Geçen gün İzmir'de yaşanan, televizyon ve gazeteler aracılığıyla tüm dünyaya duyurulan bir olay, demokrasi anlayışları 'Güdük' kalmış siyasetçilerin gerçek yüzlerini ortaya çıkardı.
Olay şu;
İzmir'in Buca İlçesi Gölet Alanında Yörük Şenliği düzenlenmiş. Bakan Eroğlu ve AKP Milletvekilleri de törene katılmışlar. İddiaya göre Buca'nın CHP'li Belediye Başkanı, Bakan ve Milletvekilleri törenden ayrılınca, elektrikleri kestirtmiş.
Bunu Aliağa ilçesinde öğrenen Bakan Eroğlu ise, gerekenin yapılmasını ve Gölet Alanının işletme hakkının Buca Belediyesinin elinden alınması talimatını AKP İzmir İl Başkanına vermiş. Mikrofonlar açık iken bu konuşmalar duyulunca da olay kamuya mal oldu!
Baştan aşağıya yanlış ve çirkin bir olay. Düzeltmeye neresinden başlasak ki!
Buca Belediye Başkanı;
Siz, Belediyenize ücret ödeyerek kiralanmış veya sizin tarafınızdan tahsis edilmiş bir işletmenin elektriğini canınız istediği için kesemezsiniz. Sizin böyle bir yetkiniz yoktur. Sivil Toplum Kuruluşlarının düzenlediği toplantılara kimin katılıp-katılmayacağını belirlemek de sizin işiniz değildir.
Kiralanan yer, kira sözleşmesinde belirtilen amaçlar dışında kullanıldı ise, Belediyenizin görevlileri bunu belirler ve yasaların emrettiğini yaparlar.
Lütfen hem STK Yöneticilerinden, Bucalılardan ve Bakan Eroğlu'ndan özür dileyiniz.
AKP İL Başkanı;
Siz sadece kendi partinizin bir kısım delegelerinin oyunu alıp İl Başkanı seçildiniz. Sizin yetki ve sorumluluklarınız Siyasi Partiler Kanunu ve Partinizin Tüzüğü ile belirlenmiştir. Siz Devlet yönetimine asla karışamazsınız. Hiçbir kamu yöneticisine talimat veremezsiniz. Bunu yaparsanız hem siz, hem de sizin kanunsuz taleplerinize boyun eğen 'Yalaka Bürokrat' suç işlemiş olursunuz.
'Ben Devlet Su İşleri Bölge Müdürü ile konuşurum' diye Bakanınıza teminat veriyorsunuz. İzmir'de ki Vali ve Bürokratlara da aynı yöntemi mi uyguluyorsunuz?
Siz Türkiye'de ki Siyasi yapıyı, Suriye'de ki Baas Rejimi mi zannediyorsunuz?
Lütfen kamuoyundan özür dileyin ve istifa edin. Tabii gerçek demokratsanız!
Bakan Eroğlu;
Siz siyaseti-particiliği bilmiyorsunuz. Çünkü ömrünüz boyunca kendi gücünüzle siyaset yapmadınız. Akademik kariyerinizin dışında, Başbakan Erdoğan'ın, Belediye Başkanlığı zamanında o sizi İSKİ Genel Müdürü yaptı. Sonra Milletvekili ve Bakan yaptı. Sizin seçmeniniz tek kişidir. Recep Tayyip Erdoğan.
Bakan olabilirsiniz ama çok iyi bildiğiniz gibi, Anayasa ve yasalar sizi de bağlar.
Devletin Bürokratlarını, İl Başkanınızın emrine veremezsiniz. Böyle yaparsanız anayasamızın 'Kuvvetler Ayrılığı' İlkesini çiğnemiş, suç işlemiş olursunuz.
Siz 'Ali Kıran-Baş Kesen' misiniz, yoksa bulunduğunuz Bakanlık Makamı babanızdan size veraseten mi kaldı? T.C Devletinin Bakanı olarak siz İl Başkanınıza nasıl olur da, 'Derhal alalım elinden, iptal edeyim onun şeyini de, atayım' diyebilir siniz?
Yarın, yaptığınız her icraatınızın hesabını vermek zorunda kalacağınızı bilmiyor musunuz? Televizyonlardan canlı olarak duyulan söyledikleriniz 'Demokrasi Ayıbıdır.' Bu ayıp sizin alnınıza yapışmıştır. Bu ayıpla o makamda oturamazsınız.
Ya o ayıbı temizleyeceksiniz, ya da istifa edeceksiniz. Başka çare yok.
Değerli okurlar;
Türk Milleti olarak, tek hünerleri Genel Başkanlarına yağcılık yapmak olan 'Güdük Siyasetçilere' mahkûm değiliz. Türkiye'mizin bu kadar çapsız siyasetçi ile demokrasiyi hazmetmemiş kadrolarla ne hale getirildiğini beraberce görüyoruz. İlkellik-cehalet-saygısızlık-sadrazamlık, sultanlık ve halifelik özlemleri paçalardan akıyor. Türkiye'nin hem bugününü hem de yarınını kaybediyoruz.
Çaresiz değiliz. Çare bizde, yani Türk Milletindedir. Türk Milleti olarak demokratik yolla bir fiske vuracağız, toz olup kaybolacaklar. O fiskeyi de
AKP-BDPKK tarafından beraberce hazırlanmış olan 'ihanet Anayasası' halkoylamasında HAYIR oyu vererek vuracağız. Geldikleri yerden gidecekler, ama önce hesap verecekler.
Sadece Mehmet Haberal'ın 'AH'ı, bademleri perişan edecek.
Çoğu gitti, azı kaldı.