Can ÖZLÜ-Fatih YAPAR/EGEDESONSÖZ – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 34.Olağan Kurultayı’nda partililere seslendi.
Ankara Arena Spor Salonu’nu dolduran coşkulu kalabalık karşısında yaklaşık 1 saat süren konuşmasında hükümete sert eleştiriler getirdi. Kılıçdaroğlu, “Savaş istemiyoruz”, “Anayasaya karşıyız/değiştireceğiz” , “35 yıllık cenaze kaldırılmalı” ifadelerini içeren önemli mesajlar verdi.
İŞTE KILIÇDAROĞLU’NUN KONUŞMASININ TAMAMI
“CHP ULU BİR ÇINARDIR”
Kılıçdaroğlu, “Ulu bir çınarın gölgesinde 34. Olağan Kurultayımızı yapıyoruz. Bu ulu çınarın adı Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Geleceğe umutla bakan bir çınarın mensuplarıyız biz. Köklerimizle, tarihimizle her zaman onur duyduk, onur duymaya devam edeceğiz. Bu çınar, her kurultayında filizler verir. Bu çınar filiz verdiği ölçüde büyür. O nedenle 34. kurultayımızı önemsiyoruz” ifadelerini kullandı.
ANTİ- EMPERYALİST DURUŞTAN SAPMA YOK!
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “CHP’nin tarihi, emperyalizmle mücadelenin tarihidir. CHP'nin tarihi bağımsızlığımızın tarihidir. CHP'nin tarihi Kuva-i Milliyecilerin tarihidir. Tam bağımsızlıkçı, anti-emperyalist duruşumuzdan geçmişte, bugün ve gelecekte bir milimetrelik sapma dahi yapmayacaktır CHP. CHP'nin kadroları, her dönem, zamanın kadrolarını en iyi okuyan kadrolardır. CHP'liler, ilkesiz ve onursuz siyaset yapmazlar. Bizim ilkelerimiz halkın çıkarları üzerine inşa edilmiştir. Siz politikalarınızı kişilere endeksli yaparsanız başarısızlığa mahkumsunuz demektir.
DEĞİŞİM VURGUSU YAPTI
Sosyal demokrasinin temelinde ilerleme ve değişim vardır. Sosyal demokrasi insan merkezlidir. Onun için sosyal demokrasinin temelinde değişim vardır. Sormamız gereken, değişimden ne anladığımızdır. Değişim, çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak ve onu aşmak hedefidir. Eğer siz çağdaş uygarlığı yakalar ve aşma azmini gösterirseniz bundan kazançlı çıkacak olan halk olacaktır. Bizim değişim anlayışımız, Mustafa Kemal'in işaret ettiği çağdaş uygarlık düzeyidir. CHP'den herkes memnun olur mu? Değişimden bir toplumdaki her bireyin, her kurumun memnun olmadığını da bilmek lazım... Sistemden beslenenler değiyimden mutlu olmazlar ve değişime karşı çıkarlar. Tarihin her döneminde, sistemden beslenenler değişime karşı çıkmıştır. Değişimden yana olanlar ilerlemeciler ve devrimcilerdir. Değişime karşı olanlar statükocudur. Onlar bazen kendi statükolarının devamı için çaba harcarlar. Biz ülkemizin ve halkımızın çıkarları için yola çıktık ve yolumuzu bu şekilde sürdürmeye kararlıyız…”
YOKSULLUĞU SONLANDIRACAĞIZ!
Eskiden sosyal demokratlar sadece adil ve hakça bölüşümden söz ederdi. İşçisiyle, sanayicisi ile çiftçisi ile önce üreteceğiz. Sonra hakça böleceğiz. Üreteceğiz ki toplum olarak zenginleşeceğiz. CHP olarak Hiçbir zaman önceliğimiz yoksulluğu paylaşmak olmadı. Yoksulluğu bir övünç alanı olarak görmeyeceğiz. Yoksulluğu sonlandıracağız. Hedefimiz bu olacaktır.
