Bugün Pazar…
Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...
Atatürk'ü bu köşede anma ve hatırlama günü...
Bir kez daha...
Az bilinen yaşanmış bir öyküyü paylaşalım...
Bunu yaparken de...
Mirasla ilgili araştırmalarını kitaplaştıran…
Tarih uzmanı Yılmaz Koç'u ve…
Gültekin Kamil Birlik'i…
Saygıyla analım…
***
Atatürk'ün mirası…
85 yıldır konuşuluyor…
Belli ki…
Daha yıllarca konuşulacak…
Bilinen şudur…
***
Tarih: 4 Eylül 1938 / Pazar…
Günlerden Pazar…
Dolmabahçe Sarayı'nın 71 numaralı odası…
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak…
Atatürk'ün yanına girdi…
Yatakta başı biraz yüksekte, sırt üstü yatıyordu…
Üsküdar kıyılarına bakıyordu…
Başını çevirdi, Soyak'a yatağının ayak ucunda yer gösterdi…
Uzun kirpikleri ıslanmıştı, ağır ağır konuştu:
'Bu yolda konuşmak, benim için de senin için de ağır bir şey ama başka çaremiz yok; konuşmaya mecburuz çocuk… Hani seninle ara sıra bir işimizden bahsederdik… Şu vasiyetname meselesi… Bugün yarın o işi bitirmeliyiz…'
***
Tarih: 5 Eylül 1938 / Pazartesi…
Ertesi sabah…
Karyolanın yanında…
Yine Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak duruyor…
Ulu Önder şöyle diyor:
'Derhal yazalım, kapıyı kapat da içeriye kimse girmesin!'
Kağıttakiler aynen şöyle:
* 'Malik (sahibi) olduğum bütün nukut (nakit) ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi (taşınır / taşınmaz mallarımı) Cumhuriyet Halk Partisi'ne terk ve vasiyet ediyorum:
1) Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır. / 2) Her seneki nemadan, bana nisbetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule'ye ayda 1000, Afet'e 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü'ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile'ye şimdilik 100'er lira verilecektir. / 3) Sabiha Gökçen'e bir ev de alınabilecek ayrıca para verilecektir. / 4) Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır. 5) İsmet İnönü'nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır. / 6) Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil kurumlarına tahsis edilecektir…'
***
Yazmayı bitirdi, sonra bir zarfa koyarak başucundaki komodinin çekmecesine yerleştirdi…
***
Tarih: 6 Eylül 1938 Salı…
Ertesi sabah…
Vasiyetin notere verilişinin gizli kalmasını istedi…
İstanbul Altıncı Noteri İsmail Kunter çağrıldı…
O sırada yanında…
Doktoru Neşet İrdelp ve Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak vardı…
Vasiyeti onlara da imzalattı…
En son kendisi imzaladı…
Zarfı kapalı bir şekilde üç yerinden kırmızı bal mumu dökülüp, mühürletti…
Sonra Noter Kunter'e döndü ve şöyle dedi:
'Kendi elimle yazıp zarf içine koyduğum vasiyetnameyi size tevdi ediyorum… Bu vasiyetnamemin muhafazasını ve kanun hükümlerinin yerine getirilmesini isterim…'
Noter, mührünü bastı…
Odada başka kimse yoktu…
***
Atatürk, kendisine hediye edilen evlerden…
Bursa'daki köşkü belediyeye bıraktı…
Hastalığı sırasında İstanbul'da vasiyetini yazarken…
Diğer evlerini de Ankara'ya döndüğünde bağışlayacaktı…
Ancak Ankara'ya dönemedi…
Ömrü yetmedi…
***
Atatürk'ün vefatı sonrasında…
Bursa'daki de dahil olmak üzere bütün evleri…
Makbule (Boysan) Atadan'a kaldı…
Oysa Atatürk mal varlığını…
Makbule Hanım'a bırakmadan bağışlamayı istemiş…
Bu amaçla 1933'te özel bir kanun hazırlanmıştı…
***
İddialara göre…
Makbule Atadan…
Atatürk'ün bilinen vasiyetinin gerçek olmadığını…
Bu vasiyete inanmadığını açıklamamıştı…
İddialara bakılırsa…
Vasiyete inanmama nedeni…
Kendisine daha fazla şeyin bırakılacağı yönündeki beklentisiydi…
Makbule Atadan…
Atatürk'ten kendisine kalanlarla ve…
Vasiyetle bağlanan aylık 1.000 lira ile geçinemedi…
Sağlığının da bozulması ardından…
Kendisinin talebi üzerine…
Atatürk'ün vatana yaptığı hizmetlerden dolayı…
1948 yılında…
Makbule Atadan'a devlet tarafından 1.000 lira maaş bağlandı…
***
18 Ocak 1956'da vefat ettiğinde…
Bütün devlet erkanının katılımıyla…
Atatürk'ün kız kardeşine resmi bir cenaze töreni düzenlendi...
Makbule Atadan vefat ettiğinde…
Geride değerli bir miras bırakmamıştı…
***
Bitiriyoruz…
Aradan yıllar geçti…
Bir ara…
50'li yıllarda…
'O büyük zarfın içinde bir zarf daha vardı…' iddiaları yayıldı…
'O zarfta Ulu Önder'in özel istekleri yazılıydı…' gibilerinden…
Gizemli söylentiler dolaşmaya başladı…
Hatta o zarfın içinde neler olduğunu…
Kenan Evren ve Turgut Özal'ın bildiği bile öne sürüldü…
Ama, kimseler bunu kanıtlayamadı…
Nokta!
Sonsöz: 'Tutalım ki Ali'den Zülfikar sana miras kaldı… Sende Ali kolu ve kalbi yoksa Zülfikar neye yarar ki? / Mevlana Celaleddin Rumi…'