Üç Binoche bir arada...

Yaşayan en önemli aktrislerden Juliette Binoche'un üç filmi aynı kutuda raflarda...’

 

İSTANBUL - Fransız sinemasının en önemli oyuncularından Juliette Binoche'un romantizm izleri taşıyan 3 filmi tek sette buluşuyor.

 

Ünlü aktrisin 'New York'ta Bir Çılgın', 'Aşkın Büyüsü' ve 'Kırmızı Balonun Yolculuğu' adlı filmleri Saga Film etiketiyle raflarda.

 

’“Onun bakışlarındaki derinlik her yönetmeni etkilemiştir.’” (Roger Ebert)

 

Ünlü sinema eleştirmeni Roger Ebert, Binoche'u ''derin duyguları klişeler kullanmadan kendi tarzında ifade edebilen doğal yeteneğe sahip bir oyuncu'' olarak niteliyor.

 

''Her film yeni bir kapı gibidir. Her kapıyla kişiliğinizi ve hayatınızı değiştirirsiniz'' (J.Binoche)

 

'Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği', 'Üç Renk' gibi önemli filmlerde yer alan Binoche, 'İngiliz Hasta'daki rolüyle En İyi Yardımcı Kadın Oscar'ını kazanmıştı.

 

NEW YORK’’TA BİR ÇILGIN

 

New York’’ta yaşayan psikanalist Henry Harriston işine bir süre ara verip Paris’’e gitmeye karar verir. Bir ilan sayesinde, dansçı Béatrice ile apartman dairelerini değiştirirler. Henry Paris’’e vardığında bir hata yaptığını anlar: Hiç karşılaşmadığı bu kadın kendisine darmadağın bir daire ve arkasından ağlayan aşıklar bırakmıştır. Béatrice ise New York’’taki şık dairesine yerleşip Henry’’nin hastalarını kabul etmeye başlamıştır bile...

 

AŞKIN BÜYÜSÜ

 

Diane Kurys’’in yönettiği 'Aşkın Büyüsü', 19. yüzyılda romantizm akımının en önemli isimlerinden olan şair Alfred de Musset ile kadın yazar George Sand'in fırtınalı ve tutkulu aşkını anlatıyor. Juliette Binoche, Benoît Magimel ve kostümlerde dünya modasının önemli ismi Christian Lacroix'yı bir araya getiren 'Aşkın Büyüsü', kargaşa içinde olan bir toplumun ortasındaki iki insanın gerçek ve çarpıcı hikayesini anlatıyor.

 

 

Yalnız bir çocuğun peşinde, Paris sokaklarında gezinen gizemli kırmızı balon, kırık yaşamlara, parçalanmış ailelere, büyük ve kalabalık bir şehrin kalbindeki ıssızlığa tanıklık ediyor. Çocuğunu yalnız yetiştirmenin getirdiği baskıyı göğüslemeye çalışan Suzanne, oğluna bakması için Çinli bir kız bulur. Suzanne, ara sıra oğlunu ihmal ettiğini hatırlar ve suçluluk duygusuyla onu şımartır. Ayrıldığı eşi ile yaşadığı sorunlar, oğlunun duygusal dünyasını anlamasını engeller.