GELİŞİM TRENİNİ KAÇIRMAYALIM
Zamanın ruhunu iyi okuyacaksanız, geçmişi, bugünü ve geleceği çok iyi tahlil etmemiz lazım. 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra dünya büyük bir kavganın içine girdi. Bir ülkenin zenginleşmesi yatırıma ve tasarrufa bağlıdır. Yatırımlarımız yetersiz. Unutulmaması gereken bir gerçek var. Üretime değil, tüketime endeksli bir toplum olduk. Tüketen toplum sürekli kaybeder. Gelişim trenini kaçırırsak toplum geriye doğru gider.
İŞSİZLİĞİN ÖNÜNE GEÇMELİYİZ
İşsizlik, geleceğe sağlıkla bakan toplumların en büyük sorunudur. Bunu görmemiz ve önüne geçmemiz lazım.328 milyar dolar son on yılda faiz ödedik. Bu ülkede tüyü bitmemiş yurttaşın ödediği vergiler ile bunlar yapılıyor. Tüketime endeksli bir ekonomi politikası tarımı da bitirdi. 2003- 2010 yılları arasında ithal ettiğimiz tarım ürününe ödediğimiz para 70 milyar 449 milyon dolardır. Zamanında tüm Ortadoğu’yu besleyen Türkiye, nasıl bu hale geldi? Çiftçi kazanmazsa, esnaf da kazanamıyor. Biz neden üreten Türkiye diyoruz? Bunun ilk hedefini koyan Atatürk'tür. Diyor ki; “Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden, rahat yaşamanın yolunu alışkanlık haline ettirenler evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve sonra da İstiklallerini kaybeder' diyor. Önce üreteceğiz, önce çalışacağız ve kazancımızı, toplumun her kesimine hakça dağıtacağız.
BURASI, MUSTAFA KEMAL'İN ÜLKESİ!
Dış politikada, ülkenin en büyük kırılma dönemlerini yaşıyoruz. Egemen güçlerin, Ortadoğu’da taşeronluğunu üstlenmek tarihimize ve insanlığa saygısızlıktır. Unutmayın, egemen güçler, ateşi elleri ile tutmazlar. Onlar ateşi tutacak maşa ararlar. Maşa olmayın. Onurlu olun, dik durun, kimseye boyun eğmeyin. Korkmayın. Burası Mustafa Kemal'in ülkesidir.
SAVAŞ İSTEMİYORUZ!
Yurtta Barış ve Dünyada barış. İşte Mustafa Kemal’in ve halkımızın duymak istediği budur. Geldiğimiz hale bakın… 25 gündür uçağımızın nasıl düştüğünü bilmiyoruz. Bunlar saygın bir devlet mi yoksa aşiret devleti mi? Kendi uçağının nasıl düştüğünü bilmeyen bir anlayış olur mu? Yakışıyor mu? Sıfır sorun derken, tam bir sorunlar batağına saplandık. Suriye’de yapılan katliamların, uygulanan oransız güce her zaman karşı olduk. Katliamları kınıyoruz. Kınamaya da devam edeceğiz. Mısırdaki sağır sultan bunu duydu ama hala duymayanlar var. Hala ‘Katliamları mı destekliyorsunuz?’ diyorlar. Değil Türkiye’de, değil Suriye’de, hiçbir ülkede katliam olmasını istemiyoruz. Elbektteki Suriye’ye barış gelmeli... Uluslararası hukuk ve birleşmiş milletler nasıl karar alırsa ona saygı duyarız ve destek veririz. Biz savaş istemiyoruz.
‘Uluslararası Suriye konferansı toplayalım’ diye bir yıl önce söyledik ama ellerinin tersi ile ittiler. Bir yıl sonra bizim önerimize Rusya sahip çıktı ve konferansı topluyor. Kim buradan prim yaptı. Kimin işine yaradı? Dış politikada çifte standart olmaz. Suriye’de katliam var diyeceksin ama Ömer El Beşir-i de Türkiye’ye çağırıp ‘merhaba’ diyeceksin. Türkiye Cumhuriyeti’nin katiller ile işi yoktur. Uluslararası mahkemelerin mahkûm ettiği katili, hangi anlayışla Türkiye’ye davet ediyorsun. İsrail bizim düşmanımız diyorsun. İsrailli korumak için füze kalkanlarını neden gelip Malatya'ya kurdun o zaman... 163 kasrı şirin anlaşmasından bu yana İran ile aramızda hiçbir sorun çıkmadı ancak ilk kez, aradan yüz yıllar geçmişken İran Malatya'yı vuracağını söyledi.
