’nın konuyu Genel Başkana aktarması ve Genel Başkanının da ‘gereğini yapın’ ifadesinin olduğu bir süreçten bahsediliyor. Veli Ağbaba’nın İzmir’deki belediye başkanlarını örgütlediği ve talimat verdiği bir isim var: Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa Günay. “Veli Ağbaba’nın sözü, Genel Başkanın sözüdür, Mustafa Günay’ın sözü Veli Ağbaba’nın sözüdür” düşüncesi var. Bu hikayede bazı belediye başkanları kongrede oy toplama döneminde şu ifadeleri kullanmış; Biz araya girmek istemiyoruz kendi imzamız varsa gider Ankara’ya veririz diyenler olmuş. Burada da belediye başkanlarından bazıları genel başkan ne düşünüyor diye merak ettiler. Veli Ağbaba’nın sözü gerçekten Genel Başkanın sözü mü? Bir karar alındı. İki genel başkan yardımcısı Deniz Yücel ve Murat Bakan ile Gökhan Zeybek ve Ensar Aytekin ilçe başkanlarını da sürece dahil edince bu işin arka planında Özel’in olduğunu tüm ilçe başkanları anladı. Herkesi ifadeye çağırır gibi ‘gelin, ne düşünüyorsunuz söyleyin’ denildi. İlçe belediye başkanlarında bir sıkıntı olsaydı açık oylama yapılacaktı ve kim genel başkanın talimatını yerine getiriyor, kim getirmiyor diye bakılacaktı. Cemil Tugay önce Yıldır’ın kellesini vermek istemedi. Onu ikna etmeye çalışan ilçe başkanları ve milletvekilleri oldu. Sonra isim olarak uzlaşıldı ve Altan İnanç’ın grup başkanvekili olması ile sonlanan bir süreç yaşandı. Belediye başkanlarını Yıldır ile problemi olabilir ancak asıl mesele Tugay ile belediye başkanlarının arsındaki problem. Yıldır’ın görevden alınıp alınmamasının asıl muhatabı Cemil Tugay”

BÖYLESİNİ İLK KEZ GÖRÜYORUM
Ümit Yaldız ise “Cemil Tugay’a siyasi bir balans ayarı yapıldı. Olağanüstü kurultay sürecinde başlayan bir itiş kakış var, Aslanoğlu ile Tugay arasında bir durum var. Bu büyüdü, Genel Başkana yansıdı ve Genel Başkan da ‘Tugay’a haddini bildirin’ dedi. Genel Başkan yardımcılarını İzmir’e göndererek Tugay’ın vezirini aldılar ve bu sana mesaj olsun mu denildi. Ben 25 yılı aşkın süredir kente gazetecilik yapıyorum. Doğruyol Partisinde de DSP’de de ve Kocaoğlu döneminde, Soyer döneminde de böyle bir şey görmedim. Belediyenin rutin komisyon seçimlerini genel başkan yardımcıları, YDK üyelerinin dahil olması söz konusu. Ankara’nın bu denli sürece müdahil olduğunu, siyaseten kuşatma yaptığını, kelle alarak emsal verdiğini ilk kez görüyorum” dedi.
ARSLAN "R" YAPTI, TUGAY'I SATTI
Sürecin Cemil Tugay cephesinde yanlış yönetildiğini ve Ednan Arslan’ın sürecin önemli aktörlerinden biri olduğunu dile getiren Fatih Yapar, “Burada mevzunun Ednan Arslan üzerinden başlaması söz konusu. Arslan ile Tugay arasındaki süreç 1 yıllık ilişki. Muhalefet sürekli bir saldırı yapıyor, Ednan Arslan dışında onu savunan kimse yok. Tugay’da bu vefayı göstermek istiyor. Ancak bu zamanlama, o zamanlama mı? Değil. Ednan Arslan’ın İzmir Milletvekili sıfatı ile Genel Başkanın gözünde durumunu da gördük. Bu iş savaşa dönüşmeden toparlayabilirdi. 2-3 telefon trafiği ile sorun halledebilecekken, sanki Arslan genel başkanın en nefret ettiği X birisiymiş gibi Tugay’ın yanına paket gibi konuldu ve buldozer gibi üzerinden geçilme talimatı verildi. Sonra İzmir Milletvekili Arslan “R” yaparak sürece destek verdi. Yani Cemil Tugay’ı sattı. Büyükşehir Belediye başkanın da Ankara’da şöyle anlatmış Ednan Arslan: ‘Ben onu tutuyorum, onun kontrolü bende, bir şey olunca bana söyleyin’ gibi bir değerlendirme. O bende diye oraya satıp, bu bende diye de oraya satarsanız arada bir şey olmadığınız ortaya çıkar” diye konuştu.
