Hem ülkeyi hem kendinizi kirlettiniz!



Tarlasını traktörle süren çiftçinin eline yüzüne bulaşan mazot ve yağ, kir değildir, çalışmanın izidir o, su ile yıkarsınız tertemiz olur..

Ekmeğini kömürden kazanan bir emekçinin karası, kir değildir. Kömür karasıdır o, yüz karası değil!.. Su temizler onu!..

Duvar ustası, boya ustası, oto tamircisi hoş görünmez göze iş kıyafetiyle’… Kirlilik değildir bu. Aksine ekmeğin emekle kazanıldığının kanıtıdır o görüntü. İş bitiminde eser kalmaz kirlilikten.

Ekonomik bir değer ve istihdam yaratan bir sanayicinin teri, sıkıntıları kir değildir. İnsanına destek olmanın verdiği onurdur o.

Kirlilik erdemlerin kaybedilmesidir. Erdemlerini kaybeden birey kirlenmiştir. Kirli bireylerin çoğunlukta olduğu toplum da kirlenmiş demektir.

Sizce, şimdi yazacaklarım Aklanma mıdır, yoksa Kirlenme midir?
*Başbakan Erdoğan: ’“ Demokratik Açılım sürecini, tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan anlayışı içinde sürdüreceklerini bildirerek, üniter yapımız üzerinde herhangi bir spekülasyona bir defa müsaade etmek asla mümkün değil’” dedi.
-İçlerinde örgütün Türkiye’’de düzenlediği baskınlara katılanların da olduğu bir grup PKK militanı, kendi askeri kıyafetleri ile Habur Sınırından Türkiye’’ye geldiler. Habur’’da kurulan Seyyar Mahkemede yargılanan PKK’’lılar, rahatsız olmasınlar diye, binada bulunan Türk Bayrakları ve Atatürk resimleri yargılama süresince indirildi ve adam başı 4 dakika yargılama süresinde, ’“biz pişman değiliz’” demelerine rağmen serbest bırakıldılar!...
Tek Bayrak, öyle mi?Tek Bayrak oldu, Yok Bayrak’…
*Başbakan Erdoğan’’ın çocukları, kendisinin maddi durumu yeterli olmadığı için, yakın dostu ve bir CHP Milletvekiline istediği yönde oy kullanması için rüşvet teklif etmekten 10 ay hapse mahkum olan Remzi Gür tarafından hayır olsun diye okutuldu. Hatta Başbakanın çocuklarının her türlü masrafını görerek Amerika’’da bile okuttu Remzi Bey. TMSF’’ye devredilen Halis Toprak’’a ait bina, değerinin onda biri fiyatına Remzi Gür’’e ihale ile satıldı. İhaleye başka kimse girmeyi düşünemedi dahi.
-Türkiye İş Kadınları Derneği’’nin (TİKAD) İstanbul’’daki Sürmeli Otel’’de düzenlediği iftar yemeğine katılan Emine Erdoğan, hayırseverlerden zor durumdaki Pakistan için bağışta bulunmalarını istedi. Toplanan yardımları Pakistan’’a götürecek olan Erdoğan, gecede kendisi de 100 Bin TL bağışta bulundu’…
Ya paranız olmadığı için çocuklarınızı başkasının okuttuğu yalan, ya bu 100 Bin TL bağış yalan, ya da hayatınız yalan!...
*Anayasa Md:174 Anayasa’’nın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin Laiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen devrim kanunlarının, Anayasa’’nın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasa’’ya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz.
(677 Sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Kapatılmasına ve Birtakım Unvanların Yasaklanması ve İptaline Dair Kanun)

-Tarikat ve Cemaatler, İstanbul Üniversitesinin önünde, öğrenci avlamak için stantlar kurdular ve herkesin gözü önünde Tarikat ve Cemaatlere eleman kazandırmak için birbirleriyle yarıştılar.(Tüm yazılı ve görsel basından)
Hanefi Avcı(Kitabından): ’“Emniyet’’in, Yargı’’nın ve Ordu’’nun bir kısmını ele geçiren Cemiyet, sahte belge tanzim ederek, suçsuz insanlara suç atıyor.’”

İstanbul’’da, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Yasaları yürürlükten kaldırıldı mı?Cemaatler-tarikatlar tüm Türkiye’’nin gözü önünde, Anayasa’’yı ve yasaları paspas yaptılar. İstanbul Valisi, Cumhuriyet Savcıları neredesiniz?Sesimi duyan var mı?