Rum Kesimi geldi bizim karasularımızda petrol aradı. Biz Piri Reis-i gönderdik, yolda arızalandı geri çektik. Onlar istediklerini aldılar. Yer altı kaynaklarını da buldular. Ağrıma gide Bir şey var. bir rum bakan, şu açıklamayı yaptı: bunları boş verin, bunlar konuşurlar ama Bir şey yapamazlar. Ana muhalefet lideri olarak ağrıma gidiyor. Türkiye bu hale düşmemeliydi. Bu hale getirenlerin, halkın yüzüne bakacak yüzü olmamalıydı. Ben halkımızn çıkarlarını düşünüyorum. Biz bu kültürden geliyoruz.
Türkiye enerji açısından Rusya'ya yüzde 60 bağımlı. Dış politikada da ekonomide de bütün yumurtalar aynı sepete konmaz. Allah'lık bir Dışişleri Bakanımız var. Kaddafi'nin linç edilmesine bizim Başbakanımız neden alkış tutar? Vefa denen bir şey var. AB sürecinde de sıfıra sıfır elde var sıfır.
Demokrasi lütuf değildir. İnsanların ağır bedeller ödeyerek kazandığı haktır. Eğer siz Yargıtay'a militan yargıç seçerseniz bu ülkede tuz kokar. Tuzun kokusu da artık her insanın burnunda. Yargıya duyulan güven sarsıldı. Gazetecileri, yazarları, bilim insanları hapiste olan bir ülkede demokrasi yoktur. Silivri'de dağıtılan adaletsizliktir. Görülen özgürlüğün kan davasıdır. Deniz Feneri davası. Hırsızları soruşturan savcılar hakkında soruşturma açılan bir yargı düzeni hangi çağdaş ülkede var? Yargıtay bilmiyor mu? AKP adaleti budur. Sıkıyönetim mahkemeleri vardı, karşı çıktık. DGM'ler vardı, karşı çıktık. Adamına göre mahkeme olabilir mi?
35 YILLIK CENAZE KALKMALI
İster Kürt sorunu değil, ister Güneydoğu Anadolu sorunu deyin. Ortada bir cenaze 35 yıldır duruyor. Kaldırılması gerekiyor, kimse cesaret edemiyor. Biz bu coğrafyaya barışı getirmeye kararlıyız. Tutturmuşuz analar ağlamasın. Lafla peynir gemisi yürümez. Halk sana oy verdi, yolunu yordamını bulacaksın. Sorunun ve çözümün zor olduğunu biliyorum. Bütün şehit annelerine sesleniyorum: Yetki verin, güç verin, halkın iktidarını kuralım. Türkiye'yi barış cenneti yapalım."
“ANAYASAYA KARŞIĞIZ/DEĞİŞTİRECEĞİZ”
Özgür ve çağdaş bir anayasa istiyoruz. Üniversiteleri susturan, laikliğin ve sosyal devletin içini boşaltan anayasaya karşıyız. 2 yılda çok şey yaptık. Her kurultay bizi biraz daha değiştirdi. Değişeceğiz, dönüşeceğiz, yenileneceğiz.
Bu ülkede korkaklardan aydın olmaz. İstediği kadar okusun, yazsın. Göğsünde yürek taşımıyorsa ben ona aydın demem. Hapse girmekten korkacaksan bir köşeye çekileceksin. Türkü söylemekten korkuyorlar. Türkü bizim bağımsızlığımızdır. Gerçek aydınlar tarihin hiçbir döneminde korkmamışlardır."