CEMİL TUGAY’I BİR DE PARTİSİ SİLKELEDİ
Araştırmacı Yaldız ise şunları söyledi:
“Ednan Arslan’ın siyasi hocası Abdül Batur’dur. Batur çeyrek asır boyunca Doğruyol’dan seçilip her dönem ‘en’ olabilen siyasi aktördür. Kılıçdaroğlu-Özel sürecinde hamle hatası yaptı sadece. Ednan Arslan, Batur ile hareket etiği için ilk turda Özel’e oy vermedi, ikinci turda oy verdi.
Başkan Tugay her ne kadar Özgür Özel projesi gibi doğmuşsa da aradan geçen süreç içinde İmamoğlu ile hareket etme kararı aldı. Aslanoğlu, Ankara tarafından zırhlanmış, yanına 2 genel başkan yardımcısı ve YDK üyesi konulmuş ve ilçe Belediye başkanları düzeninde konumlanmış. Tugay’ın şu anki koşullarda Aslanoğlu’nu yeme şansı kalmamış. Cemil Tugay, Erdoğan’ın talimatı ile silkelenen belediye başkanları arasındaydı. Şimdi Tugay bir de kendi partisi tarafından silkelenmiş.
Ertelenmiş olan Aykut Erdoğdu meselesi tekrar gündeme gelebilir. Başka bir isim genel sekreter veya genel sekreter yarımcısı olarak gündeme gelebilir. İlçe belediye başkanları ile Tugay arasındaki hatlar derinleşebilir. Tugay ‘yeri geldiğinde hesaplaşırız’ demiş. Kocaoğlu geçmişte o hesaplaşma gücünü elinde tutan biriydi. Cemil Başkan’ı şöyle hatalı buldum; Kocaoğlu olsaydı kurultayda herhangi bir PM ya da YDK üyesi talebi ile gitmezdi. Neyle giderdi? Alabileceği, taşıyabileceği yükü görür tanımlar ve neyi isteyebilecekse ki olmazı isterdi ilk önce. YDK üyelerinden bir tanesinin üstünü çizdirebilirdi. Kocaoğlu çünkü onu isterdi. Kocaoğlu siyasi sürecine ilk 4-5 yıl hiçbir şey istememiştir. Ta ki gücü eline alana kadar. Siz 3 PM, 2 YDK üyesi önerirseniz zaten baştan strateji hatası yapmış olursunuz. Ednan Arslan’ı PM’ye taşıyacağım… Taşıma. Bunu yapacağına YDK’dan birini üstünü çizmiş olabilirdi. Tugay’ın danıştığı, akıl aldığı isimlerin Genel Merkez ile iletişim kopukluğu olduğunu gösteriyor.

YILDIR, TUGAY’IN SİYASETEN NAMUSUNA DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA…
Bence Tugay bu süreçten de gerekli dersleri almıştır. Her ne kadar kelle alınmış gibi görünse de Yıldır’ı Başkan Vekili yaparak korumuştur. 2 koltuğu boşaltıyor ama yakınında bir koltuk veriyor. Bu Tugay’ın yoğurt yiyişi hakkında ipucu veriyor. Fırsatını bulunca başka bir şey yapabilir. Yani il başkanı da yapabilir. Yıldır, Tugay’ın siyaseten namusuna dönüşmüş durumda… Tüm süreç Tugay-Yıldır bağını güçlendirmiştir. Her ilçe belediyesini sokakları pis hizmet üretemiyorlar. Hizmet üretecek mermi yok. Silahları boş. Büyükşehir’e ihtiyaçları var. Büyükşehir kendini taşımaktan aciz görülebilir ancak büyük kesintiler geçtikten sonra Büyükşehir kendini toparlayacaktır. Büyükşehir ile uyumlu olan, maksimum faydayı alan belediye başkanları kendini sonraki döneme taşır. Mustafa Günay, Veli Ağbaba’nın korumasında olabilir ama Tugay’ın hedefinde olan isim olacaktır. Yerel yönetimler açından çok talihsiz bir dönem”

KOCAOĞLU’NUN AÇIKLAMASI MOTİVASYON YARATMA AMAÇLI
