Gittiler birer birer

'Zakkum' adlı grubun çok güzel bir şarkısının adıdır, 'Anason'…
Her ne kadar 'Anason' Türkiyeli Başbakan Erdoğan'a, rakıyı çağrıştıracağı için racona ters gelse de, ben ne zaman dinlesem, aklıma civanım delikanlım gelir…
Anason kokarken sofralar / Yaşlandırıyor seni aynalar,
Her geçen yıl birer, birer / Masadan eksiliyor dostlar…
Türkiyeli Başbakan Erdoğan'ı dostları birer, birer terk ediyorlar. Erdoğan her geçen gün yalnızlığa biraz daha yaklaşıyor. Bu duygu da Erdoğan'ı çökertiyor.
Çok zaman önce değil, daha birkaç yıl evvel Erdoğan'ın attan düştüğü anki resmini bir yana koyun, diğer yana da şimdiki halini gösteren resmini koyun. Aradaki farkı göreceksiniz. Aklınız şaşacak ve eşekten düşmüşe döneceksiniz !...
*Önce İngiltere Başbakanı Blair gitti. Hani, otel odasındaki özel görüşmelerinde Başbakan Erdoğan'ı 'Papa'nın heykelinin önünde' imza atmaya ikna eden güzel adam. Seçimleri kaybetti ve Erdoğan'ın gönlünde derin bir acı bırakarak gitti…
*Sonra, Erdoğan'ın Lideri rahmetli Erbakan'ın 'Başkan'ı ve Erdoğan'ın kadim dostu Libya Lideri Kaddafi gitti. Erdoğan'ın gönlünde Kaddafi'nin yeri bambaşka idi. Kendisini, 'Kaddafi İnsan Hakları Ödülü' ve çeşitli hediyeler vererek nasıl da onurlandırmıştı !.. Erdoğan'ın karşı çıkmasına rağmen, Eşbaşkanı Obama'nın emriyle NATO denen 'Müslüman Sever' örgüt, Kaddafi'nin başına bomba yağdırarak onu yıktı. Çağdaş Libya halkı da, Kaddafi'yi linç ederek ve cesedine tecavüz ederek paramparça etti. Erdoğan da üzüntüsünden, Libya'da yönetimi ele geçiren 'Müslüman Kardeşler' örgütünün Libya Şubesine bavullarla para gönderdi. Kaddafi için gizlice mevlit okuttuğu da fısıltı ile söylenmektedir…
*Esas yıkım, 'Birader Berlusconi'nin gidişi ile yaşandı. Erdoğan günlerce kendine gelemedi. Halbuki ne güzel günleri olmuştu. İtalyan birader, oğlunun düğününde nikah şahidi olacak kadar aileden biri idi. Erdoğan da biraderi için az fedakarlık yapmamıştı yani. Mesela, Bolu Tüneli işi birileri tarafından Türk müteahhitlerin elinden alınıp, biraderin ortağı Astaldi'ye verilmişti.
Türkiye'yi 2,5 Milyar Dolar zarara uğratan 'a ve a' adlı şirketin oluşumu için Telekom imzaya mecbur edilmişti.. İtalyan Enerji Şirketi Eni ile ilişkiler ne güzel gidiyordu. İşin acı yönü, Berlusconi düştükten sonra, 'Biraderi Tayyip'in telefonlarına çıkmaz olmuştu. Bugün yarın İtalya'ya gidip birader Berlusconi ile 'helalleşmek' şart olmuştu…
*Ya Eski haliyle 'Esad', yeni haliyle 'Esed'e ne demeli !...
Öyle yakın, öyle iç içe olmuşlardı ki, akşamları ailece karşılıklı sohbet edip, çekirdek bile çitlemişlerdi. Först Leydi Esma Esad, Arap motifleriyle işlenmiş çeyizlikler, masa-yatak örtüleri-kırlentler armağan etmiş, bizim Sekınd Leydimiz
ise(Först olan Çankaya Köşkünde) oğlunun dükkanından aldığı, Malatya kayısısı büyüklüğünde taşlı yüzükleri karşılık olarak vermişti. İlk ziyaret sonrası Esad'ın Sarayından ayrılırken Leydilerin birbirlerine, ' Kız, n'olur, ben iki defa geldim, sen bir defa, deyip ziyaretlerimizi aksatmayalım. Sık-sık gelip gidelim, bakmayalım öyle üçe-beşe' deyişleri gerçekten göz yaşartıcı idi…
İki lider birlikte baraj yapıp, ortak bakanlar kurulu gerçekleştireceklerdi.
Fakat ne yaparsınız ki, emir büyük yerden gelince dostluk, düşmanlığa dönüştü. Bir tarafta Obama, diğer tarafta Esad. Civanım delikanlım çaresiz kalınca Esad, Esed oldu bu aşk derecesindeki yakınlık sona erdi, ama geride derin yaralar ve hicran bırakarak…
*Son olarak, Sarkozy gitti. Erdoğan ona zaten küs idi. Gerçi ona
'Sen ve Berlusconi çok zengin olmuşsunuz, ne iş' dediği için küsmüştü ama esas kırgınlığı, yerini bir 'Sosyalist'e bırakıp çekip gittiği içindi.
Hatta arkasından, gidişi olsun da, gelişi olmasın dediği rivayet edilmektedir…
Bu kadar dostu kaybetmek, Türkiyeli Başbakan Erdoğan'ın hem ruh sağlığını hem de vücut sağlığını olumsuz etkiledi. Vücut sağlığının son yapılan ameliyatla düzeldiği söylendi. İnşallah doğrudur. Antalya da, hastane ziyaretinde' Kolon Kanseri' tedavisi gören bir hastaya 'hastalıkdaş' diyeceğine 'hastadaş' dedi ama, olacak o kadar. Sonuçta adam Başbakan, Türkçe öğretmeni değil ya !. Asabi halinin hala devam ettiğini, televizyonlardan herkese bağırması, fırça atmasından anlıyoruz.
Eee kolay değil. Şimdilik dışarıda kaybedilen dostları yazdım. Bir de içeride kaybedilenleri yazsam siz bile civanıma acırdınız!.. İçi, Karacaahmet Mezarlığı gibi oldu delikanlımın…
Bir de iktidardan düştüğünü, kimsenin aramadığını, telefonlarının çalmadığını düşünün. İnanın buna Erdoğan bile dayanamaz.
İsteyen Erdoğan'ın 'Ekonomik Ablası' Çiller'e sorsun…