2023'ün ilk ayı da bitti işte. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen, katilleri yakalanamayan ya da yakalanmayan aydınlarımızın bir seneidevriyesini daha anmalarla tamamladık. Adlarını ve kim olduklarını birer birer sıralamama gerek var mı bilmiyorum! Sivas katliamında yitirdiğimiz şair Behçet Aysan'ın kızı Eren Aysan'ın, 28 Ocak 2023 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde ifade ettiği gibi; artık bu topraklarda şiirin de, öykülerin de, araştırmacı gazeteciliğin ruhu da çöl gibi kuraklaşıp ölmeye başladı, yitip giden bu değerlerin ardından... Çünkü, yerine yenilerini yetiştirip koyamıyoruz, kolay kolay...
Eren Aysan, sözü geçen yazısında, tüm toplumsal kesimlere seslenerek diyor ki 'siyasi cinayetlerde babasını kaybedenlerden biri olarak şunu belirtip, bu faslı kapatayım: Her sesleniş geniş olarak nitelendirdiğimiz ailemiz (burada ailemiz diye bahsettiği, siyasi saiklerle öldürülen aydınların, gazetecilerin vs. aileleri) daha da büyümesin diye. En azından başka çocukların gözlerinden yaş süzülmesin! Çünkü zalimi keşfeden mazlumdur. Ve ne yazık ki hesaplaşamamanın en şiddetli haline bir isim verilmedi henüz.'
Bu cümleleri okuyup da yüreği dağlanmamak mümkün mü! Kendi babasının ve diğer aydınların katillerinin bulunmayışına serzenişten ziyade, listeye yeni isimler eklenmesin diye çağrıda bulunan, buna destek olmak amacıyla çeşitli platformlarda dayanışma içerisinde olan nice Eren Aysan var elbette. Varlıkları onurumuzdur, direncimizdir. Ancak, günlük yaşam sıkıntısının derdine ve yoksulluğun pençesine düşmüş geniş yığınlar, bu seslenişlere kulak veremiyor, bunun da farkındayız, ne yazık ki!
Öyleyse, geriye ne kalıyor? Anmalar, törenler, gözyaşları, acı hatıralardan başka!
Bir gün diyorum, Akdeniz coğrafyasının parçası olan Anadolu'da, şair Kemal Burkay'ın 'Gülümse' şiirinde dediği gibi, iklim gerçekten Akdeniz olur mu? Bu güzel şiirin mısralarındaki gibi gülümsesek, bulutlar gider mi ülkemin üstünden? Şehirlere bir film gelip, yazılarda orman olur mu sahiden? İşçiler iyi çalışır ve bizler de yenilenir miyiz? Ülkemin dört bir yanında, bütün acı ve sıkıntıların üstesinden, bir gülümsemeyle gelebilir miyiz? Yıkabilir miyiz bütün düşmanlıkları? Ölmeden ve öldürmeden, çoğaltabilir miyiz iyiliği ve mutluluğu?
Bence, tüm bu soruları yanıtlamanın bir yolu var; mesela, kötülerin ve kötülüklerin cezasız kalmaması uğrundaki mücadele ve direnişimizin simgesi, ortak eylemimiz, şairin mısrasındaki gibi 'gülümsemek' olabilir. Bizi bir tutkal gibi bir arada tutacak, basit ama o derece güçlü bu tavrı koruyabiliriz. Bu tavrımızla, yitirdiklerimizi unutmadığımızı, kötüleri bir gün bulmaya ve cezalandırmaya dair umudumuzu kaybetmeyeceğimizi birbirimize hatırlatabiliriz...
Sizce, bir tek gülümsemeyle hayatın akışının değişebileceğine inanmak çok mu safdillik? Oysa, Küba devriminin önderlerinden Marksist devrimci Che Guevara'ya ait olduğu öne sürülen bir deyişe göre; 'Gülmek devrimci bir eylemdir.' Bu bağlamda gülümsemek; kendine inancı tam ve geleceğe dair umudunu yitirmeyenlerin, zalimlere ve hayatın zorluklarına karşı gösterdiği, en anlamı direniştir...
Gülmek; aynı zamanda, bulaşıcıdır! Tıpkı esnemek gibi... Yapılan bazı çalışmalar göstermiştir ki; beynimiz, bir ortamda duyulan kahkaha ya da gülme sesine, yüz kaslarıyla tepki vererek ortak olmaktadır. Bu araştırmalar, insanların tek başlarına bulundukları zaman, komik buldukları şeylere bile kolay kolay gülmediklerini, oysa pek komik bulunmayan şeylere bile, kalabalıkta gülenlere katılarak güldüklerini, göstermişler. Ayrıca, araştırmacılar, gülmenin, bireyin kendini son derece rahat ve güven içinde hissettiği zaman meydana gelen bir süreç olduğunu not ediyorlar. Dolayısıyla, bireyler arasındaki sosyal bağları güçlendirici etkisinin de altını çiziyorlar.
Demek ki içimizden gelmese de gülümsemek iyi gelecek bize ve bu yüzden gülümsemeliyiz! Böylece, dalga dalga bulaşacak yüzümüzdeki tebessüm, bilmediğimiz, tanımadığımız kalabalıklara da... Sonra belki, bir bakacağız; bulutlar dağılmış, bizler yenilenmişiz, iklim değişmiş ve Akdeniz olmuş! O zaman, haydi gülümse! Ezenlere, zulmedenlere ve tüm kötülere inat...