*Ponpon Kız Yasağı Dünyanın Dilinde: (Reuters Haber Ajansı)
Dünya Basketbol Şampiyonası kapsamında geçen Pazar günü yapılan ve Başbakan Erdoğan’’ın da ailesiyle birlikte izlediği Türkiye-Rusya maçında ponpon kızların sahaya çıkarılmaması, Uluslararası Haber Ajansı Reuters tarafından tüm dünyaya duyurdu.
Bu olay resmen laik bir ülke olan Türkiye’’nin ’“nereye gittiği’” tartışmasını yarattı’…

-Yıl 1994 RTE, İstanbul Belediye Başkanı. ATV adına Cansu Akbel, Başkanla röportaj yapıyor ve konu ’“Bale’” sanatına geliyor. RTE kendi kızlarının bale yapmasını düşünmediğini söyler ve ’“Hamdolsun kızlarımın o tür idealleri, düşünceleri söz konusu değil’” der.

Cansu Akbel üsteler: ’“Ben bir balerin olarak buraya gelseydim, benim elimi sıkarken yine bir sıkıntı duyar mıydınız?’”
’“Yok benim size ilk tavsiyem, bence bu mesleği bırakın, demek olurdu, çünkü bir balerinin neler yaptığı, neler ortaya koyduğu ve nereye hitap ettiği ortada. Bunu farklı bir yorum olarak değerlendirebilirsiniz. Yani bu benim kendi kanaatimdir. Dolayısıyla çok açık ve net söylüyorum, bu noktada duyarlılığını BELDEN AŞAĞIYA İNDİRMEYECEĞİ her şeyde varım. Ama indirecek olanın karşısındayım. Çünkü şu anda kültür emperyalizminin en önemli dallarından biri, insanı belden aşağısıyla meşgul etmek.’”

İnsanlığın keşfettiği en mükemmel sanat dallarından biri olan ’“Bale Sanatına’”, ’“Belden Aşağı Gösteri’” diye bakan bir kafanın, tüm dünyada Basketbol sporunun maskotu haline gelen Ponpon kızlar gösterisine hangi gözle baktığını tahmin edebiliyor musunuz?Anlamakta sıkıntıya düşerseniz, bir zamanlar CHP Genel Başkanlığına aday olmuş hızlı solcu, AKP’’nin Kültür Bakanına sorabilirsiniz. O nasılsa bir şeyler bulur ve sırıtarak size dakikalarca anlatır!...

İşte böyle. Bu yazdıklarımın hepsi belgeli, yaşanmış, doğru ve tekzip edilmemiş şeylerdir. Yıllardır anlatmaya çalışırım, bunlar değişmez. Değil gömleklerini, pantolonlarını da çıkarsalar bunlar değişmezler. Bunların görevleri Türkiye’’yi kendi anlayışlarına uygun hale gelinceye kadar değiştirmektir. Son durak İslam Cumhuriyetidir. Merak edenler komşumuz İran’’a kısa bir ziyaret yapsınlar, nasılsa vize derdi yok. Yanınıza çarşafınızı almayı unutmayın sakın. Çarşaf dediysem, yatak çarşafı değil, anladınız siz onu’…

İktidara geldiler, yolsuzluk batağında ve kutsal dinimizi istismar ederek kirlendiler. Sonunda ülkemizi de kirlettiler. Fakat bu kirlenmedeki en büyük suç, hala bunların gerçek yüzünü anlamak istemeyenler ve üç kuruşluk menfaat uğruna ülkesinin kirlenmesine göz yumup yasal görevlerini ve vatandaşlık görevlerini yapmayanlardadır’….

Not: Bu kadar sabırlı olduğumu ben bile bilmiyordum. Başbakan’’ın Diyarbakır konuşmasını sonuna kadar dinleyebildim. Diyarbakır, Diyarbakır olalı böyle yağcılık görmemiştir. Meydan tamamen yağ oldu lo!..

Başbakan ısrarla 79 yıllık Cumhuriyet diyor. Niye diye merak ettim. Sonunda buldum. Cumhuriyetimizin kurulduğu 1923 yılından, AKP nin iktidara geldiği 2002 yılı arasında 79 yıl var. Yani diyor ki civanım delikanlı, ’“Sizin Cumhuriyetiniz ben iktidara gelinceye kadardı. 8 yıldır benim Cumhuriyetim var.’” Vallahi doğru söylüyor babo, bu 8 sene bizim Cumhuriyete hiç benzemiyor!...