20 Ağustos tarihli Sabah Gazetesi’’ndeki yazısında Sn. Mahmut Övür, bizzat sayın İçişleri Bakanı’’nın ağzından ’“Bu Kürt-Demokrasi açılımı bir Devlet Projesidir’” dediğini yazmıştı.’¶ Kendisine, 21 Ağustos’’ta ’“bunun bir Devlet Projesi olmadığını, olsa olsa sayın Başbakanın Kürt kökenli danışmanlarının projesi olabileceğini veya Irak’’tan çekilecek olan ABD’’nin Kuzey Irak’’ta kurdurduğu yapay devleti koruma projesi olabileceğini’” yazmıştım.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre proje:
’“Değişik alanlarda önceden plan ve programa alınmış, kurum ve kuruluşların yönetim organları tarafından onaylanmış, kısa ve uzun vadeye bağlanarak özel kurum veya devlet adına gerçekleştirilmesi kabul edilmiş bilimsel çalışma tasarısı’” demektir.
Yani içyüzünü Kandil’’in bildiği ama TSK’’nin bilmediği bir proje, ’“Devlet Projesi’” olamaz.
26 Ağustos’’ta Genelkurmay Başkanı’’nın açıklamasıyla, bunun bir Devlet Projesi olmadığı ortaya çıktı. Anadolu’’da bir deyiş vardır:
’“Gizli sevişen ortalık yerde doğurur.’”
Ne oldu şimdi?
Defalarca uyardık. Anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerini tartışmaya açıyorsunuz, üstelik kimlerle!..
Psikopat, bebek katili, uyuşturucu baronu Apo’’nun katil sürüsü PKK ve onun siyasi uzantısı olduğunu açıkça kabullenen DTP ile’… Türkiye Cumhuriyeti Devleti’’ne zarar verecek her olayın, her düşüncenin içinde devamlı yer olan ülke sevgisi bonzai, nefreti okaliptüs kadar olan, kimi tarikatlar, kimi Soros tarafından beslenen kiralık kalemlerle’….
Anayasamızın bu maddesini tartışmaya açarsanız, Anayasa’’yı İhlal suçu işlemiş olursunuz.
Bu devletin bir düzeni, bir geleneği var ve bu bizim bin yıllara dayanan devlet tecrübemiz gurur kaynağımız olmalıdır.
Eğer siz devleti, belediye encümeni gibi görüp öyle idare etmeğe kalkarsanız her işiniz gibi bu açılımızda daha öncekiler gibi açılmadan iade edilir.
Ülkede gerginliği artırırsınız güvenliği, asayişi sağlamada çok zorlanırsınız, olan MİLLETE olur, birliğimize, beraberliğimize olur.
Bu gelişmelerden rahatsız olan bazı AKP’’li Milletvekillerinin şikayetçi oldukları bir konu da danışmanların durumudur. Anlattıkları özetle şöyle:
Eğer bir ülkede danışmanlardan biri; Osmanlının son zamanlarında devleti çok zora sokan Kürt-Teali Cemiyeti’’nin kurucusunun torunu ise ve dedesinin o zamanki uygulamalarının bugünkü versiyonunu ABD ve AB üzerinden bize dayatıyorsa ve sırf kendi ticari çıkarı için onbinlerce fındık üreticisini perişan edebilecek gücü kendinde bulabiliyorsa;
Yine bir diğeri, daha önce aylık 800 TL para ile çalışan yakışıklı bir Kürt delikanlısı iken, bugün giydiği ayakkabıya bin dolar verebiliyorsa ve tanesi otomobil fiyatından pahalı olan motosikletlerden koleksiyon yapabiliyorsa, daha önce veresiye yemek yediği restorana dolarla bahşiş bırakabiliyorsa;
Yine danışmanlardan birinin babası PKK mensubu olarak yıllarca dağlarda MEHMETÇİKLE savaşıp bu gün hala PKK ile irtibat görevini sürdürüyorsa ve bunlar aile olarak yurtdışında rafineri sahibi olabiliyorlarsa (bir rafinerinin maliyetini Sn. Ahmet Çalık ve Sn. Aydın Doğan’’a sorabilirsiniz)
bütün bunlardan haysiyetli, şerefli bu ülkeyi herkes gibi karşılıksız seven AKP’’li milletvekilleri çok ama çok rahatsız olurlar.
Ve inanın siyasette hiçbir şey GİZLİ KALMAZ.
Hesap günü mutlaka gelir ve o gün geldiğinde, ister Suudi babalarının yanına kaçsınlar, ister ABD Utah’’taki çiftliğe kaçsınlar, ister Mızrahi Barzani’’nin yanına, ister mam (Kürtçe amca) Celal’’in yanına kaçsınlar; TÜRK ADALETİ bulur, getirir, yargılar ve cezalarını verir.
Bu ülkede yaşayan herkes gibi etnik kökeni ne olursa olsun bizim de Kürt kökenli vatandaşlarımızla bir problemimiz yoktur ve asla olamaz.
Vatan, bayrak, üniter yapı, ordumuz hakkındaki düşüncelerimiz hep aynıdır.
Demokrasimizin gelişmesi, kişi hak ve özgürlüklerinin çağdaş standarda ulaşması, beraberce yoksulluğu, fakirliği yenmek, zenginleşmek için hep aynı şeyleri düşünüyoruz, aynı gayretleri sarf ediyoruz.
O zaman yanlış olan ne?
Neden başaramıyoruz?
Bence iki yanlışımız var’…
Birincisi: Bu Demokratik açılımı yapacak siyasi iradenin bizzat kendisinin demokrasiye inanması, demokrat olası gerekmektedir. Demokrasiyi istediği istasyona gidecek bir araç olarak gören kafalarla bu açılım olmaz’…
İkincisi: Bu açılımın muhatabı sadece ve sadece MİLLET olmalıdır. Özellikle G.Doğu Anadolu bölgemizde yıllarca ağalık, şıhlık, aşiret reisliği yapıp, oradaki tüm devlet ihalelerini alıp yöre insanımızı sömürenler, sonra da utanmadan korkmadan devletimizi, vatandaşımızı tehdit edenler, vatandaşlarımızın oyuna bile ipotek koyan sapkınlar asla muhatap alınmamalıdır.
Herkes aklını başına almalı. Söyleyecek lafı olanlar konuşmalı, korkmamalı.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ buna benzer çok sıkıntı gördü.
Hepsinin oyununu bozduk, yine bozacağız.
İnanmayan Ankara’’ya ANITTEPE’’ye baksın. Çünkü Sarı saçlı mavi gözlü adam bize bakıyor.
Sağlık ve Başarı Dileklerimle’…