Temel ile dursun kavga eder ve mahkemelik olurlar.
Hakim Temel'e sorar: 'Bu adamı merdivenden ittin mi?'
Temel yanıtlar: 'Hayır! Sadece bir basamak ittim, diğerlerinden kendisi düştü'
Bizde holding şirketler hakkında size bir adım attıralım, diğer adımlar size ait.
Genel olarak holding, üretim ve satış gibi faaliyetlerde bulunmayan, şirketlere iştirak eden ve çoğunlukla şirketlerin büyük ortağı durumunda olan veya başka yollarla hakimiyetini elinde bulunduran şirketler olarak tanımlanır. Bununla birlikte holding şirket kurmak için herhangi bir şirket üzerinde hakimiyet tesis etmek veya iştirak etmek zorunlu da değildir.
Holdingler farklı şekillerde sınıflandırılsa da Ülkemizde, 'şirketlere iştirak eden ve genellikle büyük ortak konumunda olan ve bir şekilde hakimiyeti elinde bulunduran', ' saf holding' şeklinde kurulmaktadırlar.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)'nda holdingler özel olarak düzenlenmemiştir. Sadece 519. Madde de '…başlıca amacı başka işletmelere katılmaktan ibaret olan holding şirketler…' olarak bahsedilerek 'saf holding' türüne atıfta bulunulmuştur.
TTK'da Holding şirketlerin türü tanımlanmamakla birlikte Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın ilgili Tebliğine göre, bakanlıktan izin alınarak anonim şirket türünde kurulabilmektedirler.
Holdingler genellikle başka şirketlerin hisse senetlerinin ayni sermaye olarak konulması suretiyle kurulmaktadır. Ayni sermaye koymanın prosedürü göz önünde bulundurulduğunda, başka şirketlerin hisse senetlerine sahip olanlar önce sermaye taahhüdünde bulunmak suretiyle bir holding şirket kurmakta, daha sonra ellerindeki hisse senetlerini holdinge satarak sermaye taahhütlerini kapatmaktadırlar.
Holdingleşme neden gerekli
Teknolojinin son derece etkin kullanıldığı günümüzde üretimden satış pazarlamaya kadar bütün süreçlerin iyi yönetilebilmesi merkezi bir yönetim ile mümkün olabilmektedir. Holdingleşme ile unvan, marka, tasarım, fikri mülkiyet hakları ve patentlerin işletmeler arasında karşılıklı yararlanmaya sunulması; bilgi alışverişi ve özellikle bilgisayar programlarının kullanılması mümkün olabilmektedir.
Ayrıca, risk paylaşımı, karın aynı grup içinde kalması, güçlü finans imkanlarının yaratılması, uluslararası yayılma, güçlü rekabet ve özellikle vergisel avantajlar holdingleşmeyi cazip kılmaktadır.
Vergisel avantajların üzerinde duracak olursak;
1- İştirak edilen şirketlerin kar dağıtımı halinde, Holdinge dağıtılan kar payı üzerinden, gelir vergisi stopajı yapılmaz.. Holding şirketi bu karı gerçek kişi ortaklarına en erken bir yıl sonra dağıtabileceği için vergi bir yıl gecikme ile ödenir. Dolayısıyla vergi, grup tarafından finansman olarak bir yıl süreyle kullanılmaktadır.
2- Holdinge dağıtılan kar paylarına iştirak kazançları istisnası uygulanmaktadır.
3- Holding aktifinde yer alan bağlı şirketlere ait iştirak hisselerinin satışı halinde, bu satıştan elde edilen kazancın %75'i kurumlar vergisinden istisna edilmektedir.
4- Holdingde bağlı şirketler için doğrudan verilen hizmetlere ilişkin giderler ilgili şirketlere aktarılarak o şirketlerde gider yazılabilir.
5- Holding aktifinde 2 yıl süreyle bulundurulan iştirak hisselerinin satışı katma değer vergisinden istisnadır.
6- Holding banka ve finans kuruluşlarından temin ederek aynı şartlarla iştiraklerine kullandırdığı borçlanmalar, örtülü sermaye sayılmamaktadır.
7- Ellerindeki başka şirketlere ait hisse senetlerini holdinge ayni sermaye olarak koyan ortakların bu işlemi, hisse senetlerinin satışı mahiyetinde olduğundan bu satıştan elde edilen kazanç değer artışı kazancıdır. Ancak Gelir Vergisi Kanunu'nda hisse senetlerinin 2 yıl süre ile elde tutulmasından sonra elden çıkarılması halinde elde edilen kazanç değer artış kazancı sayılmayıp vergilendirilmemektedir.