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin geçmiş dönem başkanlarından Aziz Kocaoğlu’nun Silivri Cezaevi’nde bulunan Ekrem İmamoğlu ziyareti sonrasında yaptığı “İmamoğlu’nun bir mektubu var ve o mektup 19 Myaıs mitinginde okunacak” açıklamasını yorumlayan Ümit Yaldız, “19 Mayıs’taki miting için bir motivasyonu amaçlıyorlar. Mitingleri canlı ve kalabalık tutuma amaçlı stratejik bir mesaj diye okudum. Kocaoğlu’nun kendi davası ile bu davayı örtüştürdüğüne yönelik açıklamalarını yakından takip ediyorum. 2 Mayıs 2011’den başlayarak sürecin birlikte inceledik ve birlikte FETÖ’cü mahkemeler tarafından yargılandık. Bugünkü Genel Başkan Yardımcısı Murat Bakan’da avukatımızdı… İstanbul’daki operasyon devletin tüm mekanizmalarına dayanmıyor. Buradaki operasyonda belediyenin yüzde 90’ı yok. Belediyenin 2-3 şirketi var. Dosyaların içi bu kadar boş. İzmir’de 6 aylık bir izleme vardı. Her yere dönemin FETÖ’cü savcı ve emniyet mensuplarının yönlendirmesi ile kişiler görevlendirilmiştir. O davada sanıkları çağıran mübaşir bile belki FETÖ’cü çıkmıştır. Dava sürecinde rol alan 100 yargı ve emniyet mensubunun 90’ı FETÖ’den yargılandı. O bir FETÖ operasyonuydu. Burada hem dosya içeriği açısında aynılık yok, hem 2011’de devleti işgal eden yapı daha titiz bir çalışma yapmıştı. Genel sekreterin odasındaki böcek görüntüleri vardı dosyada. Ancak İmamoğlu davasında bir şey yok şu ana kadar anlatılanlar içinde. MASAK raporları ile ilgili konuşuluyor. Ne var bu raporların içinde? MASAK raporu dediğin EFT, banka dekontları. Sağlıklı bir yargılama sürecinde İstanbul’daki davanın içinin boşluğu ile İzmir’deki davanın boşluğu örtüşebilir. Biri FETÖ’nün yaptığı bir operasyondu, İstanbul’da ise aceleye getirilip yapılmış bir operasyon var. Ben o yüzden ilk günden itibaren söylüyorum. Buradan bir örgüt oluşturmak ve lideri olarak İmamoğlu’nu göstermek çok zorlayıcı bir hukuk yorumu” diye konuştu.

ERDOĞAN RAKİBİNİ TUTUKLATTI ALGISI OLUŞMAYA BAŞLADI
İmamoğlu operasyonunun topluma ve dünyaya yansımalarını değerlendiren Ümit Yaldız şunları söyledi:
“Bu iş siyasidir algısı oluştuğu anda İmamoğlu para sayarken görüntü de koysanız toplumu ikna edemezsiniz. Bir noktadan sonra kitle ağırlık olarak neye inanırsa altını hiçbir şeyle dolduramazsınız. Dünyada da yavaş yavaş Erdoğan rakibini tutuklattı algısı oluşmaya başladı. Türkiye açısından bunlar dezavantaj. Türkiye’de şu oluyor; 50 binden fazla insanımızın ölümünden öldürülmesinden şehit edilmesinden sorumlu Abdullah Öcalan bir barış elçisi gibi tanımlanıp özgürlüğü konuşuluyor. Milletvekili olacağı yorumları bile yapılırken belirli bir kesimin de toplama kampı tarafından tanımlanan Silivri’de oluşu tartışmalı bir görüntü yaratıyor. Bahçeli’nin yaptığı açıklamanın sebebi de bu. Milliyetçi muhafazakâr değerlere sahip kişilerin hapse atılmasını toplum başka bir şekilde değerlendirecektir. Bugün liselerden başlayan ve mitinglere kadar uzanan karşı tarafın örgütlenmesinde bunlar da etken oluyor. Liseler 1970’lerden beri siyasetten uzak bölümlerdi. Gösteriler liselere inmemişti. İlk defa liseler örgütlü bir eylem yapıyor. Bu eylemin ana fikri ne? Haksızlık, adaletsizlik yapıldığı duygusu. Toplumsal muhalefet denilen kavram her geçen gün güçleniyor. Liselerde oturma yapan çocuklar üniversiteye gittiğinde başka eylemler yapacaklardır”

MANSUR YAVAŞ HALA YÜZDE 50 BANDINI AŞIYOR
