Şarkı Önerisi: Hayret Makamı - MFÖ
Küçücükken kulağıma çalınan bir nasihat bu ömrümce hiç unutamadığım.
'Hayret etme çocuğum, gayret et!'
Kim neden söylemişti bilmiyorum. Ama ben de öyle bir yer etmişti ki daha ufacıkken belki ilkokul sıralarından başlayarak tüm hayatım boyunca hep gayret içinde oldum.
Başarılı bir öğrenci olmak için çok çaba sarf ettim. Anadolu Lisesi sınavları sırasında çok hastalanmıştım mesela. Gıda zehirlenmesi teşhisi ile evde istirahat etmem gerekirken ben canhıraş sınava girmiş, sindirim sistemimin uğultusu ve alnımdaki terleri bastırabilmek için müthiş bir mücadele vermiştim. Herkesin önünde kalemler, silgiler varken öğretmenlerin insafıyla benim önümde bir sürü ilaç, mendil ve yanımda ufak bir kova vardı.
Lise hayatım da mücadele içinde geçti. Voleybol takımına girebilmek için okuldan sonra antrenmanlara kalıp saatlerce servis çalışır, büyüklerimi seyreder, teknik kapmaya çalışır, sıranın bana daha çabuk gelmesi için dua ederdim. Halk Oyunları için parmak şaklatamadığım için takıma alınmamıştım mesela, koca hafta sonu ellerim parmaklarım felç olmuştu çalışmaktan. Fiziği anlamak için, divan edebiyatını ezberlemek için, Fransızca ve İngilizce öğrenebilmek için, teşekkür getirebilmek için gayret ettim. Üniversiteye hazırlık da öyleydi. Mücadele en iyi eğitim fırsatı veren üniversite içindi. Çok çalıştım, hedeflerime ulaşmak için gayretim azmim mücadelem hep başarmak içindi.
Üniversitede ailemden uzakta yurtlarda kendi ayaklarımın üzerinde durma mücadelesi verdim. Aileme külfet olmamak için boş zamanlarımda para kazanma çabası gösterdim. Kalabalıklarda yok olmamaya kendim olmaya çalıştım. Heveslere kapılmadan, yolumdan sapmadan efor sarf ettim.
İyi okulları bitirmek birkaç lisan bilmek staj yapmak yetmiyordu iş bulabilmek için. Altı ay yılmadan usanmadan iş aradım. 1994 kriziydi yeni mezuna iş yoktu. Memlekette kriz vardı. Ne olursan ol gel demiyordu kimse halbuki bize öyle anlatmışlardı en iyi üniversitemin amfilerinde.
'Sizden iyisi yok!'
İşin aslı öyle değildi. Bizden iyileri hep vardı. Sadece daha iyi nedir farkında değildik.
İş hayatım da hep mücadeleydi. Performans, sattın-satamadın. Mesai, kaldın-daha çok kaldın. Amirin, sana taktı-takmadı. Astın, kuyunu kazdı-kazmadı. Çalışmak değildi artık tek başına mücadele, çaba gerektiren hayatta kalmaktı. Kadınlık, hamilelik bile mücadeleydi.
Evlilik iş dengesini yürütme, sonra çocuk büyütme zorlukları hep mücadeleyle geçti. Hiçbir yere yetemediğime, kendimi hep az hissettiğime, onca çaba ve gayretin içinde kendimden vazgeçişlerime hiç hayret etmedim. Yoluma devam ettim, başkalarına yük olmadan daha fazla kendime yüklenerek…
Çünkü dünya vazgeçenleri değil azmedenleri konuşuyor, çabayı takdir ediyor olmalıydı.
Çabanın derinliği de başarının zirvesini belirlemeliydi.
Çaba, mücadele ve azim başarının anahtarıydı.
Çalıştım, didindim, işime tutundum, aileme, değerlerime tutundum. Her alanda başarılı olmaya tutundum.
Peki, başarı neydi gerçekten? Cebimin daha çok parayla dolması mı? Her yılın en iyisi, en başarılı, en çok satanı olmak mı? Kime göre en iyi? Neye göre en başarılı?
Herkes tarafından kabul görmek mi?
Bu sorgulamalar acımasızca kafamın içini doldurduğunda hayret etmeye başladım. Çaba gösterdikçe kaybettiğimiz bir hayat mıydı yoksa bizimkisi?
Hep en iyi, en çok, en fazla olmaya çalışırken kaybettiğimiz insanlığımız ve yitirdiğimiz değerlerin farkında mıydık?
Herkesin kabul ettiği bir ben, ben olabilir miydi?
Hayretim büyüdükçe, etrafımın farkına vardım. Ben hep kendi kendimle uğraşır dururdum, çabam dünden daha iyi olmaktı başkasından daha iyi değil.
Ama istenen bu değildi. İstedikleri format asla bu değildi.
Ne kadar çaba sarf ederse etsin ailesinden, çevresinden, arkadaşlarından, barındığı topluluktan yeterli ilgiyi, sevgiyi, saygıyı göremeyen veya göremediğini düşünen; 'özsaygısını ve özgüvenini' geliştiremeyen gençler yitip gidiyor. Eğitim sisteminin bir çıktısı olarak geldiğimiz noktada bireylerin eleştirel düşünce yapısı giderek köreliyor. Çaba sarf edemiyor, hayatından vazgeçiyor.
KPSS sınavlarında çaba gösterip en yüksek notu alanlar ortada kalabiliyor.
Bir tabana bağlı değilseniz iş bulmanız güçleşiyor.
Bir topluluğa ait değilseniz, kalacak yeriniz olmayabiliyor.
Tepeden inme lider olabiliyor, en yüksek mevkilere bir anda atanabiliyorsunuz.
Yıllarca didinip alın teriniz, emeğiniz, hakkınızla kazandığınız birikimleriniz bir gecede eriyebiliyor.
Çaba değil artık önemli olan, mücadele değil!
Tanıdık bulmak, kısa yoldan tüm değerleri vicdanı hiçe sayarak paraya ulaşmak…Güçlüden yana olmak, güçlünün kabul ettiği olmak.
Yüksek notlar almak, yılların tecrübesini edinmek, herkesten iyi olmak değil önemli olan…
Yolunu bulmak, başkasının sırtına binerek yükselmek…Erdemlerin değil cehaletin savunucusu olmak.
O yüzden gayretlerimin karşılığını bazen çok geç ama eninde sonunda aldığına inanan ben gayrete ne hacet diyerek artık hayret de ediyorum!