Yaşanan gelişmeler içerisinde ismi cumhurbaşkanlığı adaylığı için de konuşulan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın süreç içindeki pozisyonunu yorumlayan Yaldız, “Olağanüstü bir sürece girildi. CHP adına İmamoğlu siyasi bir namusa da dönüştü. CHP’nin doğal lideri olarak görülüyor. Buna rağmen Mansur Yavaş, Erdoğan karşısındaki güçlü konumunu koruyor. Yavaş’ın 3’üncü bir yol açama ihtimali de var. Yavaş süreci dikkatli yürütüyor. Bence mağdurdur Yavaş. Erken bir önseçim yaparak taca atılmıştır. Her şey normal seyrinde yürüseydi biz CHP’nin önseçimine yüzde 40’tan fazla katılım olur mu olmaz mı onu konuşuyor olurduk. Bugün bakıldığında hala elimizdeki veriler gösteriyor ki ikili yarışmalarda yani İmamoğlu ve Erdoğan arasındaki yarışlarda İmamoğlu hala yüzde 50’leri bulabilmiş değil. Mansur Yavaş denildiğinde yüzde 50’yi geçiyor. Mansur Yavaş, Cumhur İttifakı mahallesinden ciddi oy alıyor. Erdoğan gitsin diyen AK partililer var, Cumhur İttifakı meselesine çok ikna olmayan MHP’liler ve İYİ Partililer var. İmamoğlu’nun Yavaş’a fark attığı alanlar varsa İmamoğlu-DEM yakınlığıdır. Rakibinin mahallesinden oy alma ihtimali Yavaş’ta daha yüksek. Bunun bir diğer nedeni İmamoğlu’nun siyasal toplumsal kutuplaşmanın 6 yıldır bir parçası olmasıdır. Yavaş süreçte tüm polemiklerin dışında tutmayı başardı kendisini. CHP onu bir plan olarak görüyor mu, görmüyor mu, bilemem ama seçimi kazanacak aday formülü ortaya çıkarsa Yavaş güçlü bir aday olarak ortaya çıkıyor.Özel’in adaylığı meselesi var. İmamoğlu’nu hukuken problem yaşaması halinde Özel’in aday olmak isteyeceği, İmamoğlu’nun adayının Özel olacağı gibi varsayımlar var. Tüm bu projeyi ve senaryoyu Erdoğan’ın istediğine yönelik iddialar var. Erdoğan 3 isim arasında biri ile yarışması gerekse Özel’i tercih edecektir” ifadelerini kullandı.
NE KADAR OY, O KADAR DELEGE SİSTEMİNE DÖNÜLMELİ
Cumhuriyet Halk Partisi’nin delege yapısını değerlendiren Yaldız, “İddiaların temelinde Ankara’nı doğusundaki illerin delegeleri var. CHP’nin büyük bir açmazıdır bu. Tüzükle bunu aşmak mümkün ama genel başkanların işine gelemez. CHP’yi analiz ettiğinizde oyların büyük bölümünü Büyükşehirler ve batıdan alan bir parti. Doğu Ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yüzde 3‘leri geçemeyen bir parti. Tüzük gereği o ilin milletvekili sayısının 2 katı delege olabiliyor. İzmir’in 56 kurultay delegesi var. Erzurum’da belediyen yok, milletvekilin yok ama 2 katı delegen var. Bu 2 katı delege nedir? Kurultay’da gelirler çok rahat ikna edilirler ve oy kullanırlar. Hepsi delege ağasıdır. Herhangi bir siyasi hedefi yoktur. Tunceli’de CHP’nin milletvekili, belediye başkanı var mı? Yıllarca CHP Genel Başkanını taşıdı Tunceli. CHP’nin bin 300 kurultay delegesinin 500 tanesi bu illerden çıktığı için bugün bunlar yaşanıyor. Tokat’tan gelip Çiğli’den Aliağa’dan meclis üyesi olan insanlar var. Başka illerden gelip meclis üyesi olanlar var. Bunu aşmanın yolu şu, milletvekili katsayısı olsun ancak parti performansı da etki etsin. Aydın’dan yüzde 30 oy alırken, İzmir’de yüzde 40’ın üzerinde oy alırken buranın temsili ile Van’ın temsili aynı olamaz. Olunca böyle oluyor. Kurultay’dan kurultaya oy deposu olan rahatlıkla kontrol edilebilen delege oluyor. O zaman CHP ‘ne kadar oy, o kadar delege’ sistemine geçmiş olur ve sorunları aşmış olur” dedi.
BU KURULTAY İPTAL OLABİLİR
2023 Kurultayı ile ilgili yürütülen soruşturmaya da değinen Yaldız, “86 kişinin ifadesi var kurultayla ilgili. Çok sayıda kurultay delegesinin ‘bana para teklif ettiler, market fişi verdiler, bunları dağıttık’ itirafları var. Bu kurultay iptal olabilir. Gördüğümüz ifadeler tutanaklara aynen geçtiyse hukuken CHP’yi iyi günleri beklediğini söyleyemem. Olağan kurultay iptal edildiğinde Olağanüstü kurultay da iptal edilmiş olur. Kılıçdaroğlu ve ekibinin göreve davet edilmesi ihtimali hala var” dedi.




